Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

2 Eylül 2012 Pazar

Sevişirken Çıplağızdır :)

Sevgililer,
Toplumca en utandığımız şey hem ruhen hem de bedenen çıplaklığımız.
Çıplak olmakla ilgili her olay ve durumdan kaçınıyoruz.
İsimlendiriyoruz ayıp, günah, ahlaksızlık, edepsizlik gibi.
Oysa yaşama annemizin karnından doğarken çıplağızdır.
Çıplaklık ne güzel bir kelime, ben çok severim peki ya siz?
Çıplaklık birçok şeyi ifade eder ama ilk aklımıza geleni cinselliktir.
Hepimiz kök çarka odaklı olduğumuz için normal.
Anormal olan sevişmekten, sevişmek istemekten utanmamız, dillendiremememiz.
Oysa Tanrının bize verdiği en güzel hediyelerden biri.
Kimse inkâr edemez aldığı hazzı ama onun hakkında konuşamaz.
Yoksa maazallah ahlaksız, histerik olur hele bunu dillendiren bir kadınsa.
Kadın olmak toplumumuzda çok zor bu anlamda.
Mesela, kaç kadın arzuladığı adama sevişme isteğini dillendirebilir?
Aksine hissettikleri arzuyu bastırırlar.
Hatta birlikte oldukları, âşık oldukları adama bile söyleyemezler. Çünkü bu utanılacak bir şeydir.
Onlar kaliteli kadındır. Dillendiren kadın basittir.
Hep erkek talepkar olmalıdır, onlar da bir zahmet nazlanarak davete icabet edendir.
Dişi sevgililer siz hiç sevişelim mi sorusunu sevgilinize, eşinize sordunuz mu?
Eril sevgililer size hiç sevgilinizden, eşinizden böyle bir dillendirilmiş talep aldınız mı?
Neden duygularımız, arzularımız içimizde saklarız?
Neden başkalarının bizim için ne düşündüğü önemlidir?
Aslında başkalarının ne düşündüğü önemli değildir sadece başkalarının arkasına saklanırız.
Çünkü içimizde öyle keskin önyargılarımız ve kemikleşmiş inançlarımız vardır ki onlara ihanet edemeyiz.
İçimizde gerçekten onayladığımız hiçbir şey için başkaları ne düşünür diye sorgulamayız.
Onayladığımız her şeyi millet de onaylar. Onaylamıyorsa onların sorunudur sizin değil!
Sevişmek güzeldir ve yaşanmalıdır.
Her erkek ve kadın arzulanmayı ister. Bundan inanılmaz zevk duyar.
Zaten doğanın kuralı da bu. Yoksa çoğalamazdık.
Cinsellikle ilgili inanılmaz tabularımız var içimizde. Bunlardan özgürleşmezsek sevişmek savaşmaya dönüyor.
Çünkü bedenen sevişirken zihnimizde ve düşüncelerimizde savaş yaşıyoruz.
Bilimsel araştırmalar düzenli cinsel ilişkisi olan erkek ve kadınların ruhsal olarak daha sağlıklı olduğunu söylüyor.
Ben aşkla sevişmeyi özdeşleştiren taraftayım. Çünkü aşkla sevişmenin ne demek olduğunu biliyorum.
Ama size âşık olmadan sevişmeyin diyemem. Buna hakkım yok çünkü fiiziksel olarak buna ihtiyacımız var.
Bence yapabilirsiniz ama sonrasında üzülmeyin, sizi sıkıştıran tabularınızda boğulmayın.
Ama odak noktamız ruhsal çıplaklığımız olsa inanın tabuların, inançların hayatımızda hiçbir hükmü kalmaz.
Dişi sevgililer bir eril sevgili sizi arzuladığını dillendirse ne hissedersiniz ve karşılığında ne cevap verirsiniz?
Hepiniz hoşuna gider ama dillendirirken tam tersini söylersiniz.
Benim başıma çok gelmiştir.
Ben sadece gülümserim ve senin duygun, arzun müdahale edemem derim.
Direk kabul veririm duygusuna yaşı, konumu, medeni durumu ne olursa olsun.
Her şey karşılıklı olmalıdır bende.
Ama tabi ki hoşuma gider, gider de kollarına atılmam.
Burada kendi duygularımızı iyi bilmemiz gerekir.
İkili ilişkilerde seçen mi, seçilen miyiz?
Seçilen olmak seçen olmaktan daha kötü çünkü o zaman kim bizi beğenirse onunla oluruz, duygumuza bakmayız, çaresizizdir. Aklımızı da kullanmayız.
Seçen olmak iyidir. Sizler seçin ya da duygularınız size yol gösterecektir.
Ama bence her ikisinden de özgür olmak en iyisidir.
Karşılıklı olmalı duygular, işte o zaman sevişirken haz duyarsınız.
Peki; diyelim ki seçtiniz ne yaparsınız? Özellikle bu soruyu dişi sevgililere soruyorum.
İlk adımı atar mısınız yoksa bekler misiniz? Ne kadar cesaretlisinizdir?
Ne kadar kemikleşmiş değil mi bize öğretilenler? İlk adımı daima erkek atar, kadın hanım olmalıdır.
Mesela hoşlandığınız bir adamın elini ilk siz tutabilir misiniz?  
Ben tutarım. İçimdeki duygu buysa önünü arkasını düşünmeden tutarım da sonra bazen önünü arkasını düşündüğümde o eli bırakıveririm çünkü devamını görmem, ya da sıkıntısını hissederim, direk kaçıngen moduna geçerim.
Bir kere de pişman olmam o an duygumu dibine kadar yaşarım. Sonra duygum değişebilir.
Siz de utanmadan, sıkılmadan tutun el, dişi sevgililer.
Ama bu sefer tek bir sözle bu davranışımın bazen karşı tarafı üzdüğünü fark ettim. 
Bırakacağımız eli tutmmamak lazım .
Bendeniz bazen tuttuğu eli bırakan Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum sevişirken çıplaklığımı sevdiğim gibi.









İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı