Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

31 Ocak 2012 Salı

Hay Ben Kıt Zekâma :)

Zekâ çok önemlidir değil mi Can Kuşlarım? Her şeyi zekâmız el verdiğince algılarız netice. Peki, algılayamıyorsak ya da algılamayı seçmiyorsak geri zekâlı mı oluyoruz? Hayır, hayır, kıt zekâlı oluyoruz ama J Valla. Sizi bilmem ama ben gayet zeki bir varlığımdır. Her şeyi çabuk algılarım, öğrenirim hatta ve hatta duygusal zekâm bir hayli gelişmiştir. Ama bu benim kıt zekâlı olduğum gerçeğini örtemez. Evet, itiraf ediyorum; kıt zekâlıydım. Bu beni ne salak yapar ne de geri zekâlı ama hayatımın kıtlığının yegâne sebebidir. Zekâ zihinle ve algıyla alakalıdır. Benim de zihnim kıttı öyle ise zekâm da kıtlığa mahkûmdu. Öyle ise evrensel zihnine ulaşamayan herkes kıt zekâlıdır. Bütünü algılamayan kıtlıktadır. Bütün algılamak söz gelimi bir elmayı gördüğümüz şekilde bütün, ısırılmamış, kesilmemiş şekilde algılamak değildir. Onu bütün boyutlarınla algılamaktır. Ama algılarımız tıkalıdır bizim. Biz sadece kısıtlandığımız, sadece algıladığımız boyutta elmayı algılayabiliriz. Oysa bizim algılayamadığımız boyutları vardır. Hayatın ya da yaşamın da olduğu gibi. Biz tümden gelmeyiz sonuca nedense, tüme varıma odaklıyızdır. Yani şöyle diyemeyiz; evren sınırsızdır öyle ise ben de sınırsızımdır, evrende her şey hem vardır hem yoktur öyle ise ben de hem varım hem de yokum.  Onun yerine benim algım sınırlıdır, öyle ise evrende sınırlıdır hatta ve hatta evrende sadece dünya, cennet ve cehennem vardır ya da benim olan vardır, olmayan yoktur deriz. Küçük parçadan büyük parçaya ulaşmaya çalışırız. Kendimizi küçük kördüğümüz içinde algımız da küçücüktür. Oysa bütünden, büyük olandan gitsek aslında kendimizin de ne kadar büyük olduğumuz, evrenin parçası olduğumuz ve evrende olan her şeyin aslında bizim olduğumuz gerçekliğine varacağız. Ama biz hala kısıtlı zekâmız, zihnimizle algıladığımız vardayız yani kıtlıktayız. Algılarınızı genişletin.
Mesela algıda seçicilik diye bir kavram vardır. İşte ben bir de kıt zekâmla hep yokluğu algılamayı seçmiştim. Hay ben kıt zekâmın içine…J Hayır, zaten zihnim sınırlı, dolayısı ile algım da sınırlı bir de üstüne üstlük algım yokluğa âşık olmuş, talip olmuş bir de evlenmiş. Ah boşanmak ne de zor oldu, kocamdan bile bu kadar zor boşanmadım ben inanın. Kıtlığım o derece yanııııı J Sonra zihnimin ve algımın duvarlarını yıktım, sınırları sildim, algımın odak noktalarını değiştirdim. E tabi bir hayli zaman aldı bu ben de, işte matlığım ve donukluğum bu döneme rastlar. İçinde iletişim halinde olduğum dünyayı algılayışımda değişti. Çünkü onun içinden de çıktım, bir süre gözlem yaptım, gerçekte nasıl bir arena olduğuna, orada ne haltlar karıştırdığıma, hayatımı ne hale getirdiğime, hepsine hepsine baktım. Sonuç mu? Fer feciydi Can Kuşlarım. İnanın yüzleşmek kolay değildi ama değiştirmek çok keyifliydi. Şimdi tekrar hayatın içine girdim, rol alıyorum bizzat, bakalım sonuçları ne olacak. Eminim çok güzel olacak. Yaşadıkça sizlerle paylaşacağım. Sizlere fener olacağım sizler de değişecek, genişleyeceksiniz eğer isterseniz.
Ben Yaratıcı Büyük Hayalci Sevgi Periniz sizi algılayabildiğim kadar yani sınırsız seviyorum.

Kıtlıktaki Can Kuşlarım Bereketiniz Bol Olsun mu?

Can Kuşlarım Aşkınız bol olsun J  Bolluk bereket size ne ifade eder? Bolluk bereket içinde misinizdir yoksa kıtlıkta mısınızdır? Ben bolluk ve bereket içersindeyimdir. Bolluk bereketi nasıl algılarsınız? Önce genel tanımına bakalım bereketin ne dersiniz? Bereket; bolluk, çokluk, feyiz,Cenab-ı Hakk’ın lütfu, ihsanı, uğurluluk ve saadet demektir. Benim algıladığım bu sözlerden tanrının sevgisi, iyiliği, koruması ve şefkatiydi. O yüzden de ben her daim bolluk bereket içindeydim ama param yoktu, yaşadığım aşkım yoktu. Çünkü bunlar sanki Tanrıdan gelmezdi. Para insana ait somut bir şeydi, ev gibi, araba gibi. Geldiğim nokta bunların hepsinden yoksunluğum oldu. Ama her zaman sırtım pek, karnım toktu. Tanrı benim yanımdaydı. İçimde tanrı sevgisi vardı böylece her yere bolluğumu, bereketimi getirirdim ve orayı bollaştırırdım. Sonra fark ettiğimde bolluk bereket anlayışımın sınırlı olduğunu, şaşırdım. Şu dünyadaki her şey Allah’tandı. Öyle ise para da aşk ta ondandı. Bolluk bereket anlayışımın sınırlarını, duvarlarını yıktım. Bu anlayışımda sınırsızdır. Ben her alanda bolluk ve bereket içindeyim. Hatta ve hatta bolluk bereketin ta kendisi benim. Öyle ise para da benim, aşk ta benim J Öyle ise benim olduğum yerde her zaman ve daima tanrının lütfu olduğu gibi para ve aşkta olur başkalarına da yansır. Sınırlarınızı genişletin Can Kuşlarım. Dünyada maalesef bizler kıtlığa kodluyuz, oysa evrende hepimize yetecek ve artacak kadar bolluk ve bereket vardır. Yeter ki onu algılayabilelim. Algımız bolluğa ve berekete odaklı olsun. Odak noktanız bitende mi yoksa kalanda mıdır? Yokta mıdır yoksa varda mıdır? Maddesel anlamda geçinmekte mi yoksa zenginlik midir? Maaşını yetirmek midir yoksa arttırmak mıdır? Kazanç noktanız tek midir yoksa çok mudur? Aşk ta azla mı yetinirsiniz yoksa fazlasını mı istersiniz. Yetinme midir yoksa daha fazlasını isteme midir? Hangileridir Can Kuşlarım? Eğer odak noktanız bitense, her daim elinizdeki şeylerin bitmesini yaratır ve yaşarsınız yok eğer kalanda ise her daim hayatınızda elinizdeki her şey kalır. Yok, odaklıysanız hep yoktasınızdır, varlığa geçemezsiniz. Odak noktanız elinizdeki parayla geçinmekse anca geçinirsiniz az ya da çok ama zengin olamazsınız. Maaşınızı yetirmeye odaklıysanız ancak onu yetirir ama daha fazlasını kazanamazsınız. Ayrıca sadece para kazanma noktanız tek bir alana bağlıysa kendinizi kısıtlar, diğer kaynakları tıkamış olursunuz ve gün gelir tek para kaynağınızda tıkanır çünkü yaydığınız enerji tıkama, tıkanma enerjisidir. Ah Can Kuşlarım yetinmeyi tevekkülle karıştırıp kendinizi odaklarsanız istemeyi unutursunuz ve istediğinizde suçlu hissedesiniz böylece bu duygularla istediklerinizin tersini yaratır ve yaşarsınız. Aşk için de bu anlattıklarımın hepsi geçerlidir. Lütfen düşünün sizin hayatınızda bunlardan hangisi gerçekliğinizdir. Fark edin ki değişebilin, değişebilin ki hayatınız değişsin. Çünkü sizler çok değerli varlıklarsınız. Her şeyin en iyisini yani bolluğu ve bereketi, zenginliği, konforu, aşkı, sevgiyi, başarıyı, mutluluğu hak ediyorsunuz. Fark edin Can Kuşlarım sadece özünüzün evren olduğunu ve evrenin de sonsuz bollukta olduğunu.
Ben Yaratıcı Büyük Hayalci Sevgi Periniz; bolluk bereketimin sınırsızlığı ölçüsünde yani sonsuz derecede sizi çok ama çok seviyorum.

Hayal Ediyorum Öyle İse, Oyunda Ben De Varım :)


Sevgili Can Kuşlarım, sonunda dünyaya iniş yaptım. Çok şükür iniş takımlarım gayet sağlamlaşmış, yumuşak ve sağlam oldu. Evet, Yaratıcı Büyük Hayalci, Sevgi Perisi ilizyon oyununa dâhil oldu tekrar. Bir süre oyundan çıkmam gerekti. Dışarıdan oyunun bütüne bakıp, fark etmem gerekti. Ben çıkmayı tercih ettim ama doğru yol bu mudur bilemem. Her zaman dediğim gibi benim yolumdu. Oyundan çıktığım için, zorlandım, bunu zaten sizlere anlattım. Oyunu bütünüyle fark ettim. Fark etmek için de hayalciliğimi de bir süreliğine bırakmalıydım. Çünkü hayallerim hiç de tamamen pozitif değildi. Bir nevi hayalci kimliğimi revir odama aldım. Şifa gibi. Şifalandırdım. Hayalci kimliğimin hayatıma zarar inançlarını, yargılarını, beklentilerini temizlemem gerekliydi. Çünkü bu kimliğim, kötüyü yaratmaya eğilimliydi hatta ve hatta zaafları vardı. Temizlendi, tamir edildi, yeniden kodlandı. Tamamen pozitife kodlandı kendisi J Yani bundan sonra her zaman ve daima benim hayal gücüm iyiye ve güzele odaklıdır. Bu noktaya hemen gelmedim. Can Kuşlarım biliyor musunuz, benim için iyi aslında kötü olan her şeydi L Önce bunları değiştirdim. Gerçekten iyi ne ise onları fark ettim, benimsedim ve kodladım. Bu bir çalışma sürecidir ve bu süreçte yaşamak zorundaydım, düşünün halimi bir benim. Bir nevi nefes alan bir organizma misali dolaştım aylarca. Çünkü hayalciliğim benim çok önemli bir parçamdır. Onu bırakınca donuklaştım, matlaştım. Öyle gerekiyordu, böylece matlığı ve donukluğu da deneyimledim. Sonra Büyük Hayalci kimliğim iyileşince tekrar içimde aktive ettim ama bu sefer önüne yeni bir isim ekleyerek. Evet; ben Yaratıcı Büyük Hayalciyim. Çünkü ben yaratmak için hayal ederim. İyiyi, güzeli hayal ederim ve yaratırım, hayatımın gerçekliği haline getiririm. Yani çekim yasası Can Kuşlarım.  Düşünürüm, hayalimde görürüm, duygusunu hissederim ve çekerim. Evrensel çekim yasası budur. Boşa hayal kurmam ben. Hayalimi kurarken önce çok net istediğime karar veririm. En son noktasını belirlerim. Başlangıç ve oluş noktası nettir ve oluş noktasındaki duygumu içimde olmadan hissederim ve hissettiğim anda o kuantum alanımda anında oluşur ve aradaki süreci düşünmem bile. Zaten yarattığım şey bir şekilde olacaktır. Onu Sevgili Evrene bırakırım. Tabi bu hayal ettiğim her neyse onun olacağına derinden inanırım, bir an bile şüphe duymam, duyarsam üzgünüm olmaz olursa da tam olmaz, olamaz. Ben yaratıcılığıma güvenirim. Bizler yaratıcı varlıklarız Can Kuşlarım. Odak noktalarınızı belirleyin. Benim bütün odak noktalarım varlığadır. Hayal gücümün de odak noktası varlıktır, olmaktır. Ama iyinin, güzelin, zenginliğin, başarının, aşkın, mutluluğun, huzurun varlığına ve çokluğuna odaklıdır. Öyle ise ben benim ve Yaratıcı Büyük Hayalciyim, ne istersem onu hayal eder ve yaratır, yaşarım peki ya siz Can Kuşlarım? Hatırlayın, ben sizim siz de bensiniz, öyle ise siz de yaratabilir ve yaşayabilirsiniz. Zaten bunu hali hazırda yapıyorsunuz ama odak noktalarınız, inançlarınızın, yargılarınızın izin verdiği derece. Şimdi şundan çok net emin olabilirsiniz; şu anda ne yaşıyorsanız önce bunu fark etmeden hayal ettiniz, düşündünüz, yarattınız ve yaşıyorsunuz. Her şey yolundaysa sorun yok ama sanmıyorum öyle ise, lütfen içinize bir dönün bakın ve zihninizin çekmecelerini bir karıştırın düşünceleriniz ne yönde, varlıkta mı yokluk ta mı? Lütfen şu andaki sizi bir algılayın. Siz kimsiniz. Hatırlayın, siz inançlarınızdan, yargılarınızdan, düşüncelerinizden ibaretsiniz ve bunların hepsi zihin çekmecelerinizde. Zihnimiz ana kumandamızdır ve ölümsüzdür. Ama ben küçük yani dünyasal zihnimi öldürdüm çok şükür, evrensel zihnimle varım. Evren sınırsızdır öyle ise benim zihnimde sınırsızdır. Sınırlarınızı kaldırın Can Kuşlarım. Ben yaptım oldu J Sıra sizde.
Ben Yaratıcı Büyük Hayalci Sevgi Periniz Sizi çok ama çok seviyorum kendi yarattığım güzel hayallerimi sevdiğim gibi.

29 Ocak 2012 Pazar

Anneciğim Beni Lütfen Olduğum Gibi Kabul Eder misin?

Allahım ya bu annem beni neden anlamıyor acaba? Kadın benim normal bir kadın, anne olmamı bekliyor hem de hala. Kabul edemedi bu halimi. Oysa ben bildim bileli ev işlerinde arkamı annem toplar benim. Eskiden daha çok para kazandığım dönemlerde de kadınlar toplardı. Ne yani bu şimdi beni kötü mü yapar, sürüye uymadığım, ev kadını olmadığım, çocuğumda çocuğum demediğim için ben anlayamadım. Hayır, bence yapmaz, ben gayet iyi bir kadınım J Sadece ne istediğimi ve istemediğimi çok net biliyorum. Kardeşim ben ev kadını değilim, hiçbir zaman olamadım. Yuva ille de ev temizleyerek, pasta kek pişirerek yapılmaz. Kadınlık bunlardan ibaret değildir. Ya benim bir amacım var şu sevilesi dünyada. Ben sevgi perisiyim Allahım Yarabbim ya J Şimdi bu konuya nerden geldim değil mi? Şöyle oturmuş Pazar günün sessizliğini sakinliğini bangır bangır çalan müzikle bozmuş yazarken annem gelip gayet eleştirel bir vaziyette halimin ne olacağını sorduğunda geldim. Kadın bana ütü yap diyor ya. Bendeki soru niteliğindeki cevaba kendim bile gülsem de neyse odur ve doğrudur. Gerçekten ütü benim işim mi Can Kuşlarım ya? Hayır, yine de yapmam dememişim, ama yok ille de annemin dediği an olacak. Yok, böyle bir dünya. Madem yapacağım bu mereti, canım istediğimde yapayım da bari zevk alayım. Yok olmaz. Neyse kalktım, çekinirim ben annemden J desem de inanmayın ama çok severim, kıyamam ben ona. Zaten ütüye başlamış, yarılamış, ama olmaz muhakkak benim de bir el atmam lazım. Ne de olsa aylar olmuş ütüyle takılmayalı J Tabi ama önce hazırlık lazım, net book ütü odasına geldi, müzik bangır bangır açıldı. Açılış yapıldı. Yaklaşık yarım saatte dans ederek ütü bitti zaten neredeyse bitmişti. Olsun ben de el attım annem rahatladı. Kızı cici kız oldu J Ama ben nedense ütü yaptığım çok değerli dakikalar boyunca aynı şarkıyı dinledim, sanki anneme bir şey anlatmak istercesine. Bu kadın beni anlamıyor ya. Ben yazarım of ütü yapmam J
Ama yine de iyi ki annem var Can Kuşlarım ve onu çok ama çok seviyorum. O da benim anne perim. Benim hayatımı kolaylaştırıyor,  beni seviyor, kolluyor hala. Bazen anne ben otuz beş yaşındayım serzenişlerime kulaklarını tıkıyor hemen, algılamıyor hiç. Olsun, zaten de öyle olsun, dışarıda yetişkinim ben annemin kollarında da varsın olsun korunmaya kollanmaya muhtaç bir kız çocuğu olayım. Ben memnunum. Ne zararı var. Hiç yok. Bir de beni olduğum gibi kabul etse, bal kaymak J Mesela ben annem gibi bir anne değilim. Benim çocuğum bir birey. Tabi ki çok seviyorum, koruyorum ve kolluyorum. Ama ben o benden bağımsız olsun isterim. Benim otuzlu yaşlarda hissetmek için çabaladığım özgürlüğü, bağımsızlığı o doğal akışta edinsin istiyorum ve öyle davranıyorum. E tabi ki bu annem de dâhil çoğu insanın gözünde ilgisizlik, umursamazlık olarak nitelendiriliyor. Varsın öyle olsun ama benim çocuğum özgür olsun kendi kararlarını kendi alsın ve mutlu olsun eğer isterse tabi. Annem ah annem benim ya valla ben seni çok seviyorum kuşum. Sen benim meleğimsin ama bazen temizlik canavarı olabiliyorsun J Kesinlikle içinde pisliğe savaş açan bir savaşçı var. Kabul ver gitsin be meleğim. Temizliyorsun da ne oluyor yine kirleniyor. Yazık sana kıyamıyorum. Her gün her gün mikroplara da yazık ama.  Onlara da yaşama hakkı ver, bu kadar acımasız olma lütfen J Bak yoksa bir gün seni ham yapacaklar Zeyna anneciğim benim.
Şimdi Meleğim, ben benim ve sevgi perisiyim, benim işim yazmaktır. Öyle ev işiyle, ütüyle benim işim olmaz. Bak mesela Güneş ile ilgili yapsın istediğim çok şey vardı bu yaşları için. Hangisini yapıyor anneciğim? Cevap veriyorum hiçbiri J Ne isterse onu yapıyor değil mi?
O bağımsız bir çocuk. Benim gibi. Anneciğim senin de çocuğun bağımsız J
Ben benim ve Sevgi Perisiyim ev işlerine ve ütüye sevgiyle kabul veriyorum, derin nefes J
http://fizy.com/#s/1aidxl ( lütfen yeni sekmede açın ) Bu şarkı ütü yaparken dinlediğim şarkıdır :)

Can Kuşumla Kucaklaşma :)

Dün akşam çok güzeldi benim dünyamda peki sizin Can Kuşlarım? Benim dünyamda fiziksel bir tanışma gerçekleşti. Yazar olarak ilk ilkimi yaşadım ve çok değerli Can Kuşlarımdan biriyle tanıştım. Zaten çoktan benim dünyama gelmiş olan Can Kuşumla fiziksel olarak da tanıştık, kucaklaştık. Sanki hep tanışıyorduk. Bizi görenler ilk defa tanıştığımızı anlayamazlardı. Hepiniz benim için aynen öylesiniz. Ben sizin içsesinizim öyle ise ben sizim siz de ben J Uzaktan sevdiğim Can Kuşumu yakından da çok sevdim. Çok tatlı, yaşam dolu, cıvıl cıvıl, ateş gibi kalbi sıcak, kendi sıcak, samimi, içten ve tabi ki sevgisinde yalın ve net.
Saatlerce onu dinleyebilirdim. O anlatsın ben hep dinlerim. Nasıl da güzel, eğlenceli anlatıyordu. Onun sayesinde ben de bir şeyi fark ettim, dünyadan, yaşamdan kopmuşum. Girdiğim bu yolda bunu yapmam gerekli miydi bilemiyorum ama ben bunu seçtim. Dünyasal, çok güzel bir bayan. Dünyasal ama içinde ruhsallığını da unutmamış. İçinden dışına sevgi ve neşe fışkıran bir varlık aynı zamanda ruhtur ve bunun farkındadır. Onunla biliyorum ki, gerçekte de çok iyi arkadaş olacağız. Keza ben hepinizle çok iyi arkadaşım. Sizi onaylamasam da anlarım, desteklerim ve çok severim. Dinlerim, Can Kuşumu dün akşam dinlediğim gibi. Ama hepinizin de onun gibi mutlu olmanısnı isterim. Elbette hayatında kaosları var hem de ciddi kaoslar ama bakış açısı oradan çıkmaya odaklı, orada kalıp devinmek değil. Bu süper, çok sevindim, zaten ben hep yanında olacağım, fener olacağım, size olduğum ve olacağım gibi. Bu yaşam dolu sanatçı güzel, alımlı Can Kuşum bana çok güzel bir hediye getirmiş. Kendi eliyle bana çok güzel bir resim yapmış. Ben hem çok şaşırdım hem de çok sevindim. Resim beni o kadar anlatıyor ki, yansıtıyor ki, kendimi bu kadar net anlatabildiğime ve onun algılamasına çok ama çok sevindim. Bu hediyenin değeri çok büyük ve anlamlı. Bu benim yazarlık kariyerimde aldığım ilk hediye. Henüz tam kurumamış, yağlı boya olduğu için. Onu salondaki vitrinin üzerine koydum, kahvemi aldım, resmime bakarak size bu yazıyı yazıyorum.Aldığım zevkin tarifi yok, anlatılamaz, eksik kalır.
Zamanla sizlerle de tanışacağız ve o zaman sizlere yakından sevgimi yansıtacağım. İster misiniz? Ben çok ama çok istiyorum. Size sarılarak yalnız olmadığınızı hissettirmek için can atıyorum. Eminim sizlerden öğreneceğim çok şey var, ressam Can Kuşumdan öğrendiğim gibi. Bu ressam Can Kuşum sevilesi bir dişi. Onu dinlerken, davranışlarını gözlemlerken aslında bu iki senede dişiliğimi nasılda örttüğümü, bastırdığımı fark ettim. Zaten yapı olarak hep bir ağır, olgun bir tavrım vardı, görüntümün tersine J Değiştikçe, dönüştükçe gerçekten de olgunlaştım ve ağırlaştım. Kendi yaşıtlarımla takılmayı unuttum. Ama onunla birden yaşımı, gençliğimi ve kadınlığımın farkına vardım. Onun gibi hiçbir zaman olamam, bu ruh yapısıdır. Durgunumdur ama çok eğlenceli olabilirim istersem. Bazen güldüğümüzde  Güneş’ e de ben aslında çok komiğim senin beni keşfetmen gerekiyor diyorum. Şimdi bunun yanlış olduğunu Can Kuşum fark ettirdi bana. Keşfedilmeyi beklemeyeceğim, bir zahmet yansıtacağım, sevgimi, anlayışımı yansıttığım gibi J Siz de beklemeyin Can Kuşlarım, hiç bir şeyi beklemeye bırakmayın. Gülün, güldürün, eğlenin, coşun, coşturun. Sevin, sevilin, sevişin, hayatın güzel duygularına şöyle sağdan sıraya geçin demeyin aksine hepsine bekleme yapmayın deyin lütfen J Beklemeyin gidin alın, bekletmeyin, izin verin gelsin size koşa koşa. Yaşayın, ressam Can Kuşum gibi. Yaşamaya geldik bu sevilesi dünyaya hatırlayın! Acıları da yeterince yaşadığımıza göre, sağda sıraya soktuğumuz, beklettiğimiz güzel duyguları, anları yaşama zamanı.
Hiçbir zaman size ahkâm kesmedim. Haddime değil. Benim sizden farkım yok bütünde. Sadece ben sizden önce uyandım, fark ettim ama bu da tam oldum anlamına gelmez. Bakın sizlerden bile bir şeyler görüp hala dönüşüyorum. Bu durumda hepimiz bir birimize hizmetteyiz. Gelin Can Kuşlarım benim sevgi dünyama, birlikte değişip dönüşelim. Ben sadece kendi yaşadıklarımı anlatıyorum. Hiç biri kitap cümlesi değildir. Ben sizin içinizden biriyim. Hep şunu hissettim, ben yapabiliyorsam siz de yapabilirsiniz. Aramızdaki fark ben öncüyüm, bir nevi liderim. Yaşıyorum, fark ediyorum, değişiyorum, dönüşüyorum, neticesine bakıyorum ve size aktarıyorum. Öğreniyorum size de aktarıyorum ama hepsini bizzat yaşıyorum, oradan buradan almıyorum. Düşünüyorum, kafa yoruyorum, çalışıyorum ve size anlatıyorum. Size anlattığım her şey ben de değişmiş dönüşmüştür. Ben sizsem siz de benseniz siz de değişip dönüşebilirsiniz. Yaşamadığım hiçbir şeyi bu blogda bulamazsınız. Öyle ise beni okuyorsanız, çok büyük bir potansiyeliniz var demektir. Gelin dünyama potansiyellerinizi keşfedelim.
Şimdi  bu şarkıyı; ressam, sevilesi, aptal erkeklere sonunda kabul veren Can Kuşuma hediye ediyorum, dinleyin ve dans edin lütfen, bekleme yok hatırlayın J

http://fizy.com/#s/1ai0pp ( yeni sekmede açın lütfen )

Gece Kuşu Sevgi Perisi :)

Can Kuşlarım,  gün aydın saat on iki olmuş. Ne çok da uyumuşum. Ben geceyi gündüz kadar çok seviyorum. Gecenin o sessizliğini, sakinliğini, serinliğini, umursamazlığını ve gizemini. Her zaman geceleri haydi kalk çıkalım modum olmuştur. Saat kaç olursa olsun çıkarım, yürürüm özellikle deniz bana arkadaşsa. Aya, yıldızlara bakarım, konuşurum onlarla. Geceleri uyumaya kodlanmışız ama gece yaşanmalı bence. Uykuda geçirdiğimiz vakit az ve dengede olmalı. Dünyaya yaşamaya geldik netice itibariyle, zaman da sınırlı olduğuna göre hala, o halde zamanı iyi kullanmalıyız. Uyumalıyız tabi ki. Bizler aslında bir beden içine sıkışmış varlıklarız. Uykuda onun içinden çıkıp gezinmeye, rahatlamaya, ruhumuzu tatmin etmeye ihtiyacımız var. Ama dedim ya; uzun soluklu uykuya gerek yoktur. Öyle bir dönem gelecek ki uykuda geçirdiğimiz vakit zaten kendiliğinden azalacak. Uygundur benim açımdan J Acaba geldiğimiz yuvada uykuya gereksinim var mıdır? Bilemiyorum ama sanmıyorum. Hiç nereden geldiğinizi düşündünüz mü ya da merak ettiniz mi? Ben çok merak ettim ve çok düşündüm. Bence Ruhlar âleminden gelmiyoruz. Dünya gibi binlerce belki daha fazla gezgen var evrende. Orada da yaşayan varlıklar var. Ben kesin onlardan birinden geldim. Geldiğim yuvamda bence evim, ailem de var. Belki gerçek formum insana benzemiyordur kim bilir. Mavi renkli bir gezegen. Rüyalarımda görüyorum. Gece ve gündüz döngüsü de farklı. Gecesi farklı, gündüzü farklı. Uykuya yattığımda kesin yuvama gidiyorumdur ben. Yani yuvamızdan kopmuş değiliz bence. O yüzden de uykuya kodluyuz bir nevi. Öyle ise dünya hem var hem yok. Dünya ben gördüğüm ve algıladığım sürece var. Uyanıkken görüyorum, algılıyorum öyle ise var. Uykuda başka boyutlara geçiyorum öyle ise yok. Aslında bu hiçlik prensibi bir nevi. Her şey hem var hem yok. Her şey hatta kendimiz bile algıladığımız sürece var. Gerçeklikte böyle bir şey. Dünya gerçektir, bir okuldur ve bizim bedenimizle yuvamızdır. Dünyayı algılayın Can Kuşlarım. Böylece kendinizi de maddeyi de algılayabilirsiniz. Dünya muhteşem bir yer aslında. Bir sürü olasılığın, seçeneğin olduğu imkânlar gezegeni. Ama biz bu potansiyelleri maalesef fark edip, kendi özgür irademizle görüp seçemiyoruz. Algılayın Can Kuşlarım, fark edin siz yaşıyorsunuz. Sizler ölümsüzsünüz, burada bize öğrettiklerine bakmayın. Sadece beden ölür, zihin ölmez ve her şeyi zihin algılar, hatta ve hatta bedenimizi de zihnimiz yönetir. Mantığınızı genişletin. Bizim mantığımız görmediği şeyleri almaz. Görüş açınızı değiştirin. Hepimiz buna muktediriz. Muktedir sözcüğü ne güzel bir sözdür. Yeti, yetenek bir nevi. Maalesef henüz yeteneklerimizin farkında bile değiliz. Öylece gündüz uyanık olduğumuzu sanırken aslında uykuda yaşıyoruz. Var olanı gerçekte algılamadığımız sürece uykudayız Can Kuşlarım. Bizim zihnimiz evrensel, onu sadece dünya algısına hapsedersek uyuşturmuş, perdelemiş, uyutmuş oluruz.  Şeye benzetiyorum bunu ben; dişçiye gideriz, bize iğne yapar uyuşuruz. Hissedemeyiz, sadece hissettiğimiz serinlik, donukluk. Çenemiz, dudaklarımız, dilimiz donar sanki. Hareket ettiririz otomatik olarak ama hissetmeyiz yani algılamayız. Dilimizi ısırsak acısını algılamayız. Algılamadığımız her şey yoktur aslında. Bu durumda evreni algılayamadığımıza göre de genel olarak uykudayız ve evren de yok. Zihnimizin sadece küçük bir bölümünü kullanıyoruz. Hepsini kullandığımızı bir düşünsenize Can Kuşlarım, neler algılardık. Korkar mıydınız? Belki de evet çünkü evrenle bütün değiliz bırakın onu dünya ile bütün değiliz ki. Dünyayı nasıl algıladığınıza bir bakın, bakalım neler göreceksiniz. Hatırlayın dünya bile sizin algıladığınız kadardır. Öyle ise gece de uyumaktan ve sevişmekten ibaret değildir. Ama tabi bizler önce yaşadığımızı sandığımız gündüzdeki dünyayı algılayalım sonra geceye geçeriz. Geçelim Can Kuşlarım geceye de geçelim, bakmayalım görelim,  algılayalım. Gece de bu dünyanın gerçeği, biz de bu dünyada yaşıyorsak bizim de gerçekliğimiz. Uyuyarak yani gözlerimizi kapatarak onu yok saymayalım, kaldı ki biz uyanıkken yani gözlerimiz açıkken bile dünyayı, gerçekleri yok sayıyoruz.
Uyanın Can Kuşlarım gerçekliğe, gerçekliğinize, sizler kısıtlı değil alabildiğince özgürsünüz. Sizler özgürlüğü ne derece algılayabiliyorsanız o derece özgürsünüz hatırlayın!
Ben Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum kutsal kalbimin algılayabildiği kadar J

28 Ocak 2012 Cumartesi

Zaman Beni Sınırlamasan Diyorum :)))

Durun bir dakika yafuuu, bir yerde yanlışlık var.  Neden bütün günlerimiz, gecelerimiz planlanmış ben anlayamadım. Bir dakika ben oynamasam mı bu oyunu? Biz yatmak ve kalkmak arası yaşıyoruz farkında mısınız? Yat, kalk, sonra tekrar yat ve tekrar kalk. Eeeee?
Saat dilimimiz neden yirmi dört saat? Çok az hem de çok az. Sizler de kendinizi kısıtlanmış hissetmiyor musunuz? Ben bunu fark ettiğim zaman çok ürktüm. Everensel saat diye bir kavram var hiç duydunuz mu acaba Can Kuşlarım. Tabi yanı sıra dünyasal saatimiz var. Neticede saat her şekilde var ama evrendeki saat sınırsızken, dünyasal saat sınırlıdır hem de yirmi dört saatle. Vay anasını sayın seyirciler J Bizler aslında evrensel varlıklarız, dünyaya ziyarete geldik, tekâmül ediyoruz. Sınırsız zaman diliminden birden kısıtlı bir zaman dilimine geçen varlıklarız, tıpkı bedenlere girdiğimiz gibi. Yaşadığımız dünya sınırlamalarla dolu. E tabi burada yaşarken evrensel olan her şey ile bağlarımızı örtülüyoruz. Koparmıyoruz ama yapamayız bunu yoksa özümüzü kaybederiz. Şimdi evrensel zihnimle ben dünyasal saati idrak edince baya bir sınırlandırılmış, hapsedilmiş hissettim. Evrende sınırsızlık, özgürlük vardır oysa dünyada tam tersi. Ama yapacak bir şey yok fark ettiğim bu durumu sevgiyle kabullendim. E çünkü evrende her olana kabul verme yolunda isyankârlık olmaz değil mi?
Ya Can Kuşlarım bizler nelerden feragat etmişiz şu dünya için amanın. O yüzden kendimizi yerden yere vurmayı bırakıp takdir etmeyi öğrenmeliyiz derhal. Sınırsızlıktan sınırların içine girmek, sıkışmak hiç de kolay değil, biliyorum, hissettim bunu. Zaten zamanla son zamanlarda çok derdiniz var değil mi? Sanki bir anda geçiyor, göz açıp kapayıncaya kadar bir bakıyorsunuz yataktasınız, günler, haftalar, aylar geçmiş ama siz hala yapmak istediklerinizi yapamamış durumdasınız değil mi? Oysa sizin yapmayı planladığınız çok şey var ve yirmi dört saat size yetmiyor. Uyanmakla uyumak arasındaki mesafe çok kısa. Bunu hissediyorsunuz keskin şekilde değil mi? Endişe etmeyin, hep böyleydi sadece algılarınız açılıyor, zamanı algılıyorsunuz dolayısı ile özünüzü bu yüzden de saatler size yetmiyor. Zamanın hızlanması da normal çünkü gezegenimiz boyut atladı henüz fark edilmese de. Gezegenimizin zekâsı yükseldi dolayısı ile bizlerin de zekâsı genişledi. Bu gezegende yaşayacaksak mutasyona uğrayacağız ama şeklimiz şemalimiz değişmeyecek sadece hep var olan yetilerimizi hatırlayacağız. Bu ne kadar sürer tam olarak kestirmem mümkün değil ama kişide kişiye göre değişeceği kesin ve her ne olursa olsun onlarca yıl sürecektir. Belki git gide zaman algımız da değişecektir dolayısı ile eski zaman dilimine dayalı eğilim alışkanlıklarımız da silinecek ya da değişecektir ama dedim ya bu güden yarına değil. Şimdilik böyle, çok hoşnut olduğum söylenemez ama kabullenmekten başka yolum yok. Ama sınırlı zaman diliminde eğilim alışkanlıklarımı değiştirebilirim. Bu konuda henüz farkındalığım, tam yok, yani zaman keşfim yeni başladı içimde. Tam olarak algılayınca anlatacağım size de. Şimdilik bu kadar Can Kuşlarım. Ben Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum.

27 Ocak 2012 Cuma

Benim Dünyama Hoş Geldiniz :)

Sevgili Can Kuşlarım sizleri kutsal kalbime, sevgi dünyama davet ediyorum. Kapım size sonuna kadar açıktır ve sizleri beklemekteyim, geçin içeri lütfen, hoş geldiniz. Benim dünyamda koşulsuz kabul görürsünüz, sevilirsiniz. Hepinizi onaylayamam ama severim dibine kadar. Siz sizsiniz, ben benim isteğinizi düşünebilir, yaşayabilirsiniz burada sizinle farklılığımız olabilir ama ayrışmamızı gerektirmez çünkü bizler tek kutsal kaynağın parçalarıyız öyle ise hepimiz biriz Can Kuşlarım. Sizler size anlattıklarımdan sıkılabilirsiniz, her seferinde başa sarıyormuşum gibi gelebilir. Ama bu henüz daha başlangıç. İlk adımımız benim koşulsuz kabulümü ve sevgimi kabullenmeniz, buna inanmanız. Sevgi çok şeydir Can Kuşlarım ve benim dünyam sevgiden ibaret ve çok iyi biliyorum ki bizi sadece ve sadece içimizdeki saf sevgimiz kurtarabilir. Biliyorum çünkü ben sevgim sayesinde kurtuldum, şimdi sıra sizde. Dünyamın kapıları kapanmamak üzere açıktır hepinize. Varsın olsun çok öfkeli, hırslı, zararlı ziyanlı olun, sizin bu duygularınız benim dünyamda yumuşar, inanın. İster istemez bırakırsınız zaten onlara sabitseniz benim dünyamda barınamazsınız, o zamanda uzaktan severiz birbirimizi, anlarız, kabul ederiz. Kimse bana inandıramaz kötü ruhların olduğuna, olsa olsa buna kapılmış, iyi olduğuna inandırılmış ya da inanmış varlıklar olabilir. Ya da yaşadıklarından dolayı öfkeli, hırslı, özünü unutmuş ve ayakta kalmak için kötülüğü seçmiş varlıklar vardır. Elbet hepimizin döneceği yer ışıktır. Başka yer yoktur. Öyle ise ayrıştırma olamaz ama benim dünyam temizdir, kirletilmesine izin vermem. Sizlerde izin vermeyin Can Kuşlarım. Ben düşüncelerimde, duygularımda netimdir, öyle ise söylemlerim de yargısız ama nettir. Gelin Can Kuşlarım benim dünyama beraber özgürce uçalım ve mucizeler yaratalım. Mucizelere inanır mısınız? Ben eskiden inanmazdım hatta ve hatta kendimi layık da görmezdim. Oysa şimdi o kadar farkındayım ki; alabildiğim her nefes mucizenin ta kendisidir. Kalbimde hissettiğim sevgi mucizedir, çocuğum bana tanrı tarafından verilen bir mucizedir, aklım, mantığım bir mucizedir, yüzümdeki gülümseme, arkadaşlarım, annem, öğrencilerim birer mucizedir. Yaşadığım hayat tek başına bir mucizedir. O kadar çok var ki yazmakla bitmez oysa önceden şikâyetlerim beş duyu algımla kalbimi örtülemişti. Örtüleri kaldırınca, takındığım bütün maskeleri çıkartınca hepsi önümdeydi kör gözüm parmağına J  Evet, Can Kuşlarım, maskelerinizi kuşanmadığınız, savunmaya ihtiyaç duymadan geçirdiğiniz bir dakika bile size ne hissettirir? Sadece siz, olduğunuz gibi öylece, en saf halinizle. Benim dünyamda buna gerek yok çünkü. Siz sizsiniz ben benim. Zaman yok, mekân yok, maskeleriniz yok, ne yediğinizin, içtiğinizin, giydiğinizin, ne de eğitiminiz, kariyer başarılarınız ya da başarısızlıklarınız, olan ya da olmayan banka hesaplarınız, delik ya da dolu cepleriniz, olan ya da olmayan arabanız ya da eviniz önemsizdir. Önemli olan sadece ve sadece sizsiniz. Kırgınlıklarınız, yenilgileriniz, mutsuzluklarınız, ezilmişliğiniz de dikkate alınmaz. Gelin benim dünyama içinizdeki sevgiyi büyütelim. Maalesef şu anda yaşadığımız dünyada benim dünyamda dikkate alınmayan, önemsenmeyen her şey çok değerli. Yerimizi belirliyor. Oysa hepimizin sadece tek bir yeri var. Ben benim dünyamda insanların koyduğu bu sistemin dışındayım. Gelin Can Kuşlarım, kapım size sonuna kadar açık. Kollarımı açabildiğim kadar açtım, sizleri kucaklamak için sabırsızlanıyorum.  Ama sakın korkmayın, kollarım kopmaz, acımaz. Beklentisizim, isterseniz gelirsiniz istemezseniz gelmezsiniz. Seçim sizin. İster gelin kollarıma yani sevgi dünyama isterseniz görmezden gelin ben Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum…
http://fizy.com/#s/1s0cy9 ( yeni bir sekmede açın lütfen )

Sevgili Evren Senden Alacaklarımı Bir Zahmet Alabilir miyim?

 ( yeni sekmede açınız lütfen, sevgiyle)


Sevgili Evren senden alacaklarım var. Senden negatifken aldığım her şeyi yavaş yavaş geri verdim. Artık verecek bir şeyim kalmadı. Sıfırlandım. Verdiğim nefes bile temiz ve sevgi dolu. Dünya gezegenine gelirken aldığım ve burada edindiğim bütün kötü yargılarımı, duygularımı ve enerjilerimi dönüştürdüm. Biliyorum ruhsal amacım buydu. Yolun sonuna gelmiştim. Olgunlaşmak için geldiğim bu dünyada baya bir yol aldım. Üzerime düşeni yaptım. Hak yoluna girdim ve ilerliyorum, yorulmadan, yılmadan, küsmeden. Bu yolumda Aşkımla tanıştım. Bundan güzel bir hediye olamaz bir ruh için. Geldiği kaynağı bilme, tanıma zaten bütün varlıkların ortak amacı. Ben bu amaç için çok çalıştım, çabaladım. Sıfırlandığımıza göre artık pozitif alış veriş zamanı. Ben sana sevgi, şefkat veriyorum sıra şimdi bunları senden almaya geldi. Her şey dengede olmalı değil mi? Tamam o zaman alıp verelim ve sevgi dünyasını yaratalım. Zaman şimdidir. Biliyorum seninle artık bütünüz. Seni küçük zihnimle algılamıyorum artık. Evrensel zihnim aktif öyle ise biriz Sevgili Evren. Bu yol uzun bir yol, yolun tam olarak ortasındayım ilerleyecek bir o kadar yol daha var. Biliyorum zorlukları geride bıraktım. Daha kolay olacak çünkü ben adeta rüzgârda uçuşan rengarenk uçurtma misali senin  akışına teslim olmuşum. Sisteme inancım sonsuz. Biliyor musun Evren ben eskiden alışı çok severdim. Alırdım da alırdım ama vermeyi hiç istemezdim, üzerine bir de hiç tatmin olmazdım. Zaten yaşadığım dünyada alış veriş madde üzerine. Ekonomi denilen bir kavram kurulmuş ve yaşatılıyor. Parayı veren düdüğü çalıyor. Ben de sadece düdüğü parayla çalabileceğime inanırdım, ne yapacaksın kitlesel inanış J Sürüye uyma psikolojisi. Ben sürüden kopalı çok oldu be Evren. Sürüden kopanı kurtlar kapar dünyada. Oysa ben ne kurt ne de kuzuyum. Sadece ve sadece insan varlığım. Her şeyi ve herkesi kabul ettim. Kabul etmek demek onaylamak değildir ama Evren. Benim onayladığım tek yol var o da saf sevgidir ve onun getirdikleridir. Biliyorum, saf sevgiyi bilmek için ve getirdiklerini yaşamak için kötülüklerimi bırakmam gerekliydi. Yaptım. Ruhumda, zihnimde ve bedenimde sadece saf sevgi hüküm sürmekte. Bu da ilahi aşk, ilahi adalet, ilahi şefkat demektir. Sıfırlandığımıza göre tekrar alış verişe geçebiliriz. Biliyorum bunun için kendime izin vermem ve kararlı olmam gerekli. Kararımı verdim, zaten çoktan izinliyim. Bu durumda sana verdiğim saf sevgiden ve onun getirdiklerinden alma vakti. Tabi senin elin kolun yok, bana uzatıp vermeyeceksin. Yine ben alacağım. Bütün mesele kararlı olmak. Öyle ise zaten çoktan almaya başladım. Ama dünyada zaman kavramı var. Zaman da benim dostum öyle ise çok vakit almayacak ama ne istediğine bağlı. Kötüyken azla yetinen ezik ben, artık yetinemem. Yetinmek negatiftir. Tevekkülle özdeşleştirilir oysa alakası yoktur. Tevekkül bulunduğun duruma kabul vermektir. Yetinmede çabalama yoktur. Tevekkülde durumunu tespit edersin, kabul edersin ona göre davranır ama orada devinmezsin, çalışırsın, çabalarsın, bulunduğun durumda ağlanmaz, acınmazsın. Büyük bir olgunlukla seçimlerinin sonuçlarıyla yüzleşir ve çıkış yolu arar, bulur ve çıkarsın. Allah boşuna bize akıl vermemiş. Kullanalım bir zahmet. Ayrıca bulunduğun duruma öfkelenmez, hırs yapmaz, odak noktan başkalarının elindekiler olmaz. Odak noktan sadece ve sadece sen ve elindekiler ve içinde bulunduğun durum olur. Herkes kendi içinde değerlendirilmelidir. Bu hep hatırlanmalıdır. Bu dünyada iyi ya da kötü, zengin ya da fakir ve diğer bütün kavramlar kişiler tarafından koyulmuştur ve beni bağlamaz. Benim kendi bakışım, inançlarım, düşüncelerim ve duygularım vardır. Kitleyle benzeşmek zorunda değilim. Ama ille de farklı olmak için çabalamamak gerekir. Farklılık maddeyle, kariyer, evlilik, çocuk kavramlarıyla olmaz. Farklılık düşüncelerinle, hayata bakışınla, duygularınla olur. Geriye dönüp de baktığımda yoldan çıkışım aslında yola girişim böyle bir karlı güne denk gelir. İlk kendimi, özgür kuş olarak esarette olduğumu, uçmam gerektiğini, bir kalbim olduğunu, sevmeye ve sevilmeye hasret oluşumu fark ettiğim o günün üzerinden tam tamına altı yıl geçmiş. Bunu altı yıl önce fark ettiğim anda düşüşüm başlamıştır hem de negatifin dibine. O zamanlar çok kızdığım o günlerimi şimdi gülümseyerek ve farkında olarak anımsıyorum. İyiyi bilmeyen biri olarak esaretimi yine kötü yollara başvurarak yani yoldan çıkarak bitirebileceğimi sanmıştım. Dedim ya bilmiyordum, deneyimledikçe idrak ettim doğru sandığım yolun aslında yanlış olduğunu. Altı senede kötüyü yaşayarak iyiye geldim ben. Ama sizin için böyle olmak zorunda değil. O zamanlar bana anlatan kimse yoktu. Şimdi ben varım Can Kuşlarım.
İyiyi bulmuş, idrak etmiş, değişmiş dönüşmüş bir varlık olarak evet Evren; senden iyi ve güzel olan ne varsa alma vakti. Haydi, bakalım, sen gönder ben fark edip, hep aldığım gibi alıyorum ve hep alacağım.


26 Ocak 2012 Perşembe

Günde Üç Öğün Bob Marley...

Sevgili Bob ben seni yapsam acaba? Sıkı sıkı sarsam ve hiç bırakmasam olur mu? Vallahi sana karşı içimde öyle bir sevgi seli var ki çağlamakta ara sıra. O anlardan biri de şu an. Arkadaşım sen ne sözler yazmışsın, ne desem az gelir. Seni dinlerken tarif edilemez bir haz duyuyorum ben ve sen de bunun farkındasın çünkü yanımdasın. Evet, ben seni deniyorum hem de üzgünken, ümitsizken, mutluyken, neşeliyken, yazda, kışta, açken, tokken her durumda yanımdasın benim. Seni dinlemeden uyuduğum, adını anmadığım, seninle konuşmadan geçirdiğim tek bir gün bile yok. Seviyorum ben seni ya. Gönlünü, ufkunu, sevgini, yol gösterişini, ışığını her şeyini. Sen benim yol arkadaşımsın sadece yaşadığımız dönemler farklı be dostum. Hisler ve amaçlar aynı. O yüzden söylediklerin ve müziğin kutsal kalbimin en derinliklerine uzanıyor orada sevgimle bütünleşiyor. Ben senim sen de bensin. Öyle ise tek sevgi tek yürek be Bob. Bazen düşünüyorum neden acaba bu kadar erken yaşta terk ettin burayı da yuvana döndün. Yapacakların, söyleyeceklerin mi bitmişti? Daha ne söyleyecek ve yapacaktın ki? Zaten o kısacık hayatına ancak bu kadar öz, anlaşılır ve net bir şekilde sevgi ve özümüz anlatılabilirdi be dostum. Diyorum ya ne yapsam sana J Ne hediyeler versem, ne methiyeler düzsem bilemiyorum. Ama kısaca bayılıyorum ben sana. Sevgi kelebeğim benim. Zaten kelebeklerin ömrü kısa sürelidir değil mi? Ama nedense çok sevilirler senin gibi. Evet, bize tanımladığın her şey şu anda oluşmakta dünyada. Güneş daima üzerimizde olacak ve hiç batmayacak. Senin ve senin gibi diğer ışık varlıklarının hayalindeki gibi ve dediğin gibi anlaşılacağımız başka bir yere gitmek zorunda değiliz. O yer burasıdır.
Sevgili Bob zaman geldi hem de çok az kaldı, sizin hayal ettiğiniz ve bildiğiniz dünyanın yaşanmasına ve sizlerde bizimle olacaksınız. Müziğinizle, enerjinizle, söylediklerinizle, yazdıklarınızla, eylemlerinizle. Ama artık bayrak bizde değil mi özgür kuşum? Sen hiç merak etme bizler sevgi bayrağınızı sonuna kadar taşıyacağız ve yükseltip, yücelteceğiz, olması gereken yere göklere değil yeryüzüne sabitleyeceğiz. Bu bayrak rüzgâr estikçe dalgalanacak, enerjisi her köşeye yayılacak. Sevgi, sevgi, sevgi ve Bob, Bob ve Bob.  
Bob biz kaç kişiyiz acaba seni sevenler ve gerçekten anlayanlar olarak? Onu kestiremiyorum ama bütün herkese günde üç öğün seni tavsiye ediyorum. Dinleyin Can Kuşlarım, inanın daha iyi hissedeceksiniz benim gibi. Çünkü Sevgili Bob’un sevgi enerjisi size de akacak. Daha umutlu, pozitif olacaksınız? İster misiniz? İstersiniz, istersiniz.
Ben Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum tıpkı Canım sevgi kelebeğim Bob’u sevdiğim gibi. Dinleyin sizinde kalbinizde kelebekler uçuşsun.  
http://fizy.com/#s/3whv0k ( lütfen yeni bir sekmede açınız )

Forever Bob Marley...

Ah Bob ah! Yine de Bob İlle de Bob. Forever Bob Marley. Sen benim canım sevgi rehberimsin. Bana ilk geldiğin günü hatırlıyorum da, nasıl da mutlu olmuştum sen bana elinde mikrofonla 'sun shine raggae' şarkını söylerken. İçimdeki bütün hücreler uyanmış, sana eşlik etmişti. Ben Sevgi Perisi aslında itiraf etmeliyim seni dinleyen, bilen bir varlık değildim. Nasıl da o gece kalbimi meşgul eden soruma cevap vermiştin. Nereden çıkmıştın sen sevilesi varlık? İyi ki de çıktın ve kalbime ve hayatıma girdin ve kocaman yer edindin. Seni çok ama çok seviyorum. Sonra seninle geçen günlerimde seni öğrendim, bildim ve hatırladım. Nasıl da benim kalbimden geçenleri söylüyordun. Seninle ben yalnız olmadığımı fark ettim. Sen nasıl bir varlıktın yafuuu J Bu kadar sevgi dolu, akıllı, tanrı aşığı, özgür ve cesaretli. Âşık oldum ben sana. Bana geldiğin, beni fark ettiğin için çok mutlu oldum. Bunun bir sebebi vardı. Ben hak yolunda ilerleyen ve sadece sevgi odaklı insan varlıktım tıpkı senin gibi. İyi ki geldin hayatıma Canım Bob. İyi ki bu dünyadan senin gibi sevgi dolu bir müzisyen varlık geçti. İnsan varlıklara sevgiyi anlatacak en güzel yoldur müzik. Bütün dünyaya bir anda sevgiyi yaymanın en kolay ve uygun yoludur. Ama yeni sevgi çağının başında bana gelmen ve bütün dünyada tekrar hatırlanman ve popüler olman tesadüf olamaz. Öyle ise bizler yeni sevgi çağının sevgi perileriyiz. Ben yazarak sense müziğinle ve sözlerinle. Sen içine girdiğimiz çağın IKON usun. Yürü be seni kim tutabilir. Kuru kafalarla, beyinlerine kötülüğü kazıyan müzik türleriyle yoldan çıkmaya aday, çıkmış çocukların ve gençlerin seni tanıma, dinleme ve uyanma ve sevgiyi fark etme ve hissetme vakti değil mi? Bu dünyada sevgi müziği yapan insan varlıklar var. Şimdi senin öncülüğünde sıra onların parlayacak olan ışığında. Onların ışığı parladıkça dünyanın da ışığı parlayacak. Biliyorum ki, bana akıttığın enerjini diğer sevgi âşıklılarına da akıtıyorsun, akıtacaksın. Seninle birlikte dünya da sevgiyi yayan bir sürü bedenlenmiş ışık varlığı var. Onlardan biri de benim. Sen, ben ve diğerleri dünyayı ışıltacağız.
Evet, Sevgili Bob her şey yoluna girecek, dün dünde kaldı, tek sevgi ve tek dünya, ağlayan kadın olmayacak, dişil enerji gücünü eline alacak, uyanıp, ayağa kalkıp hakkımız olanı yani sadece ve sadece saf sevgiyi yaşayacağız, güneş hep üzerimizde parlayacak, endişe etmeyeceğiz ve mutlu olacağız. Biliyorum şu anda bu anlattıklarıma inanan kitleler yok belki ama olacak. Kitleler yavaştan uyanmaya başladı ve belki bu uyanış onlarca yıl sürecek. Olsun biz uyanışın başında da her katmanında da sonunda da olacağız. Sen sevgi müziğinle bizi ışıldattığın gibi enerjinle de bizi parlatmaya devam et sevgili, değerli ışık varlığı. Bazen seni anlattığımda keş diyorlar senin için. Varsın olsun öyle ol. Ne olur sen sevgiyi anlattıktan sonra. Belki de senin yolun buydu, böyle hakka ulaşıyordun, hissediyordun ne de olsa yaşadığımız dünya pür pak, tertemiz, bembeyaz bir dünya değil. Bu dünya da hala kötülük hüküm sürmekte ve çoğunluk onun kölesi olmuş durumda. Senin kölelikten çıkma yolun buysa varsın olsun. Ama artık şimdiki sevgi dünyasında buna gerek yok. Bu yüzden de tekrar dünyada varsın enerjinle. Senin için mutluluk adamı diyorlar ve bunu takdir etmiyorlar çünkü seni hayalci olarak görüyorlar. Varsın olsun seni hayalci görsünler. Oysa bütün varlıklar gerçekten ama gerçekten mutluluğu hayal etseler nasıl bir enerji yayılırdı dünyaya ah bir bilseler. Bilecekler az sonra J
Canım sevilesi Bob sen benim idolümsün, rehberimsin, sevgi perimsin, iyi ki varsın ve seni çok ama çok seviyorum…
http://fizy.com/#s/1ex0ex ( yeni sekmede açınız tüfen)

Bir Fincan Kahve ve Film Şeridi...

Bu sabah mis gibi kokan kahvemi alıp, havanın bana benzeyen sakin ve yumuşak haline katılmak için balkona çıkıp, ağaçlara ve gökyüzüne bakmaya başladığımdan şu ana kadar ben ben olan hayatım ve hatırlayabildiğim bütün geçmiş hayatlarım ve kendimi değiştirme dönüştürme çabalarım gözümden film şeridi gibi geçti. Öyle ise düşünebiliyorum artık J Şimdiki yaşamım hiç de kolay olmadı Can Kuşlarım. Geçmiş yaşantılarım da keza öyledir. Hep zor hayatlar seçmişim. Eminim kolay yaşamlarım da olmuştur ama onları hatırlayamadım henüz, zaten de gerekli görmüyorum artık, hiç hevesim yok. Çünkü ben benim ve şimdi de yaşıyorum. Zor olanları hatırladım, çünkü onlardan kalan değiştirmem gereken acı duygularım ve deneyimlerim vardı. O yüzden de onları koşulsuz kabul ettim. Değiştik beraber. İnanın karmalarımızın şimdiki bizde çok izleri var. Çok şükür bitti. Ama kolay olmadı. Ama sizin öyle olmak zorunda değil hep dediğim gibi bu benim yolum.
Hatırladığım çoğu karmam asker ve eril. O kadar çok etkisi varmış ki bende fark ettikçe çok eğlendim. Davranışlarımda, söylemlerimde, düşüncelerimde her şekilde varlardı. Mesela ben eskiden hep ellerim arkamda bağlı şekilde, ayağımda dizime kadar çizmeler pat pat yürürdüm. Çekilin, yoldan asker geliyor J Hala da tam olarak silinmiş değil. Olsun seviyorum ben. Eril karmalarım yüzünden çok da anaç değilimdir. Onu da olabildiğince öğrendim. Yazarlık karmam var. O da bu hayatımda aktif. Ama yazmak iki sene öncesine kadar benim uzağımdan geçmezdi. Sadece iyi bir okuyucuydum. Sonra girdiğim yolda temizlendikçe içimde bir yerlerde olan yazar kimliğim bir anda bir gece hasta yatağımda ağlarken uyandı ve yazmaya başladım. Çok ilginç değil mi? Bence de öyle. Hep duygusaldım bu hayatımda ama bunu saklardım ya gözyaşlarımın ya da öfkemin ve acıtan sözlerimin arkasına. Bunlardan temizlendikçe içimdeki saf sevgi duygum belirdi. Şimdiki hayatımda zordu benim Can Kuşlarım. Ama kendimi bildikten sonrası. Bu da üniversiteye başladığım ilk yıla tekâmül eder. O günden itibaren ne gözümde yaş, ne de kalbimde kırgınlıklarım ve öfkem eksik olmamıştır ta ki iki yıl öncesine kadar. Hala da süper kolay hayatım olduğunu söyleyemem ama olmakta. Tabi ki bir zaman alacaktır yeni döngülerin aktif hale gelmesi. Şu an yaşadığım dönem aradaki dönemdir. Kötüden çıkılan, iyiye adım atılan dönem. Bu iki yıl hayatımın hem en muhteşem, hem de en zor iki yılıydı diyebilirim. Muhteşemdi; Çünkü ağlayarak hatta isyan ederek sorduğum sorumun cevabını almak, gerçekte kim olduğumu ve olacağımı, girdiğim yolumun sonunu keşfetmek benim için muhteşemdi. Ama bu yol öyle tozpembe bir yol değildi, olamazdı da. Olsaydı bu kadar ilerleyemez ve bilemezdim. Yolun başında ilk önce mutsuz olduğum evliliğimi bitirdim. Benim ilk zaferimdi ama sonuçları hiç de dört dörtlük olmadı. Yaşadığım özgürlüğümün yanında boşanmış bir bayan olarak zorluklar yaşadım ama ucundan kıyısından çünkü farkındaydım olan bitenin. Önce bir dağıttım kendimce, ruhumun izin verdiği miktarda J Bol bol bol gezdim, içtim, dans ettim, flört ettim, kaçırdığım dokuz yılın acısını çıkartmak istercesine. Sonra bunun da benim yolum olmadığını fark ettim. Yolumda yavaşlatıyor, oyalıyordu beni. Elimden düşmeyen telefonu, erkeklerden aldığım iltifatları, ilgiyi, içmeyi, dansı bir anda bıraktım, içime döndüm. Geçmiş geçmişte kalmıştı ve geçmiş yakalanamazdı. An sadece şu andı ve tek yol benim yolumdu. Sadece yapmam gereken işleri yaptım onun dışında hep yolumda ilerledim, sınava hazırlanan son sınıf öğrencisi misali. Zaten gerekli işleri de tam anlamıyla yaptığım söylenemez ama korunup, kollandığıma inanıyorum. Gerçekten de işe yaradı. İçime döndükçe işim kolayladı. Bu arada maddede iyice dibe düştüm gün geçtikçe. Yağmur’u yani arabamı kaybettim, borçlarım çoğaldı içinden çıkılamaz hal aldı. Bazen isyan ettim ama bir saniye bile yolumdan dönmeyi düşünmedim. Maddeden düşmeliydim, parasızlığı dibine kadar kendimce yaşmalıydım, o dipte kendimi görmeliydim ve ondan özgürleşmeliydim. Maddi düşüş ve orada uzun süre yaşama bana tevekkülü öğretti. Minnettarım parasız, pulsuz günlerime. Bu meteliksiz günlerimde yine de mutlu olmayı öğrendim. Hem de dibine kadar. Bugün ve bundan sonraki yaşadığım her gün mutlu, huzurlu olurum durumum ne olursa olsun. Ama seçimim güzel olan her şey öyle ise madde sıkıntısı bitmiştir duyurulur. Benim korkularım, zaaflarım yok ki nasıl olsun ben Allah’a olan zaafımdan bile özgürleşmişim, madde, para nedir ki? Hem çok şey hem de hiçbir şeydir. Sadece araçtır, istersem kullanırım, istemezsem kullanmam. Kullanmayı seçersem bir zahmet çalışacağım, kullanmak istemezsem yatıngen yaparım sonuçlarına da katlanırım. Dediğim gibi her şey seçimlerden ibarettir ve her yaptığımız seçimin sonuçları vardır. Ben bu iki yıl boyunca sadece okula gittim geldim, onun dışında kendimi iyileştirdim. Para kazanmak için ekstradan çalışamazdım zaten. Boş zamana ihtiyacım vardı, yarattım, çalıştım, değiştim, temizlendim ama dünyasal sonuçlarına da katlandım. Yani kimse tanrı bile bir dakika sen ilahi yoldasın dur sana yardım edelim şöyle lotodan, ya da başka bir yerden para çıkartalım demedi J Dünyada yaşıyoruz işte, çalışmadan, çabalamadan bir şey elde edemezsin. Hani ben Işık Üstadıyım ya da Sevgi Perisiyim ya fark etmez J  Tabi ki kolaylıklarım olacaktır ama onu da ben kazandım hem de çok çalışarak. Ama yaşadığım onca olumsuz dünyasal durumlara rağmen, hiç pişman değilim bir an bile, aksine gururluyum kendimle hiç olmadığım kadar ve hiç sevmediğim kadar da kendimi çok ama çok seviyorum öyle ise sizi de çok ama çok seviyorum. Öyle ise Sevgi Periniz olmayı da hak ettim siz isteseniz de istemeseniz de. Zamanı geldiğinde sizlerle tanışacağız ve bunları ve daha çoklarını sizlerin yüzlerine gülümseyerek anlatacağım, sevgimi uzaktan değil yakından akıtacağım. Benim yolum ışık yolu ve sizin yolunuza ışık olma yoludur. Bunu hem yazarak hem de anlatarak yapacağım. Kocaman bir ışık ailesi olacağız. Aramızda sadece sevgi olacak. Ne güzel değil mi?
Şimdi önce bir hayli uzak kaldığım dünyasal hayata dönmeliyim. İnanın çok alışkın olduğum bu dış yaşama şimdi çok yabancıyım. Çünkü ben artık eski ben değilim. Can Kuşların arasına entegre olmalıyım. Sevgimi, neşemi yansıtmalıyım, onlardan da aynılarını almalıyım. Çalışmalıyım, para kazanmalıyım. Hayatımı düzenlemeliyim çünkü hayatımın 0 noktasına henüz gelebildim. Sıfırdan kendime sevgi krallığı kuracağım J Üzgünüm diyemeyeceğim, sizlere maddesel başarılarımı, kazandığım paralarımı, yaşadığım lüksü konforu, yaptım olduğu anlatmadığım için. Biliyorum şu anki dünyada başarı kıstası budur ama benim değildir. Sizlerin de olmasın çünkü eninde sonunda ışık yolunun sonu bunların en safı en güzelidir. Ben de yaptım oldu. Ama yaptım yani kendimle yüzleştim, kabul ettim, temizlenme konusunda kararlı oldum, içimdeki kutsal kalbimi, öz benliğimi ve tabi ki Aşkımı keşfettim ve de oldu yani mutluyum, huzurluyum, dinginim, tüy kadar hafifim, ağlıyorum ama mutluluktan, zenginim, aşığım, sevgi doluyum, sonsuz kabul yolundayım. Şimdi sıra da içimdeki zenginliğimi ve aşkımı dışımda da yaşamada. Çok vakit yok. Zaman artık çok hızlı akmakta, oluşlar çok çabuk, bir nefes alma mesafesinde olmakta. Vakit zaman gelince olacaktır. Evrensel akışa teslimim.
Şu anda yaşadığım bütün güzel şeylerin sizlerin de yaşamanızı isterim hem de canı gönülden ama hep dediğim gibi özgür iradenize kalmış. Ben Don Kişot değilim. Yel değirmeniyle savaşmak niyetim de hiç yok. Sizler isterseniz beni bulacak, okuyacak ve dinleyeceksiniz. İstemeyenler için bir şey yapamam şimdilik. Sadece çok ama çok sevebilir ve anlayabilirim. Anlayabilirim çünkü o hayatı ve duygularını, çıkmazlarını iyi bilirim. İşte bu yüzden de zoru seçtim. Kötüyü yaşadım; hem iyi olmak hem de kötü de kalanları ya da çıkmak isteyenleri anlamak ve ışık olmak için.
Sevgili Can Kuşlarım, bu gün size içimi döktüm, kendimi yolumu anlattım. Dinlediğiniz için teşekkür ederim. İyi ki varsınız öyle ise ben de iyi ki varım. Ben sizim, sizler de bensiniz öyle ise hepimiz biriz.
Ben Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum kendimi çok ama çok sevdiğim gibi. Sizlere içimdeki saf sevgimi yansıtıyorum, lütfen sevgiyle alın…
http://fizy.com/#s/1d4sr3 ( Lütfen yeni bir sekmede açınız )

24 Ocak 2012 Salı

Düşünemiyorum Öyle ise Başlıksız

Sevgili Can Kuşlarım bugün sizlere canım rehberim ilham perimden bahsedeceğim. Kendisiyle ilk başlarda inişli çıkışlı, sonraları çok ateşli ve coşkulu bir ilişkimiz vardı. Ama her şekilde dengelenme yolumda onunla olan ilişkimi de dengeledim J Aslında her ne kadar ilham perim bana ilham verse de gerçekte tek ilhamım var o da sadece benim.  Ben sizlere hep değiştirdiğim ve dönüştürdüklerimi, yaşadıklarımı anlattım. Bu coşkumu paylaşmak istiyordum hem de çok, bu yolu seçtim. Sonra şu zihin temizlemeye daldım, şeklim kaydı tek kelimeyle valla J O yüzden de bir süreliğine ilhamımla ilişkimize ara verdik. Yaklaşık bir aydır bu çalışmanın içersindeyim. Bunu size nasıl tanımlayabilirim? Sanırım şöyle; canlı canlı ameliyata benzetiyorum ben bunu. Gerçekten de öyle. O derece yanııııı J Zihin kodlarımı çözerken ve iptal ederken ve yerine yeni kodlamalar yaparken neler yaşadım peki? Önce duygusal boyutundan başlayalım ne dersiniz? Ben zihnimin yanlış kodlarını bulduğum her seferinde adeta zafer kazanmış kadar mutlu oldum, yüzümde gülümse, yüreğimde sevinç çığlıkları, harika anlar yaşadım. Bedensel olarak ise feci… Beynimde her değiştirmede bir yerler de değişti, baş dönmesi, mide bulantısı yaşadım ve bu bir ay sürdü. Diş etlerim hastalandı, dişlerim çürüdü. Bir ay boyunca madde almış gibi dolaştım. Ama çok mutluydum, uçuyordum. Madde bağımlılarına hak verdim. Onlara da koşulsuz kabul. Adeta yıprandım, yaşlandım diyebilirim. Deydi mi bunca acıya, yıpranmaya? Kesinlikle evet, evet. Evlenirken bile böylesine emin ve coşkulu söylememiştim bunu J Şimdi mi? Daha iyiyim çünkü yoğun çalışma sona erdi. Zaten içselimde, duygusalımda temizdim, sona zihin kalmıştı onu da çoğunluğunu halettim. Geri kalan önüme geldikçe değiştirilip, dönüştürülecektir. Bu arada yaşamdan koptum adeta, temizlendikçe hayatımla ilgili yüzleşmeleri de yaşadım. Kabul ediyorum kolay bir yol değil ama sonuç mükemmel. Hafiflik. Siz kendinizi hiç tüy kadar hafif hissettiniz mi Can Kuşlarım? Zihin temizliği başkalarında da bu kadar zorlu geçer mi bilemiyorum ama ben acı çekmeyi seçtim. Benim yolum her şeyi dibine kadar yaşamak ve anlatmak. Çünkü ben bilmezsem karşımdakini anlayamam. Ama siz kolay yolu seçebilir ağrısız ve acısız temizlenmeyi seçebilirsiniz, bence de en doğru yol yani sevgi yolu budur. Yazmaya ara verdiğim sürede düşünemez oldum. Gerçekten sadece anlık düşünüyordum ve anlık kararlar alıyordum. Aslında şimdi de öyle. Eskisi gibi zihnim vır vır konuşamıyor. Süper bir şey. Bu arada bol bol oyun oynadım. Boş beynimi oyaladım. Hani sigarayı bırakanlar leblebi ya da başka şeyler yerler ya o misal J. Neyse ki geçti. Şimdi tüy gibi olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyorum.
Bugün içimden yazmak geldi belki yarın da yazarım belki de günlerce yazmam. Canım ne zaman isterse o zaman. Ne muhteşem değil mi? Zorunluluklar hayatımda kesinlikle yok! Aslen o kelime benim zihnimde yok.  Değiştirdim, her şekilde kolaya kodladım. Hayata geri dönme kararındayım ama sanki yabancı bana şimdi. Ürkek ürkek bakıyorum şu an dışarıdaki yaşama. Olsun ben cesurumdur, oraya da tekrar balıklama atlarım ama bu sefer temiz olarak.
Biraz gezmek istiyorum, eğlenmek, dans etmek, içmek, yaşıtlarımla takılmak, giyinmek, süslenmek, iltifatlar almak, flört etmek istiyorum eskisi gibi. Yapabilir miyim acaba bunca değişip, dönüştükten sonra ne dersiniz Can Kuşlarım? Yapacağım ama kararlıyım ve bunun için de yaşam için bir ilham perisi istiyorum belki de bu çok yakışıklı bir prens olur J Bunca cefadan sonra artık sefasını sürme zamanı J Buradan size yaşadıklarımı hep anlattım, yine anlatacağım.
Bir sonraki yazım ‘Evrenden alacaklarım var’ da buluşmak üzere. Gelir misiniz?
Ben Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum.  

17 Ocak 2012 Salı

Seni Gidi Vurdum Duymaz Seni Gidi Yaramaz :))

Ah Paracık, bu kaçıncı kaçışın senin benden? Neden ama neden? Seni gidi yaramaz, seni gidi vurdumduymaz J Neden bazılarını daha çok seviyorsun da beni sevmiyorsun? Ben o kadar mı çirkin ya da aptal mıyım anlayamadım ki? Tam seni yakalayacakmış gibi oluyorum, tamam diyorum bu sefer başardım, bir bakıyorum yine ellerimden kayıp gidiyorsun. Çok yoruldum sevgilim ben seni kovalamaktan. Sen kaçansın bense kovalayanım. Nereye kadar sürecek bu kovalama oyunu? Bu kadar da vurdumduymazlık olmaz ki ama. Bak az sonra yorulacağım. Çok değerlisin değil mi? Sen olmadan bu dünya da yaşayamam değil mi? İstediğim hiçbir şeye sahip olamam değil mi? Buna güveniyorsun değil mi? Nasıl olsa herkes sana sen kendine âşıksın. Ben sevmesem ne olur? Hiçbir şey değil mi? Nasıl olsa herkes senin kölen, sen herkesin efendisisin değil mi? Sen tatlısın değil mi? Peki ben neden tadamadım senin lezzetine de bana senin yokluğunun acısı kaldı? Neden seninle oynadığımız saklambaç oyununda ben seni ebeleyemedim de başkaları ebeleyebildi? Ben nerede hata yaptım? Senin ilgini, şefkatini neden hak etmedim? Ah bir bilsem, hemen gereğini yapacağım, hayır yalakalıksa yalakalık, diz çökmekse diz çökmek ne gerekirse yapacağım. Ama ez kaza seni ebelemeliyim yalnız, yandın, çekeceğin var benden. İntikamım acı olacak. İşte o zaman şeytan azapta gerek oynayacağız. İşte senin suyunu çıkartacağım. Sonuna kadar. Bakalım seni kim kurtaracak. Bakalım o zaman yanaştıkların, bolluğunda yaşattıkların seni kurtarabilecekler mi? Onca zaman yokluk ve yoksunluk içinde senin arama, bulma serüvenimde, beni görmezden gelen seni bak bulduğum da görmekten nasıl geleceğim. Göreceğim ben göreceğim, kölem benim. Çalış köle diye bağırdığım günleri özlemle bekliyorum. Aslında itiraf ediyorum ben sana âşık değilim sadece bana sağlayacağın hayata aşığım, kölesi olurum ben öyle hayatın, hatta ve hatta ruhumu şeytana bile satarım. Bana ne Allahtan, onun kurallarından, kanunlarından. Ben burada sefillik yaşarken gelip beni kurtarmadığına göre, belki şeytan kurtarır beni. Senin yolunda nasıl olsa her yol mubah değil mi? Öyle ise ben sen varsan varım sen yoksan yokum. Var olma sırası bana da gelecek elbette bir gün. Madem doğru yoldan bana gelmiyorsun, şu kirli yollara bir gireyim ben.
Ah Can Kuşlarım, hepimiz aslında bu düşünceler, bu duygular içindeyiz, dünyanın tek gerçekliği sandığımız para için. Aslında paranın hiç suçu yok inanın. Tek suçlu biz insan varlıklarız. Allah aşkına bizler ne zaman kovaladığımız bir şeyi yakalayabildik. Ancak ve ancak balık yakalarız biz, o da ölür elimizde L Biz hiçbir canlıyı var edemiyoruz ki, parayı edelim. Bizler hep yoktayız, bu sebepledir ki yoku var etme mücadelesi veriyoruz. İşte boşa kürek çekiyoruz. Biz sihir yapamayız. Okus pokus yapıp yoku var edemeyiz. Parayı şeytanla özdeşleştiriyoruz, tüh kaka yapıyoruz ama onun içinde ölüp ölüp diriliyoruz. Neden ama neden Can Kuşlarım? Para bizim hayatımızın merkezi midir? Evet size göre öyle değil mi? Hayır Can Kuşlarım hayır. Merkezde sadece siz olmalısınız. Tanrı her daim yanınızda ama siz para için bu kadar hırs yaparken, onun kulu kölesi olmuşken, şeytanın işi olarak gördüğünüz parayı acaba size nasıl verebilir? Acaba aslında sözde paranın peşinde koşar, onu çok ister gözükürken, aslında gerçekte tam tersi pozisyondaysanız, çok istediğiniz para size nasıl gelebilir? Odak noktanız geçinmekse, gelen değilse giderlerse, parada size uyacak ve gidecektir. Çekim yasası işte J Beş duyu algınızla parasızlık odaklıysanız ve diliniz de param yok cümleleri çıkıp, evrene yayılıyorsa, para da size uyacak ve yok olacaktır. Para kirliyse, kötüyse, o da size kötülük yapacak ve sizin varlığından mahrum edecek ve ona biçtiğiniz rolü çok güzel oynayacaktır. Çok para demek şeytanla anlaşma demekse, istediğinizi size yaptıracak ve sizi şeytanın kucağına oturtacaktır. Ama maalesef şu anda şeytanın görevini bankalar yapmaktadırlar. Aranızda kucağına düşmeyen kaç şuurlu kişi var acaba?
Hatırlayın Can Kuşlarım, çekim yasası çok güzel işlemekte ama kötü yönde, hiç de sizin sandığınız şekilde değil. Bu sebepledir ki, inançlarınızı değiştirmediğiniz sürece istediğiniz rahat, konforlu yaşama, bolluğa, berekete kavuşamayacaksınız. Hele yenidünya yani sevgi düzeninde, parayla barışmadığınız sürece, bu savaşta yenilen hep sizler olacaksınız. Seçim size kalmış. Ya ilahi düzene ayak uyduracak her şeyle ve herkesle ve tabii ki Tanrıyla barışacaksınız, iyiyi ve güzeli yaşayacaksınız, ya da düzeni inkâr edecek, savaşa devam edecek ve gazi ya da şehit olacaksınız.
İster barışçıl olun; varlığı ve bolluğu yaşayın, ister taarruza geçin;  yara bere alın, sizi çok ama çok seviyorum. SEVGİ PERİNİZ.
NOT. Bir süre para konusu üzerinde duracağız. Neden mi? Çünkü şu anda bütün insan varlıkların ortak problemi.
Lütfen yeni bir sekmede açınız…




15 Ocak 2012 Pazar

Kaç Kez Dostum?


Sevgili Can Kuşlarım,
Bezen anlatmaya ara vermek ve sormak gerekir sevgiyle ve şefkatle :)
Lütfen Şarkıyı yeni bir sekmede açınız, dinleyiniz ve dinlerken Sevgili Bob Dylan'ın sorularına cevap veriniz, içinizden…

http://fizy.com/#s/1d3b7g

 
Bir adamın kat etmesi gereken ne kadar yol var
Ona erkek demeniz için
Evet ve kaç deniz aşmalı beyaz bir güvercin
Kumlarda uyumadan önce
Evet ve top gülleleri kaç kez atılmalı
Sonsuza dek yasaklanmalarından önce
Cevap, dostum, rüzgârla esiyor
Cevap rüzgârda uçuyor
Bir adam kaç kez yukarı bakmalı
Gökyüzünü görebilmesi için

Evet ve bir adamın kaç kulağı olmalı
İnsanların ağladığını duyabilmesi için
Evet ve kaç ölüm olmalı onun bilmesi için
Ne kadar çok insanın öldüğünü?
Cevap, dostum, rüzgârda esiyor
Cevap rüzgârda uçuyor
Kaç yıl geçmeli bir dağın var olabilmesi için
Suyla yıkılmaması için,
Evet ve kaç yıl geçmeli bazı insanların yaşayabilmesi için
Özgür olmaları için izin verilmeden önce
Evet ve bir adam kaç kere çevirebilir başını
Sadece görmemek için
Cevap, dostum, rüzgârda esiyor
Cevap rüzgârda uçuyor

Parayı Çektiğinizi Sanarken İtiyor Olabilir misiniz?

Sevgili Can Kuşlarım çekim yasasına inanır mısınız? Şu Secret kitabıyla bir hayli literatürümüze girmiş durumda J Keşke o kitapta yazıldığı kadar kolay olsaydı istediğimiz güzel şeyleri hayatımıza çekmek ve gerçeklik olarak yaşamak. Oysa bizim gerçekliğimiz tamamen yokluk ve yoksunluk üzerine. Sevgide, aşkta, parada, başarıda yoksunuz. Odak noktamız bu, istediğimiz kadar deneyelim hatta ve hatta yırtınalım, gözümüzde canlandıralam istediğimiz güzellikleri nafile, boşa kürek çekmektir. Çünkü bizim odak noktamız boşa kürek çekmektir. Bu deyimler boşuna söylenmemiştir. Şimdi bizler sözüm ona istediğimiz şeyin elimizde olduğunu düşleyeceğiz, varmış gibi konuşup, davranacağız değil mi? Diyelim ki yaptık; eğer zihinsel parayı itme kodumuz varsa, duygusal, karmik ve anne, baba neslinden getirdiğimiz parayla ilgili negatif inanışlarımız ve yargılarımız varsa olmaz, olamaz. Söylemlerinize ve düşüncelerinize dikkat edin. Nedir bu negatif yargılar? Mesela; para elinizin kiri midir, bütün kötülüklerin anası mıdır, yoldan mı çıkartır, doğru yoldan çok kazanılmaz mı ya da parayı sever misiniz ya da tiksinir misiniz ya da ona kabul verdiniz mi ya da meteliğe kurşun mu atarsınız? Bütün bu sorular ve benzerleri parayla ilgili yargılarınızı belirler. Anne baba nesli ve genetik, kalıtımsal ne demektir? Şöyle; Parayla ilgili anne baba neslinden, genetik ve kalıtımsal ne tür kodlarınız var hem hücrelerinizde hem de zihninizde? Ya da ailenizin parasal kaderini mi yaşamaktasınız az, çok ya da benzer?  Ya da karmik, yani geçmiş yaşantılarınızda parayla ilgili duygusal ne deneyimlediniz? Çok mu zengindiniz ya da fakir, hırlı mı hırsız mıydınız, kötü, yanlış yollardan mı para kazandınız? Bu yaşamınıza gelirken parayla ilgili hangi kodları aldınız deneyimlemek için? Bunların hepsini temizlemediğiniz ve dönüştürmediğiniz ve yeni kodlamalar yapmadığınız sürece istediğiniz kadar olumlama yapın, sonunda olmuyora dönersiniz. Diyelim ki bunların hepsini dönüştürdünüz, tamam mıdır? Maalesef hayır Can Kuşlarım. Neden mi? Sırada asıl şimdi gözümüzde canlandırma, duygusunu içimizde yaşama ve kabul verme süreci vardır. Gerçekten de bu üçlüyü de yapmayı başarırsanız istediğiniz para size gelecektir. Miktarı size kalmış tabi. Ama yenidünya düzeninde bu böyle olmayacak önce duygusunu hissedeceksiniz sonra göreceksiniz ve gerçekliğiniz olarak yaşamayı seçeceksiniz. Çünkü her daim varda olacaksınız? Sahi siz varlıkta mısınız yoklukta mı? Dilinizden çoğunlukta var kelimesi mi yok kelimesi çıkmakta?
Kendinizi her an gözetleyin ve dinleyin. Neler yakalayacaksınız siz bile şaşıracaksınız Sevgili Can Kuşlarım J Hatırlayın, her şey fark etmekle başlar. Fark ettiğiniz de bunun hazzını tadacaksınız ve değişip dönüşeceksiniz. İster misiniz? Tabi kim istemez bolluk bereketi, rahatı konforu ve parayı değil mi? Ben isterim, istiyorum da ama beklentim sıfır, sadece akıştayım. Yapmam gerekeni yaptım, vakti zamanı geldiğinde istediğim her şey önüme gelecektir. Hissedin Can Kuşlarım bu çok önemli.
Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyor tıpkı yenilediği maddesel kodlarını çok sevdiği gibi.

14 Ocak 2012 Cumartesi

Lezzetli Gözyaşlarım Benim :))

Sevgili can Kuşlarım, ne kadar da eğilimliyizdir değil mi gözyaşlarımızı akıtmaya. Sanki her daim yaşlarımız hazırda beklemektedirler. Ben ağlamayı çok severdim eskiden. Şimdi de çok severim. Ama arada farkla. Eskiden ben acınmak için ağlardım. Ağlarken bir de kendime aynada bakardım hay Allahım ya J Kendime acırdım ya da başkalarına acır ya da acınırdım. Egosal yani anlayacağınız. Olsun yine de çok zevkliydi itiraf ediyorum J Şimdi ise yine ağlıyorum. Ama bu sefer acınma, acıma yok ne kendime ne de başkalarına. Duygum ne ise onun için ağlıyorum. Üzüldüğüm zaman çok ağlıyorum J Hem de içli içli. Tadına vara vara. Lezzetine doyamıyorum bazen. Bu geçirdiğim hafta içinde iki kere ağlama seansı gerçekleştirdim ben ve ben. İlki yaralı dişil enerji için diğeri de kendimi terk edilmiş hissettiğim içindi. Ağladım, ağladım, iç çeke çeke. Ağladıkça gözyaşlarım sanki sel oldu, o sel benim ruhumu yıkadı, arındırdı. İçimdeki terk edilmişliği aldı götürdü. Ağlarken sanki kafam daha çok çalışıyor benim J Ya sizin?
Peki; ben neden bu kadar yalnız ve terk edilmiş gibi hissetmiştim kendimi, ruhumu? Çünkü ruhum herkesi sevmek istiyordu, herkese koşulsuz içindeki sevgi çağlayanından akıtmak istiyordu. Sonsuz sevgi verişinde ama alışında olamıyordu. Sonra yaşadığım bir durumda bunu fark ettim. Kimse sevmeyi bilmiyordu ya da benim gibi sevmeyi bilmiyordu, almayı bilmedikleri gibi. Sadece ve sadece almayı çok iyi biliyorlardı. Sen talep ettiğinde birazcık sevgi ve anlayış hemen değişiveriyorlardı. Bu gerçeklikle dan diye yüzleştiğimde sadece içimden ‘ Tanrım kimse bilmiyor ne sevmeyi ne de vermeyi ‘ oldu ve gözyaşlarıma engel olamadım. Ağladığım sürece dedim ya çok iyi düşünüyorum diye. Yapacak bir şey yoktu. Burası dualite dünyasıydı ve herkes ego benliğinle hareket ediyordu ve henüz koşulsuz sevmeyi ve vermeyi bilmiyordu. Hak verdim onlara. Koşulsuzca kabul ettim. Bilmemeleri onların suçu değildi ki. Kimse anlatmamıştı ki, göstermemişti ki. Böylece herkesin mutlu, sevgi dolu olduğu, sonsuz güzel paylaşımların yaşandığı masal dünyasında yaşamadığıma kabul verdim. Benim yaşadığım dünya acıların, hırsların ve öfkelerin, savaşların, açlığın olduğu bir dünyaydı ve varlıklar zaten bu duyguları deneyimlemeye geliyorlardı. Kabul verdim ama ben de koşulsuz sevgi vermek zorunda değildim. Herkes kabı kadar alırdı. Koşulsuz kabuldeyim. Burada yaşanan acıları ya da acılarımı yok sayamam. Onlar varlar. Ben sadece artık yaşamayı seçmiyorum, seçenlere sonsuz, şartsız, şurtsuz kabul, peki, peki.
Ben; duygusal zekâsı fazlaca gelişmiş, hisleri kuvvetli, medyumik yetenekleri olan, sevgi perisiyim. Herkesi sevecek kadar sevgi var kutsal kalbimde ama sadece isteyene, istemeyene de koşulsuz kabul var. Ne kimseyi sevgimi alması için ne de bana sevgisini vermesi için zorlayamam. Bu benim yolum, herkes seçmek ve yürümek zorunda değil.  
Sevgi Periniz olarak ben içimdeki sevme coşkusunu dengeledim. Artık alış ve verişim sevgide de dengede duyurulur J
Siz ne durumdasınız Can Kuşlarım? Alan mı yoksa veren mi? Her ikisi de deyip, çıkmayın içinden. Çünkü değiliz, değilsiniz. Sadece farkında değiliz durumumuzun. Gözetleyin kendinizi, bakın bakalım alıcı mı yoksa verici misiniz? Ya da verdiğiniz sevginin karşılığında ne bekliyorsunuz? Ben sadece sevgi istemiştim onu bile alamadım L
Verdiklerimiz karşılığında beklentisiz olmalıyız. Beklentisizlik yasasından haberdar mısınızdır? Ben haberdar olalı çok oldu ama ancak dengeye geldim. Bu saatten verdiğim, yaptığım için karşılık beklemem. Evrensel akıştayım ben. Evren zaten istediklerimi bana verecektir. Dikkat burada da beklenti yoktur sadece ve sadece inanç ve teslimiyet vardır.
Duygularım her fırtına kıvamına geldiğinde gözyaşlarım derya olduğunda bir şeyin farkına varıştayımdır artık ben. Bu fark edişler evrensel fark edişlerdir çünkü kendimi fark edip dönüştüreli çok oldu. Benim saatim evrensel farkındalığa uyumlanma dakikliğindedir.
Ağlayın Can Kuşlarım; yalnız sebebini ve şeklini fark edin.
Ben Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum tıpkı egosuz ağlayışlarımı sevdiğim gibi. Ama dünya düzeldikçe çok azalan ağlama durumum hiç olacaktır. O zaman sadece ve sadece mutluluktan ağlayacağım. Sizler mutluluktan ağladınız mı Can Kuşlarım? Ben ağladım, inanın çok ama çok lezzetli, yami yami J
Şimdi size egosuz ağlama duygusunu yansıtıyorum lütfen alın. Mutluluktan ağlamayı yansıtmaya gelince onun için henüz erken. Hak etmek gerekir. Sizce sizler hak ediyor musunuz ve evren için ne yaptınız Can Kuşlarım?

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı