Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

20 Temmuz 2013 Cumartesi

Ezik miyiz Lan Biz?



Oğlum,
Tanrı önce sizi yaratmış, 
Bakmış bir eksik var,
Kadını yaratmış.
Fiziksel güçlüsünüz ya; 
Bir yerleriniz kalkmış durumda.
Gel gelelim, aklınızı kullanmada sondan birincisiniz.
Aaaaa alınmaca yok ama!
O eziklediğiniz kadınlar var ya; 
İsterlerse şeytana bile pabucunu ters giydirir.
Aslında akıllarını bile kullanmalarına gerek yok değil mi?
İki şuh bakış, iki bacak gösterisi, iki göğüs dekoltesi bittiniz, 
Dikkat edin daha yatağa gelmedik bile…
Sizde anında bir flaş patlaması, 
Mum gibi erime, terleme, 
Dellenme baş gösterir.
Tıpkı bir hastalığın semptomları gibi.
Doktor teşhisi koyar, virüs sebebiyle ateşlenme…
Bu ateşi nasıl düşüreceğinizi siz elbet iyi bilirsiniz.
Dostum,
Atalarımız demiş ki; 
Erkeğin kalbine giden yol mideden geçer,
Şimdi Sevgi Periniz de diyor ki; 
Erkeklerin kalbine giden yol yataktan geçer…
Dikkat edin ne atalarımız ne de ben akıl olayına girmedik!
Çünkü akıl oyunlarında kadınlarla yarışamazsınız…
Sizler piyasaya sürülen insanoğlunun ilk versiyonusunuz.
On yıl önceki sadece açma kapama düğmesi olan telefonlar gibisiniz.
Kadınlar sizin üst üst modeliniz, 
Karmaşık, hayatınızı kolaylaştıran, 
Vazgeçemediğiniz akıllı telefonlar misali…
Sizler kadınları her alanda kullandığınızı sana durun,
Asıl onlar var olan akıllarını kullanmaya gerek bile duymadan 
Sizleri parmaklarında oynatıyorlar!
Size istediğinizi gösterip, vermeden 
İstediklerini almakta gayet başarılılar.
Hatırlayın kadının tek rakibi vardır o da hemcinsidir!
O yüzden kadın asla ezik değildir, 
Asıl ezik olan uçkuruna köle olan sizlersiniz!
Aslında kadınlar her daim ezer ama asla ezilmez!


Saklanma...


Saklanma
Başarılarının
Güzelliğinin
Yalan gülümsemelerin ardına


Aşklarını
Kırgınlıklarını
Yaralarını
Bozgunlarını

Gözyaşlarını
Karanlık günlerini
Aydınlanmayan gecelerini
Yalnızlığını

Terk edişlerini
Kaçışlarını
Kopuşlarını
Zincirlerini

Umutsuzluklarını
Hayal kırıklıklarını
Sönen heyecanlarını
Edindiğin sertliğini

Kaybettiğin çocukluğunu
Neşeni
Yaramazlıklarını
Yalanlarını

Gizlendiğin sokakları
Sessiz çığlıklarını
İçindeki isyanları
Fırtınalı zamanlarını

Yaklaştığın uçurumları
Ölmek istediğin anları
Nefesine düşmanlığını
Tanrıya küskünlüğünü

Anlat
Seni sen yapan
Güçlendiren
Tüm acılarını…

SAKLANMA!


Şerefsizsin Be Sevgilim...



Ceza
Kaza
Bela
Neydi bana geliş amacın?

Bir meltemle geldin
Nasıl fırtınaya dönüştün
Sence kavga dövüş doğal
Bence yakıcı, yıkıcıydı

Aşkta gurursuzdun
Riyakar, yalancıydın
Umut taciriydin
Hayallerimin katili oldun

Verdiği sözü tutmayan
Karasızdın
Ne geldim ne gidebildim
Sende yer edemedim

Nasıl inandım, kandım
Sevdiğine, aşkına?
Bilemedim aşıktım
Gözüm kör, kulağım sağırdı

Her seferinde affettim
Şans verdim
Değersizleştim gözünde
Umursamadım

Öğrettin bana
Şerefsizler sevilmez
Bildirdin bana haddimi,
Salaklığımı, saflığımı

İçimde yolcu ettim seni
Arkandan dökecek suyum yok sana
Akıttığım gözyaşlarıma say
Sakın geri dönme



İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı