Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

28 Aralık 2012 Cuma

Şey Tanrım Bir Bakar mısın?


Şey tanrım pardon rahatsız ettim ama bir isteyim olacak…
Bu gece yattığımda rüyamda bir sene sonrasına bir gidip gelsem diyorum.
Mümkün mü?
Neden mi?
Çünkü bu yılın sonunda gerçekleştirmiş olmayı seçtiğim hedeflerim var.
Bir gidip geleyim.
Eğer hedeflerim gerçekleştirememişsem yanlış yoldayım demektir.
Başka yollar yaratırım kendime.
Çok merak ediyorum tanrım, lütfen bana bu şansı ver.
Belki hepsi gerçekleşmiş olacaktır, o zamanda rahatlarım.
Bilerek yaşamak ne güzel bir duygudur.
Olana, olmakta olana kabul eden ben bilerek yaşayamıyorum.
Henüz bu duygunun idraki yok bende.
İzin ver idrak edeyim tanrım.
Kim Bilir lafını duymayı seçmiyorum artık.
Kim bilir?
Bir sen bilirsin tanrım, bir de ben bileyim.
Zira bilinmezden ve beklemekten sıkılmış durumdayım.
Bu sene şu bekleme alışkanlığımla yollarımı ayırıyorum izninle.
Zamanı geri al lütfen tanrım diye sana çok yalvarmışımdır biliyorsun.
Zamanı geri almamışsındır ama beni hep duymuşsundur ve yüreğime cesaret, ilham, güç vermişsindir.
Sen hep yanımdasındır, hissederim seni.
Yine zamanı bir sene sonrasına sarmayacaksın ama hedeflerimi gerçekleştirmemde bana ilham, azim, inanç, cesaret vereceksin.
Canından bir can olarak ellerimi sana açtım; sevginin, şefkatinin, adaletinin sıcaklığını her daim üzerimde tut tanrım.
Sevgililer,
Sizlerin de zamanı geriye sarmak istediğiniz cehennemleriniz ya da ileriye almak istediğiniz umutlarınız, hedefleriniz, sabırsızlıklarınız oldu mu?
Benim birkaç cehennemim olmuştur. Cehennem ateşini yüreğimde hissetmişimdir.
O zamanlarda tek Allah’a sığınmışımdır.
Kimse beni inandıramaz cehennemim öte tarafta olduğuna.
Cennet ve cehennem yaşamın içinde sadece fark edemiyoruz.
Keşke yaptıklarımızı, yaşadıklarımızı yaşarken gözden geçirsek, alacak verecek hesabımızı yaşarken yapabilsek asla cehennemden, kıyametten korkmazdık inanın.
Hiç alacak verecek hesabınızı yaptınız mı?
Hakkınız herkese helal mi?
Hiç can acıttınız mı?
En önemlisi kendi canınızı kaç kere acıttınız?
En çok kendi canınızın hesabını vermek acıtır canınızı.
Sizler de gözden geçirin canınızın hesabını.
Bakalım alacaklı mısınız yoksa verecekli misiniz?
Hiç bitmeyecek sözlerimin kısaltması bu gece bir rüyaya yatma durumum var.
Bir koşu gidip gelirsem önümüzdeki yılın sonuna sizlere anlatacağım.
Bu sefer siz benim için bir dilek tutun.
Hatta bir dilek tut kampanyası başlatıyorum.
Ben size, siz bana ve başkalarına.
Bendeniz Sevgi Periniz hepinize kalbinizi heyecanlandıran, yüzünüzü güldüren muhteşem aşklar diliyorum.
Peki ya siz?
Hatırlayın, seviliyorsunuz!

25 Aralık 2012 Salı

Bahsetme Bana!




Sevgililer,
Bir yılın daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Nasıl geçti bu yılınız, anlatır mısınız bana?
Bana yapamadıklarınızdan değil yapabildiklerinizden
Mutsuzluluklarınızdan değil mutlu anlarınızdan
Gözyaşlarınızdan değil, kahkahalarınızdan
Şikâyetlerinizden değil şükrettiklerinizden
Elinizde olmayanlardan değil olanlardan
Fakirliğinizden değil zenginliğinizden
Kısıtlılığınızdan değil bolluğunuzdan
Hastalıklarınızdan değil sağlığınızdan
Hayal kırıklarınızdan değil umutlarınızdan
Hayallerinizden değil gerçekleştirdiklerinizden
Söylemlerinizden değil eylemlerinizden
Korkaklığınızdan değil cesaretinizden
Kızgınlarınızdan değil affettiklerinizden
Aptallıklarınızdan değil, zekânızdan
Karanlığınızdan değil aydınlığınızdan
Tutamadığınız değil tutabildiğiniz sözlerinizden
Kararsızlıklarınızdan değil uyguladığınız kararlarınızdan
Başarısızlıklarınızdan değil başarılarınızdan
Sıkıntılarınızdan değil eğlencelerinizden
Yorgunluğunuz, bitkinliğinizden değil enerjinizden
Gevezeliğinizden değil suskunluğunuzdan
Yediğiniz, içtiğinizden değil gördüklerinizden,
Seyrettiğiniz filmlerden değil okuduğunuz kitaplardan
Cimriliğinizden değil cömertliğinizden
Bencilliğinizden değil, paylaşımcılığınızdan
Kibrinizden değil mütevaziliğinizden
BAHSEDİN BANA!
Yaşadığınız olumsuzluklar geride kaldı. Yeni bir yıla girerken valizinize sadece olumlu yaşanmışlıklarınızı alın. Gerisini geride bırakın.
Siz ve bir valiz dolusu güzel duygularınız, anılarınız yeni bir yıla ve gerçekliğe geçiş yapın.
Aklınız eskide kalmasın. Adı üzerinde eski eskimiştir.
Eskilerimizi ne yaparız?
Atarız değil mi?
Bize sevinç, umut veren yenilerini alırız.
Yeni umutlarla yeni bir yıla başlayalım.
Hatırlayalım 2013 sevgi yılının başlangıcı.
Siz de bu sevgi seline katılın.
Sevgisizliğinizde boğulacağınıza sevgi denizinde geleceğe güvenle yelken açın.
Biliyorum ve anlıyorum sizi; muhteşem bir yıl geçirmedik haklısınız!
Bir hayli zorlandık, yıprandık, tükendik.
2012 yılının amacı buydu.
Geçirdiğimiz yıl zorluklarla, kendiyle, davranışlarıyla, duygularıyla yüzleşme cesareti gösterenler, hatayı başkalarında değil kendinde olduğu idrakine varanlar yeni yılda meyvelerini toplayacaklar.
Elbette yeni yılda her şey bir anda düzelmeyecek yani sihirli bir değnek değmeyecek ama yaşamımızdaki olumlu yöndeki değişimleri fark edeceğiz
Yeni yıla girerken lütfen olumlu duygularınızla olumlu şeyler planlayın.
Çünkü gerçekleştirip, yaşayacak olan sizlersiniz!
Hepinize kolay bir yıl diliyorum.
Hatırlayın Seviliyorsunuz!

20 Aralık 2012 Perşembe

Saat 21:33

20 Aralık Saat 21: 33
Sevgililer elimde Bomonti bira şişem, kulağımda Sezen Aksu şarkıları 21 Aralığa girmeye saatler kala geçmişi, anılarımı, üzüntülerimi, anımsıyor bir yandan ağlıyor, bir yandan gülümsüyorum.
Aslında şarap içecektim ama ayık girmek istiyorum zira şarap fena çarpar beni.
Küçüğüm daha çok küçüğüm bu yüzden bütün hatalarım.
Doğruluğuna inandığımız ne çok hatalar yaptık değil mi Canlar?
Övünmem bu yüzden.
Sonradan pişman olduğumuz yaptıklarımızla, hatalarımızla övündük.
Ne kadar az yol almışım, ne kadar az yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan kocaman rengârenk geçici oyuncak zaferler
Aslında hamken nasıl olmuş zannettik kendimizi ve zafer nidaları attık.
Sonunda yenilgilerimize gözyaşı döktük.
Küçüğüm daha küçüğüm bu yüzden bütün korkularım
Gururum bu yüzden bu yüzden çocuk gibi korunmasızlığım
Bu yüzden sonsuz endişem
Savunmam bu yüzden
Aslında gururumuz yüzünden hiç göstermediğimiz ne çok endişemiz, korkumuz vardı ve sert duvarlarımız arkasında ne kadar savunmasızdık.
Ne aşklar, ne sevişmeler yaşadık.
Bazen de âşık olduğumuzu sandık.
Sonunda tam tersini yaşadığımız boyumuzdan büyük ne laflar ettik.
Şimdi ettiğim o büyük laflara ve peşin sıra yediğim tokatlara kaldırıyorum şişemi.
Yeri geldi kaderimize isyan ettik, meydan okuduk, yeri geldi boyun eğdik.
Yalan ya da gerçek kahkahalarımız oldu.
Düştüğümüz, kalktığımız ne çok oldu değil mi?
Yine de nefes alıyoruz ve yaşıyoruz.
Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş
Tanrı istemezse insan ölmezmiş
İstemedi ki yaşıyoruz hala.
Ama başkaları yüzünden kim bilir kaç kere öldük ve dirildik.
Vicdanımızla ne çok baş başa kaldık ve pişmanlıklarımız oldu.
Cehennem ateşi ahrette olurdu ama dünyada kaç kere ateşe atıldık.
Sonuçlarını bile bile kaç kere o cehennemin içine güle oynaya atladık.
Hiç mi iyi bir şey yaşamadık be arkadaş?
Elbette yaşadık, hala umudumuz var.
İçimizdeki belkiler hep umudumuzu taze tuttu.
Her şeye rağmen güldük içimizdeki bulutları güneşe çevirdik.
Belki iklimimiz değişir Akdeniz gelir umudunu hep taşıdık.
İçimizdeki ormanı kurutmadık.
Sazlarımız vardı, ırmaklarımız vardı, çakıl taşlarımız vardı, göremedik.
Bir kedimiz yok diye hayıflandık, yalnızdık.
Duygusal açtık.
Tüm şehre küsmüştük ama Allah’ımız vardı.
Hayallerimiz vardı olmayacağını bile bile.
Hayatın insafsızlığı bizi de vurdu, ta yüreğimizden yaraladı.
Bazen çaresiz hissettik, ellerimiz, kollarımız bağlandı, canımızın acımasına engel olamadık.
Bir başka dünya hayal ettik oysa düşler ve gerçekler ayrıydı.
Kendi büyüdüğümüz toprakları terk etmek istedik, bazımız terk eyledi, bazımız cesaret edemedi.
Bazen çok şeye geç kaldık.
Söyleyemediğimiz ne çok şeyimiz oldu.
Huzursuz uykularımız oldu.
Annemizin değerini ne çok sonra anladık.
Aslında masum olmadığımızı fark ettik.
Ellerin günahkârlığı kadar kendi günahlarımızla yüzleştik.
Yine de içimizdeki o saf, temiz çocuğa sarıldık.
İçimizdeki güllerimiz soldu, kendi gözyaşlarımızla canlandırdık.
Mutlu, kaygısız, güvenli çocukluk yıllarımızla aramıza kaç yıl girdi?
Çok eskidendi değil mi?
Olsun biz yine de her bahar âşık olduk.
Fark etmesek te özümüz aşk bizim Sevgililer.
Bu gece yaşadığımız bütün hüzünlerimizi, yenilgilerimizi, özlemlerimizi onurlandıralım çünkü onlardan çok şey öğrendik.
Şifalandıralım hepsini.
Yarın başka bir çağ başlıyor.
SEVGİ çağı başlıyor.
Tarih kitapları bugünden bahsedecek.
Bizler bu anları yaşayan şanslı ruhlarız.
Bendeniz Sevgi Periniz gelen sevgi, şefkat çağını içerek kutluyorum.
Neşem yerinde her şeye rağmen hayattayız ve muhteşem anlara şahitlik yapıyoruz.
Yarın yeniden doğalım,birer çocuk olalım yeniden sevelim, umutları yeşertelim, mutlu olalım ve edelim.
Şerefe!
Hatırlayın yalnız değilsiniz ve seviliyorsunuz!






Sen Var Ya 2012...

Ne çektim ben senden be 2012.
Vurun kahpeye misali vurdukça vurdun.
Sen vurdukça yenilmeye doymayan pehlivan gibi ben ayağa kalktım.
Ne zorladın beni gerçeklerle yüzleşmem için.
Yüzleştikçe daha acılarını çıkarttın karşıma.
Bütün hayalperestliğimi bıraktırdın.
Gerçekler denizinin içine düşürdün. Bata çıka yüzmeyi öğrendim.
21 Aralık’ a iki gün kala son düzlükteyim.
Yıkılmadım, ayaktayım.
Herkes için dünyanın sonuyken benim içim kesinlikle başlangıç.
İtiraf edeyim, ben istedim sen destekledin, teşekkür ederim.
Acaba bu kadar acıyacağını bilseydim sana uyar mıydım?
Kesinlikle uyardım, yolum bu.
İlk yarında hayatımın her alanında düştüm. Diğer yarında nedenlerini fark ederek ve özgürleşerek geçirdim.
Bugün geldiğim nokta her türlü gücümü ve irademi kimseye teslim etmemek!
Ben benim ve Sevgi Perisiyim ve yaşamın her alanındaki gücüm ve iradem bana aittir.
Bu güçlerimi paylaşırım, paylaşarak çoğaltırım.
Sevgililer sevgimi sizlerle paylaşıp çoğaltmaya talibim.
Son düzlükteki Sevgi Perinizle paylaşır mısınız sevginizi?
Ah be 2012 bize veda etmene sayılı günler kala senden ne çok şey öğrendiğimin idrakindeyim.
Biliyor musun her yere özgürlük 2012 yazmışım?
Gerçekten sen benim özgürlüğüm oldun.
Tanrısal gücümü kazandığım yıl. BÜYÜKSÜN!
Dünyasal olarak nelerden özgürleştim?
Kredi kartlarımdan, olmayan paramı harcama salaklığımdan, tembelliğimden, ataletimden, uyuşukluğumdan, sanrılarımdan özgürleştim.
Yalancı aşklardan, verilip de tutulmayan sözlerden özgürleştim.
Az düşünüp, çok konuşmaktan özgürleştim.
Olmazlarımdan, kısıtlılığımdan, kıtlığımdan özgürleştim.
Yargılardan özgürleştim boru mu J
Ben kimim ki başkalarını yargılayayım değil mi?
Kendi kapısının önündeki pislikleri temizleyen hiç kimse başkasına bok atmaz.
Daha buraya yazmakla sığdıramayacağım nicelerinden döndüm.
Helal olsun sana görevinde bir hayli başarılıydın!
Ama gitme vakti.
Şimdi düşüncelerime, daha çok da kalbime 2013 yükseliş kazımaktayım şu an.
Yerini bıraktığın yıl benim yükselişim olacak.
Derecesini bilemem ama yükseliş, yükseliştir değil mi?
Sevgililer sizler de zorlandınız değil mi?
Biz istemesek bile gezegenler, kozmos bizi zorla sürüdü bu yola.
2013 umarım hepimize yoldaş olur.
Geçirdiğimiz yılın aksine bizi sırtımızdan itekler, destekler.
Bunun için bizim istekli olmamız lazım.
Hatırlayın seviliyor ve destekleniyorsunuz!

Neden Kardan Adam?

Sevgililer,
Bugün İstanbul’da kar var ve yarın okullar tatil yuppi J
Okul dönüşü bedenimi uyandırırcasına soğuk içime işledi.
Soğuk sevmeyen ben bundan inanılmaz haz duydum.
Ne zamandan beri bu kadar dinç hissetmemiştim kendimi.
Her zaman güle oynaya döndüğüm yolda bu sefer dimdiktim.
Kar yol boyunca bana eşlik etti.
Ne güzeldi.
Sonra kar çok yağarsa çocuğumla kardan adam yaparız sevinci ve heyecanı sardı içimi.
Sahi neden kardan adam da kardan kadın değil?
Hiç düşündünüz mü?
Ben baya kafa yordum J
Erkekler ruhsal, zihinsel, duygusal olarak kolaycıdır.
Bir kadını kardan yapamazsınız ki.
İki kocaman topu üst üste koyun.
Yüzüne iki kömür, burnuna bir havuç, gövdesine bir çalı parçası ekleyin, alın size kardan adam.
Erkekler de bu kadar basit.
Basit düşünürler, hissederler, giyinirler. Hiç ama hiç teferruatları yoktur.
Canlarım ya.
Kadınlar öyle mi?
Saçı, makyajı, kıyafeti, kıyafetine uygun ayakkabı, çantası, takısı, tukusu.
Kadın demek çokluk demektir.
Yok, canım nerde çokluk orada …… değil. Valla değil J
Kardan adam ilk yapıldığında ne güzel görünür değil mi?
Bir şaheserdir adeta.
Ama sonra yavaş yavaş erir zavallı. Kala kala elimizde havuç kalır.
En iyisi mi onu da afiyetle yemek gerekir.
Kadının erkeğe bakışı da böyledir.
İlk başlarda adamlar gözümüze şahesermiş gibi gelir.
Hatta ve hatta aklımızdan onlara ne güzel özellikler ekleriz.
Sonra bu şaheser sandığımız adamların aslında birer üretim hatası olduğunu çakozlarız.
Yavaş yavaş kardan adam misali erimeye, çözülmeye başlarlar.
Aslında onlar aynıdır, bizler uyanmışızdır.
Elimizde kala kala havuç yerine kazık kalır.
Artık neremize isabet ederse.
Suç erkeklerin mi? Asla değil.
Hata bizde.
O kadar hayalperestiz ki sanıyoruz ve zannediyoruz.
Gerçekler işimize gelmiyor.
Gerçekler acıdır ama kazıklar kadar olamaz, mümkün değil 
Hayatımda artık kardan adam istemiyorum hoş kışt, evlerden uzak.
Sen beni koru yarabbi.
Almayayım öyle önümde önce çaktırmadan sonra kör gözüm parmağıma yok olan, sinek vızıltısı gibi adamları.
Aslında aynı durum eril sevgililerim için de geçerli ama konumuz kardan adam.
Sevgililer sizin oralarda hava durumu nasıl? Kar var mı kar?
Hepinize çivi gibi, karlı ama kardan adamsız günler diliyorum.
Söylemiş miydim yarın okullar tatil J
Hatırlayın seviliyorsunuz!


18 Aralık 2012 Salı

Teessüf Ederim Noel Baba :)

Sevgili Noel baba, sana baba dedik şurada!
Sen ne yaptın?
İstediğim çoğu şey gerçekleşmedi hayrola?
Ne yüzle geleceksin bu sefer karşıma?
Çok ayıp, kınıyorum seni.
Bırak beni, ülkem için adalet, özgürlük istedim, tam tersi oldu.
PKK ya akıl fikir ver dedim, yok hepten yoldan çıktı.
Bir yılda kaç gencimiz öldü Noel baba haberin var mı?
Milletvekillerimize vicdan istedim, kalplerini karanlıkla iyice örtülediler.
SBS canavarını kaldır istedim, onun yerine daha beterini getirdiler.
Ülkeme birlik, beraberlik istedim, çoktan türban, imam hatip ayağına kutuplaştık.
Atatürk’ü anlamıyorlar dedim, maşallah yerden yere vurdular.
Yazarlarımız koca yılı karanlık, nemli, küf kokulu odalarda geçirdi.
Cübbeli Ahmet Hoca onca kalabalığın alkışlarıyla serbest kalırken kanını, nefesini ortaya koyan askerlerimiz mahkûm edildi. Kendilerini savunamadılar bile.
Oysa ben senden adalet istemiştim be Noel Baba!
Bolluk bereket istedim. Maşallah bolluk bereketi belli bir kısım iç etti.
Özgürlük istedim.
Siyasal alanda Amerika’ya, enerjide Rusya’ya askeri alanda Nato’ya teslim olduk.
Hangi ülkede görülmüştür bu?
Ah Noel Baba, bu topraklar koskoca bir zekâ dehasıyla, halkın kanıyla, özgürlük aşkıyla kazanılmıştı.
Sonra bunları çoktan unutmuş biri çıktı ve topraklarımızın Nato’nun toprağı olduğunu gururla bir çırpıda bütün dünyaya açıkladı.
Şu anda bizim devlet büyüğümüz Mr. Obama’dır. 
Mr President Türk değil ki?  Müslüman ondan olabilir mi sence?
Müslümanlık deyince, o da yoldan çıktı.
Din insanların vicdanlarında ve kalplerinde olmaz mıydı Noel baba?
Bizde ise din ceplerimize giren parada, edindiğimiz güç ve kudrette.
Öyle ise ben reddederim böylesi dini. Hatta içine tükürürüm.
Allah’ın gönderdiği dinle ne alakası var şu anda yaşadığımız dinin?
Bizim dinimiz vicdanı, adaleti, dürüstlüğü, eşitliği, sevgiyi, şefkati emreder.
Oysa şimdilerde insanların kendilerine göre yorumladığı dinde para, madde, kudret hırsı var.
Bizim dinimizde bunların yeri var mı Noel Baba?
Ben Benim ve fikri hür vicdanı hür, özgür, eşitlikçi, Müslüman Sevgi Perisiyim.
Biz koskoca yılda bunları yaşarken sen ne yaptın?
Ense mi yaptın ne?
Derin şüphelerim var hakkında ona göre.
Bu sene senden bir şeycik istemem tövbe!
Bundan sonra ne istersem Allah’ımdan isteyeceğim.
Bendeki de iş, senden istediklerime bak.
Hayalciydim ya ben, kusura bakma Noel baba rahatsız ettim seni.
Hayallerden gerçeklere geçen ben tek gerçeğin Allah olduğunu hatırladım.
Allahım;
Sen bizi seversin, yargılamazsın, kızmazsın, sövmezsin.
Her şey sendendir.
Sen yaradansın. Affedersin!
Sen affet bizi! Bize de kendimizi affetme gücü ver.
Sevgini, şefkatini esirgeme.
2013 de bizi daha çok ama daha çok sev olur mu?
Aydınlığınla karanlığımızı aydınlat yarabbi.
Kalbimizdeki seni hatırlat bize.
Hatırlat ki adaletsizlik, bencillik, yalakalık, korkaklık, esaret valizini toplasın terk eylesin kalplerimizi.
Cesaret ver bize Allah’ım, yapılan haksızlıklara dur diyebilelim.
Şuur ver, yaşadığımız olay ve durumları doğru tahlil edebilelim.
Sevgi ve şefkatini ver ki ülkemde artık kimse toprak, hırs, para uğruna ölmesin.
Çocuklar boynu bükük kalmasın, hepsi gülsün.
Hepimize sağlık, huzur, neşe ve bolluk, bereket, aşk ver yarabbi.
Âmin.
Bendeniz Noel babaya inancı kalmayan Sevgi Periniz hepimize Allahtan her şeyin güzelini diledim.
Peki ya siz neler diliyorsunuz?
Paylaşır mısınız benimle?
Hepinize rengârenk ve parlak ışıklarla süslü yılbaşı ağaçlı mutlu yıllar diliyorum!
Hatırlayın, seviliyorsunuz.

10 Aralık 2012 Pazartesi

21.12.2012 Dünyanın Sonu Geliyor muşşşş :)

Sevgililer,
21.12.2012
Herkesin ağzında bu gelen gün var.
Ne meraklıymışız dünyanın sonunun gelmesine.
Valla dünyanın sonunun gelmesini bekleyenlere benden kocaman HOŞT!
Ölmek isteyen buyursun ölsün, bir zahmet dünyayı bıraksın.
Yaşayacağım o kadar çok şey var ki.
Daha çocuğumu büyüteceğim, her başarısına, kahkahasına şahit olacağım.
Okullardan mezun olacak, belki evlenecek, anne olacak.
En muhteşeminden âşık olacağım.
En ateşli, şefkatli sevişmelerimi yaşayacağım.
Henüz yazmadığım en muhteşem yazılarımı yazacağım.
Sevgililerimle kucaklaşacağım.
Binlerce çocuğa, gence ışık olacağım.
Henüz giymediğim en güzel kıyafetimi giyeceğim.
Henüz gitmediğim yerleri, kültürleri, kalpleri keşfedeceğim.
Uçan balona binip, kuşlar gibi bulutlara çıkıp, şampanya içeceğim.
En güzel bikinimi giyip uçsuz bucaksız masmavi denizlerde kulaç atacağım.
En sporundan, hızlısından, üstü açık arabama atlayıp vınlayacağım.
Anneler günlerimde çocuğumun çiçeklerini kucaklayacağım.
Nice doğum günlerimi kutlayacağım heyecanla.
Aşkla sevgiler günlerim olacak, ne sürprizler yaşayacağım.
Ruhumu serbest bırakıp sırt çantamı alıp Tibet’e gideceğim.
Sabahları kalkıp önünde sepeti olan bisikletime taze çiçekler koyup, başımda hasır şapkam sahilde tur atacağım.
Henüz atmadığım en keyifli kahkahalarımı atacağım.
Sevdiğimi söyleyeceğim daha defalarca anneme, çocuğuma, arkadaşlarıma, öğrencilerime, siz sevgililerime ve aşkıma.
Bu dünyadan bir Sevgi Perisi geldi, geçti dedirteceğim kalpten.
Hayallerim, hedeflerim var benim son bekleyenlerin aksine.
Ben ölmeye değil yaşamaya geldim.
Henüz belki de yaşamaya başlamamışımdır.
Daha şehir şehir dolaşacağım ve sevgi dağıtacağım.
Henüz sizlerle bile yüz yüze tanışamadım değil mi?
Yapacaklarımın kısası ölmeye niyetim hiç yok.
Dünya hep var olmuştur ve var olacaktır.
Mesele dünyada var olmak ya da olmamak.
Hep neden yıkıcıyız?
Neden yapıcı olamıyoruz?
Hep neden umutlarımız yerine hayal kırıklılıklarımıza kapılıyoruz?
Olmakta olanı neden hep negatif kanaldan besliyoruz, neden pozitif kalbimizle büyütmüyoruz?
Buradan 28 Aralıkta sınav olacak öğrencilerime sesleniyorum, sakın çalışmazlık yapmayın zira dünyanın sonu gelmeyecek, sizler ve ben yaşayacağız elbette o sınavlar olacak!
Hayat ta bazen sınav değil mi Sevgililer?
Yazılı sınavların bitmeyeceği gibi dünyasal sınavlarımız son nefesimize kadar devam edecek.
Olsun biz alışkınız ve idmanlıyız sınavlara varsın olsun yeter ki dönsün dünya.
Dünya dönmezse ne ben ne de sizler var olabiliriz?
Gideceğimiz yerin buradan daha güzel olacağını kim iddia edebilir.
Kavanoz dipli dünya her şeye rağmen yaşamaya değer ve acısıyla, tatlısıyla dünya bizim evimiz.
İnsan evinin başına yıkılmasını ister mi?
O gecekonduları yıkılırken çırpınan insanları eminim seyretmişsinizdir.
Onların dünya döndükçe şansları var. Çalışır tekrar başlarını sokacak ev yapabilirler.
Ama dünya başımıza yıkılırsa hali hazırda gideceğimiz başka gezegen evimiz yok.
Dünya varsa insan var.
Hey kötümserler dünya dönüyor siz ne derseniz deyin, ne beklerseniz bekleyin.
Biz iyimserler ile dünya hep yaşayacak!
Sizlerin henüz yaşamadıklarınız, umutlarınız, hedefleriniz var mı sevgililer?
Diyelim ki 21 Aralıkta dünyanın sonun kesin gelseydi ne yapardım?
Önce bu gezegeni yaşayabildiğim için öz benliğime teşekkür ederdim.
Çocuğuma onu çok ama çok hatta kendimden bile çok sevdiğimi ve onu iyi ki doğurduğumu söylerdim, son nefesime kadar elini sıkıca tutardım.
Anneme çok teşekkür ederdim, sarılırdım kocaman.
Hayatıma giren herkese ulaşmaya çalışır, helallik alırdım. Benim hakkım herkese helal.
Çocuğumla yaşayamayacaklarım için çok ağlardım hem de çok.
Hatırlamak lazım insan ölürken yapamadıkları için pişman olur ve bedenini terk etmek istemezmiş.
Her daim çok uzun yaşayacakmış gibi planlar ve hedefler koyup, gerçekleştirmek için çabalamak ama yarın ölecekmiş gibi hiçbir şeyi ertelememek en iyisi.
Bendeniz içindeki dünyasını her daim döndüren Sevgi Periniz hepinizin iç dünyasına dokunuyorum hissediyor musunuz?
Hatırlayın, dünya ana bizi seviyor, onu sevmeyen bizleriz!

9 Aralık 2012 Pazar

Ayıyım Ben Ayı :)

 
Sevgililer,
Hani hep maymundan evrimleştiğimizi varsayalar, ya da hepimizin içinde bir hayvan olduğuna inanılır ya sizin görüşünüz nedir?
Maymundan geldiğimiz durumu bana pek gerçekçi gelmiyor ama içimizde birer hayvan olma ihtimali var.
Mesela, benim içimde kesinlikle küçük bir ayı var.
Yanlış anlamayın sakın, gerçek ayıdan bahsediyorum.
Millet şöyle bir düşünse belki kendini yunus, kuş, kedi gibi naif hayvanlarla özdeşleştirir ama yok ben kesin ayı kardeşlerimle özdeşim.
Ayı kardeşlerim gibi ben de kışı sevmem. Soğuktan haz etmem. Evden çıkasım gelmez.
Her sabah yataktan kalkarken kışın okullar tatil olmalı modunda kalkarım.
Sabahları genelde sakin, huzurlu uyanırım.
Eve ve sokağa derin sessizlik hâkimken alıp mis kokan kahvemi balkona çıkıp sessizliğe karışırım.
Ama kış gelip, buz gibi nefesini üfleyince ortak olamıyorum sessizliğe.
Bedenim hemen tepki veriyor, keyif yapamıyorum.
Ağaçlar sararmış yapraklarını birer birer dökerken içimden de sanki enerjim eriyip gidiyor.
Halsiz, sürekli üşüyen ve uyuşuk bir insana dönüşüyorum.
Şu anda her zamanın tersine yazımı içeride yazıyorum. Temiz havayı teneffüs edemiyorum.
Kış zamanı içimdeki ayı kardeş ilkbahar gelinceye kadar uykuya çekiliyor.
Okuldan çıkınca dışımdaki ben şöyle sahile inip, hırçın denizi seyredip sakinlemek istediği her seferinde içimdeki ayı isyan çıkartıyor ve ancak sarı dolmuşlara kadar yürüyüp evin yolunu tutuyorum.
Sıcacık evime girdiğimde çok mutlu oluyorum.
Bir süredir alış veriş yapacağım ama olmadı.
Sıcağı seven ben alışveriş merkezlerini, içindeki uğultuyu sevmiyorum.
Kendimi orada hapismişim gibi hissediyorum.
İçim ne kadar ayı ise dışım bir o kadar özgür kuştur.
Ne varsa sokakta var ama soğuk engelliyor beni. Engellerimizi aşmalıydık değil mi?
Dedim ya ayıyım ben ayı.
Şu an odamın camına vuran güneş içimdeki ayıyı uyandırıyor.
Güneşi seviyorum. Güneş ruhumun yaşama kaynağı.
Bazen kesinlikle yaz ve kış sıcak bir memlekette yaşasam mı diyorum ama İstanbul’umu bırakmak mı? Nooooo.
İstanbul’da ne yapıyorsun der gibi olduğunuzu hissediyorum. Aslında şu sıralar hiçbir şey.
Bu şehir insanı kendine tutsak yapıyor. Havasından mıdır suyunda mıdır, efsunlanıyorsun işte.
Bu arada güneş iyiden iyiye odamı aydınlatmaya ve ısıtmaya başladı.
En iyisi mi ben kalkıp kendimi sokağa atayım. Belki üç beş şey de alırım kendime.
Katılır mıydınız bana? Birlikte deniz kenarında sıcacık kahve içer, sohbet ederdik.
Orada hava nasıl?
Kışta mı, baharda mı, yazda mısınız?
Bana anlatır mısınız?
Havalar nasıl olursa olsun sizin havanız hep iyi olsun olur mu?
Bendeniz içinde küçük bir ayı ile yaşayan Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum tıpkı ilkbaharda neşe ve heyecanla uyanışımı sevdiğim gibi.
Hatırlayın, aslında hepiniz birer ilkbaharsınız

3 Aralık 2012 Pazartesi

Hesabı Ödemeyen Erkek Öküzdür Tamam mı?


Sevgililer,
Hesap ödeyen erkek kadın için önemlidir.
Eğer bir erkek kadına hesabı ödetiyorsa hiç şansı yoktur.
Bu hafta üç farklı kız arkadaşımdan farklı hesap hikâyesi dinledim ve çok eğlendim. 
Ama arkadaşlarım hiç eğlenmemişti nedense
Şimdi ilki oldukça güzel, alımlı olan arkadaşım hiç tanımadığı bir adamla tanıdık vasıtasıyla yemeğe çıkıyor.
Bu adam oldukça yakışıklı, yemek boyuca atıp tutuyor, küçük dağları ben yarattım edasında.
Neyse sıra hesap ödemeye gelince sözde kahramanımız garson tarafından uzatılan faturayı alıyor ve bizimkinin önüne koyuyor.
Arkadaşım şok olmuş vaziyette kuzu kuzu hesabı ödüyor.
Tabi o anda koyuyor mesafeyi, surat bir karış vedalaşıyor.
Bizimkinde sinir tepesinde alıyor eline telefonu aracı arkadaşına adama sayamadıklarını bir güzel sayıyor.
Benim yorumum net; ÖKÜZ!
Kendini beğenmiş ve cebi kilitli öküz kardeşimiz hesabı geçirdiği kızı çok beğenmiş ama geçmiş ola.
Artık hiçbir şansı yok. Çünkü kod adı ÖKÜZ!
Sevgiler gerçekten tanımadığınız hiç kimse için aracı olmayın.
Gelelim diğerine, bu da benzer ama bu seferki arkadaş kazığı.
Çok samimi, oldukça naif, iyilik meleği ve cömert arkadaşım çocukluk arkadaşının ısrarına dayanamayıp bir alışveriş merkezinde buluşuyor.
Fiyatları kol gibi olan bir kafede yemek yiyorlar, sohbet ediyorlar.
Sıra hesaba gelince arkadaşı garsona bizimkini göstererek hesabı hanımefendi ödeyecek diyor ve arkadaşım yine şok olarak hesabı ödüyor.
Sonuç mu?
Tabi ki bir daha telefonlarına, mesajlarına cevap vermiyor.
Çocukluk arkadaşlıkları mazide kaldı, bir hesapla yıkıldı gitti.
En bombasını en sona sakladım sevgililer, şu an yazarken bile gülümsüyorum.
Bu kız arkadaşım gece kulübünde bir adamla tanışıyor.
Gayet hoş, edepli, klâs bir adama benzetiyor.
Telefonlar alınıyor. Birkaç gün telefonlaşmalar, mesajlaşmalar sürüyor.
Hafta sonu Bağdat caddesinde lüks bir restoranda randevulaşıyorlar.
Yeri de klâs diye tanımladığı adam belirliyor.
Tamam diyor bizimkisi, tam bana göre.
Neyse, buluşuyorlar, yemekler yeniyor, şaraplar içiliyor sıra hesaba gelince adama bir telefon geliyor ve nedense acilen kalkması gerekiyor.
Hesabı sen ödersin değil mi canım diyerek toz oluyor.
Bizimkisinin başından kaynar sular dökülüyor.
Hesabı ödemek zorunda kalıyor, gecenin karanlığında hırsından ağlayarak caddede yürüyor.
Bu duruma yaptığım yorum vay uyanık vay oldu.
Erkeklere ne oldu sevgililer?
Erozyona uğradıkları kesin! Çağ değişmiş olabilir ama erkek erkektir ve kadın kadındır. Kadınlar kadın gibi adam değil adam gibi adam severler.
Daha ilk adımda hesabı ödeten adam bir kadına nasıl sahip çıkabilir?
Kendine güvenen borazancı başı!
Ödeyemeyeceğin yemeğe neden davet edersin ki bir bayanı?
Benim başıma hiç gelmedi böyle bir şey. Ne yapardım acaba?
İlkinde kendini çok anlatan adama iki soru sorar ters köşeye yatırırdım ve alırdım sazı elime.
Hesabı bana uzattığında da şaşırdın galiba bu masada hesap ödeme rolü senin der ve geri uzatırdım ve alır çantamı kalkar, onu orada bırakıverirdim.
İkincisin zor bir durum, neticede çocukluk arkadaşın. En kötü kendi hesabımı öderdim.
Ya da bilemiyorum öderdim belki de arkadaşın sonuçta. Biraz daha esnek olabilirim.
Üçüncüsü vahim bir durum. Ne yapardım?
Herhalde hemen ondan önce kalkar, kapıya yönelirdim.  
O ne yaparsa yapsın banane. Kalsın bulaşıkları yıkasın.
Allahım bu öküzleri benden uzak tut âmin.
Kadınlar gerçekten ama gerçekten kendinden emin, güvenli, kendini ve yerini bilen, cömert erkeklere hasret kaldılar.
Artık hesap ödeyen, azıcık kendilerine sahip çıkan adamları bir şey zannedip, yapışıyorlar.
Büyük şehir,metro seksüel erkeklerimiz çok modernler anlayacağınız.


İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı