Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

25 Haziran 2013 Salı

Ah Elizabeth Vah Elizabeth


Canım Elizabeth ne sever erkekler seni…
Cümle alemin orta malı oldun…
Yazık sana, namusun iki paralık…
Kızım sen ne edepsizsin, ben bir şey demiyorum artık…
Erkekler seni kullanıyor aptal!
Ne zaman bu kadar gurusuz oldun?
Kimse seni sevmiyor, anla artık…
Sen acil anlarda başvurulacaklardansın…
Acil servis hemşiresi Elizabeth!
Aklın yok mu kızım senin?
Kim gel dese gidiyorsun…
Yazıklar olsun,
Biraz seçici olsana…
Duygunu toprağa mı gömdün?
Kalbin buz mu tuttu?
Sevmeyi mi unuttun?
Seçilen değil seçen ol!
Ruhun acı çekiyor,
Farkında değil misin Elizabeth?
Onları mutlu edeceksin diye neden kendini acıtıyorsun?
Önce sen Elizabet
Önce sen!
Erkeklerin kiri olmak ruhunu da kirletti…
Artık parlak değilsin.
Oysa sen dişisin…
Dişi ışıktır, parlaktır…
Yaşama can verendir…
Sen neye can veriyorsun?
Gel Elizabet;
Beyaz, mis kokan sabun ve saf suyla yıkayalım seni,
Kirlerinden, acılarından arındıralım…
Geliyor musun?
Hatırla, sen tanrının yarattığı yaratıcı dişisin,
Bir tanrı var senden içeri!

Sevgililer,
Erkeklerin aktivitelerini bu şekilde adlandırmalarını sorguladığımda,
Yazmıştım bu yazıyı…
Hep kadın cinsel bir araç erkekler için…
Mesela neden Elma, Eleman değil de ELIZABETH?
Ya da ne bileyim neden erkek ismi değil de kadın ismi var?
Bence çok acınası bir durum!
Oysa cinsellik yaşanılası, paylaşılası muhteşem bir durum…
Yani bence,

Yani sizce?

23 Haziran 2013 Pazar

Ey Sevgili





Ey, Sevgili
Savaştan barış
Nefretten aşk
Gözyaşından tebessüm
Doğar mı?

Düşmandan dost
Karadan ak
Ölmeden doğum
Olur mu?

Geçmişken gelecek
Umutsuzken mutluluk
Hastayken sıhhat
Bilinir mi?

Sessizlikten çığlık
İsyandan sakinlik
Kargaşadan düzen
Çıkar mı?

Hayırsızdan hayır
Sefaletten refah
Günahkardan sevap
Gelir mi?
 

Ey Sevgili,
Benden sen
Senden ben
Esaretten özgürlük
Yaratılır mı?

12 Haziran 2013 Çarşamba

Cennetten Kovuldun...


Ne yapmak lazım sana?
Yaşamak nedir sende?
Aşk yalan mı tende?
Zulüm mü kalbinde?

Küsüm, kırgınım sana,
Diyemem ki artık,
Gel bana…
Gelsen de, sevsen de…
Gül yüzünü çevirdi öteye…

Zamanı geri alsan
Cennetten kovulan,
Geri alınmaz
Günahlarından arınmadan

Sana yarattığım cenneti,
Yerle bir eden sen,
Bir cennet yaratabilir mi
Kalbin öfkeyle doluyken

Sen hiç sevmeye yeltenmemişsin
Belki de her sevdiğinde acıtılmışsın
Nasıl da biletimi kestin tek nefeste
Ruhun intikam ateşiyle kafeste

Oysa sana saf su uzatmıştım,
Yanma, serinle diye….

11 Haziran 2013 Salı

Söylesene Nasıl Kıydın Bana?

 


Hani saçımın bir teline kurban olurdun?
Başıma bir şey gelse,
Hani yakar, yıkardın buraları…
O derece aşıktın, seviyordun hani?

Söylesene,
Benden başka koşulsuz sevenin
Zehirli dilinin karşılığında sadece gülümseyenin
Yediğini, içtiğini, uykunu düşünenin
Şefkat gösterinin oldu mu?

Sana baharı yaşatmak isterken,
Neden çetin kışı seçmiştin?
Bu kadar mı düşmandın kendine?
Sevgine, sevdiğine?

Sen değil miydin,
Tango yapalım mı aşkım diyen?
Değil miydin?
O telefon her aradığımda açık olacak telaşında?
Sen değil miydin,
Kıskançlık krizlerinde canımı acıtan?
Sen değil miydin,
Her an aklımdasını hatırlatan?

Mutlu musun söyle?
Bana son bir tango yaptın!
Neden yaptın bunu söylesene?
Git git diye yalvarıyordun…
Bak gittim…
Neden sattın beni…
Neden sattın sevgini?
Oysa ben gitsem de,
Gül kokusu hep sende!

Onca canımı acıtmalarını bile,
Sineye çekmiştim…
Sormuştun ya,
Nasıl bir kadınsın, gurursuz musun? Değildim, kalamazdım!
Söylense,
Peki, sen sevgini satmakla gurulu musun?

Sevenler hep acı mı çeker sende?
Bir kere olsun, torpil geçemez miydin?
Belki bu torpil sana yarardı…
Yaşamayı seçerdin…
Neden ölmeyi, öldürmeyi seçtin?
Söylesene nasıl kıydın bana?

4 Haziran 2013 Salı

VATANSEVER KOZA



Günlerdir halk kozasından çıkmaktaydı…
Kozamız da orada canı pahasına halkının yanındaydı…
Maruz kaldığı gazların ceremesi sonra çıkmaz umarım…
Ülkemize cesaretli, halkını seven, ülkesine aşık, fedakar
Politikacılar lazım…
Koza Yardımcı onlardan biri…
Geleceğin milletvekili o, belki daha fazlası…
Sevgili Koza,
Sen benim için;
Halkım gibi kahramansın!
Biliyorum bu ülke için daha çok şeyler yapacaksın!
İçindeki vatan, millet, özgürlük, demokrasi aşkın sana yol gösterecek!
Hatırla seviliyorsun!


İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı