Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

31 Ocak 2012 Salı

Hay Ben Kıt Zekâma :)

Zekâ çok önemlidir değil mi Can Kuşlarım? Her şeyi zekâmız el verdiğince algılarız netice. Peki, algılayamıyorsak ya da algılamayı seçmiyorsak geri zekâlı mı oluyoruz? Hayır, hayır, kıt zekâlı oluyoruz ama J Valla. Sizi bilmem ama ben gayet zeki bir varlığımdır. Her şeyi çabuk algılarım, öğrenirim hatta ve hatta duygusal zekâm bir hayli gelişmiştir. Ama bu benim kıt zekâlı olduğum gerçeğini örtemez. Evet, itiraf ediyorum; kıt zekâlıydım. Bu beni ne salak yapar ne de geri zekâlı ama hayatımın kıtlığının yegâne sebebidir. Zekâ zihinle ve algıyla alakalıdır. Benim de zihnim kıttı öyle ise zekâm da kıtlığa mahkûmdu. Öyle ise evrensel zihnine ulaşamayan herkes kıt zekâlıdır. Bütünü algılamayan kıtlıktadır. Bütün algılamak söz gelimi bir elmayı gördüğümüz şekilde bütün, ısırılmamış, kesilmemiş şekilde algılamak değildir. Onu bütün boyutlarınla algılamaktır. Ama algılarımız tıkalıdır bizim. Biz sadece kısıtlandığımız, sadece algıladığımız boyutta elmayı algılayabiliriz. Oysa bizim algılayamadığımız boyutları vardır. Hayatın ya da yaşamın da olduğu gibi. Biz tümden gelmeyiz sonuca nedense, tüme varıma odaklıyızdır. Yani şöyle diyemeyiz; evren sınırsızdır öyle ise ben de sınırsızımdır, evrende her şey hem vardır hem yoktur öyle ise ben de hem varım hem de yokum.  Onun yerine benim algım sınırlıdır, öyle ise evrende sınırlıdır hatta ve hatta evrende sadece dünya, cennet ve cehennem vardır ya da benim olan vardır, olmayan yoktur deriz. Küçük parçadan büyük parçaya ulaşmaya çalışırız. Kendimizi küçük kördüğümüz içinde algımız da küçücüktür. Oysa bütünden, büyük olandan gitsek aslında kendimizin de ne kadar büyük olduğumuz, evrenin parçası olduğumuz ve evrende olan her şeyin aslında bizim olduğumuz gerçekliğine varacağız. Ama biz hala kısıtlı zekâmız, zihnimizle algıladığımız vardayız yani kıtlıktayız. Algılarınızı genişletin.
Mesela algıda seçicilik diye bir kavram vardır. İşte ben bir de kıt zekâmla hep yokluğu algılamayı seçmiştim. Hay ben kıt zekâmın içine…J Hayır, zaten zihnim sınırlı, dolayısı ile algım da sınırlı bir de üstüne üstlük algım yokluğa âşık olmuş, talip olmuş bir de evlenmiş. Ah boşanmak ne de zor oldu, kocamdan bile bu kadar zor boşanmadım ben inanın. Kıtlığım o derece yanııııı J Sonra zihnimin ve algımın duvarlarını yıktım, sınırları sildim, algımın odak noktalarını değiştirdim. E tabi bir hayli zaman aldı bu ben de, işte matlığım ve donukluğum bu döneme rastlar. İçinde iletişim halinde olduğum dünyayı algılayışımda değişti. Çünkü onun içinden de çıktım, bir süre gözlem yaptım, gerçekte nasıl bir arena olduğuna, orada ne haltlar karıştırdığıma, hayatımı ne hale getirdiğime, hepsine hepsine baktım. Sonuç mu? Fer feciydi Can Kuşlarım. İnanın yüzleşmek kolay değildi ama değiştirmek çok keyifliydi. Şimdi tekrar hayatın içine girdim, rol alıyorum bizzat, bakalım sonuçları ne olacak. Eminim çok güzel olacak. Yaşadıkça sizlerle paylaşacağım. Sizlere fener olacağım sizler de değişecek, genişleyeceksiniz eğer isterseniz.
Ben Yaratıcı Büyük Hayalci Sevgi Periniz sizi algılayabildiğim kadar yani sınırsız seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı