http://fizy.com/#s/1c1d6h ( Lütfen yeni sekmede açınız )
Tanrım çok özür dilerim dişil enerjiyi bu kadar düşürdüğümüz, özümüze ihanet ettiğimiz, köleleştirdiğimiz için. Ama bilmiyorlar tanrım. Bilmiyorlar ne dişil ne de eril enerji farkında. Uykudalar tanrım. Biliyorum uyanma vakti. Dişil enerjinin özünü farkına varma ve eline alma vakti ama olamıyor öyle bir anda. Onbinlerce yıldır belki daha fazladır burada yaşam kuralları ; dişil enerjiniin ezilmesi, cinsel odak noktası, zevk aracı, bir mal, alınıp satılan bir eşya gibi görülüp, davranılması üzerine. Ama gerçek öyle değil ki Dişil Can Kuşlarım. Bizler tanrının yaratıcı tarafının yansımasıyız. Bizler yaratıcalarız. Bizler hiç bir şeyin aracısı değiliz aksine tam da özüyüz, çünkü yaratan bizleriz. Yaşadığım vahşi dünyadan çıkınca aslında ne halde olduğumuzu gördüğüm dün geceden beri içim sesssiz, için için ağlıyor ama şu anda bu satırları yazarken gözlerimdeki yaşlara engel olamıyorum. Sanki bu göz yaşları asırlardır dişil enerjinin içinde biriktirdiği göz yaşaları. Bizler sadece yaratmayı çocuk doğurmak sanıyoruz, oysa canımızı dşimize takıp, her türlü fedakarlığı yaptığımız, yemediğimiz, yedirdiğimiz, giymediğimiz giydirdiğimiz, uykusuz geceler geçirdiğimiz, vücudumuzu, hayatımızı feda ettiğimiz, onlar için kendimizi unuttuğımuz çocuklarımız kanuni olarak babaın üzerinde. O çocuklar babalarının çocukları. Maalesef çocuklarımızın hiç biri bize ait değiller. Onlar evrenin çocukları. Evren, sistem onlara sahip çıkmaktadır. Ama bizler iyi bir şey yaptığımızı sanıyoruz. Çünkü öyle kodlandık. Özümüzü unuttuk. Yaratmak demek hayat yaratmaktır. Dişil enerji duygu enerjsidir. Tanrı en yumuşak, naif, pozitif duygularını dişil enerjiye bahşetmiştir. O yüzden biz kadınların dıugusal zekası çok kuvvetlidir, benim de kuvvetli olduğu gibi. Aramızdaki fark; benim duygusal zekam acınmaya, şikayet etmeye ve bana dayatılan hayatta var olmaya odaklı değildir. Benim odak noktam kutsal kalbim, kiristal öz benliğimdir. Ağlıyorum şu an ama kendim için değil. Kendim için ağlamayı bırakalı çok oldu. Bizim için ağlıyorum. Tanrım bizi affet, affet tanrım. Biz önce inayetten düştük, bunu ceza sandık çünkü tek suçlu bizdik, biz baştan çıkartan, doğru yoldan saptıran iblisin tekiydik. Tek işe yarardık, çocuk doğurmaya. Sonra madem biz buyduk, eril enerjinin cinsel zevki oldu. Bizler zevk alamazdık, o iş sadece eril enerjinin hakkıydı. Suçlu ve günahkar olduğumuzu kabul ettiğimizde de haklarımızı da terk etmiş olduk, Öyle gerekiyordu çünkü kölelerin hiç bir hakkı olamazdı. Asırlar böyle geçti. Sonra evrimleştik, baş kaldırdık ama bu baş kaldırışımız bizim yükselişimize değil hepten düşüşümüze giden yolun başıydı. Özgürlüğümüzü kazandık, eril enerji dünyasında başarılar edindik, paralar kazandık. Beceremediğimiz yerlerde cinselliğimizi, dişiliğimiz kullandık. Hepten kirlendik. Çünkü köleyken bir maldık ve araçtık. Sonra efendi olunca kendimiz kasten, bilerek dişiliğimizi, kadınlığımızı eril enerjiyi baştan çıkarmak, kandırmak ve istediğimiz şeyleri elde etmek için yani kısacası hırslarımız için kullandık bir nevi silahımız haline getirdik. Oysa silah iyi bir şey değildir ki Dişil Can Kuşlarım, silah yaralar ve öldürür. İşte biz de bilerek, kasten öldürdük kendimizi kendi silahımızla. Eril enerjinin bize yaptığını onlara yaparak kazanacağımızı sandık, oysa biz zaten baştan maluptuk. Tanrının bize sunduğu şefkatimizi, sevgimizi unuttuk, kaybetttik. Bizler dünyada çoktan kaybettik.
Tanrım çok özür dilerim dişil enerjiyi bu kadar düşürdüğümüz, özümüze ihanet ettiğimiz, köleleştirdiğimiz için. Ama bilmiyorlar tanrım. Bilmiyorlar ne dişil ne de eril enerji farkında. Uykudalar tanrım. Biliyorum uyanma vakti. Dişil enerjinin özünü farkına varma ve eline alma vakti ama olamıyor öyle bir anda. Onbinlerce yıldır belki daha fazladır burada yaşam kuralları ; dişil enerjiniin ezilmesi, cinsel odak noktası, zevk aracı, bir mal, alınıp satılan bir eşya gibi görülüp, davranılması üzerine. Ama gerçek öyle değil ki Dişil Can Kuşlarım. Bizler tanrının yaratıcı tarafının yansımasıyız. Bizler yaratıcalarız. Bizler hiç bir şeyin aracısı değiliz aksine tam da özüyüz, çünkü yaratan bizleriz. Yaşadığım vahşi dünyadan çıkınca aslında ne halde olduğumuzu gördüğüm dün geceden beri içim sesssiz, için için ağlıyor ama şu anda bu satırları yazarken gözlerimdeki yaşlara engel olamıyorum. Sanki bu göz yaşları asırlardır dişil enerjinin içinde biriktirdiği göz yaşaları. Bizler sadece yaratmayı çocuk doğurmak sanıyoruz, oysa canımızı dşimize takıp, her türlü fedakarlığı yaptığımız, yemediğimiz, yedirdiğimiz, giymediğimiz giydirdiğimiz, uykusuz geceler geçirdiğimiz, vücudumuzu, hayatımızı feda ettiğimiz, onlar için kendimizi unuttuğımuz çocuklarımız kanuni olarak babaın üzerinde. O çocuklar babalarının çocukları. Maalesef çocuklarımızın hiç biri bize ait değiller. Onlar evrenin çocukları. Evren, sistem onlara sahip çıkmaktadır. Ama bizler iyi bir şey yaptığımızı sanıyoruz. Çünkü öyle kodlandık. Özümüzü unuttuk. Yaratmak demek hayat yaratmaktır. Dişil enerji duygu enerjsidir. Tanrı en yumuşak, naif, pozitif duygularını dişil enerjiye bahşetmiştir. O yüzden biz kadınların dıugusal zekası çok kuvvetlidir, benim de kuvvetli olduğu gibi. Aramızdaki fark; benim duygusal zekam acınmaya, şikayet etmeye ve bana dayatılan hayatta var olmaya odaklı değildir. Benim odak noktam kutsal kalbim, kiristal öz benliğimdir. Ağlıyorum şu an ama kendim için değil. Kendim için ağlamayı bırakalı çok oldu. Bizim için ağlıyorum. Tanrım bizi affet, affet tanrım. Biz önce inayetten düştük, bunu ceza sandık çünkü tek suçlu bizdik, biz baştan çıkartan, doğru yoldan saptıran iblisin tekiydik. Tek işe yarardık, çocuk doğurmaya. Sonra madem biz buyduk, eril enerjinin cinsel zevki oldu. Bizler zevk alamazdık, o iş sadece eril enerjinin hakkıydı. Suçlu ve günahkar olduğumuzu kabul ettiğimizde de haklarımızı da terk etmiş olduk, Öyle gerekiyordu çünkü kölelerin hiç bir hakkı olamazdı. Asırlar böyle geçti. Sonra evrimleştik, baş kaldırdık ama bu baş kaldırışımız bizim yükselişimize değil hepten düşüşümüze giden yolun başıydı. Özgürlüğümüzü kazandık, eril enerji dünyasında başarılar edindik, paralar kazandık. Beceremediğimiz yerlerde cinselliğimizi, dişiliğimiz kullandık. Hepten kirlendik. Çünkü köleyken bir maldık ve araçtık. Sonra efendi olunca kendimiz kasten, bilerek dişiliğimizi, kadınlığımızı eril enerjiyi baştan çıkarmak, kandırmak ve istediğimiz şeyleri elde etmek için yani kısacası hırslarımız için kullandık bir nevi silahımız haline getirdik. Oysa silah iyi bir şey değildir ki Dişil Can Kuşlarım, silah yaralar ve öldürür. İşte biz de bilerek, kasten öldürdük kendimizi kendi silahımızla. Eril enerjinin bize yaptığını onlara yaparak kazanacağımızı sandık, oysa biz zaten baştan maluptuk. Tanrının bize sunduğu şefkatimizi, sevgimizi unuttuk, kaybetttik. Bizler dünyada çoktan kaybettik.
Artık, kendi yarattığımız bu negatif oyundan çıkma vakti geldi. Zaman yükseliş vakti Dişil Can Kuşlarım ve dünyayı Dişil Enerjinin yükselişi kurtarabilir. Başka yol yok inanın.Gelin yaralı dişil enerjiyi şifalandıralım.
Sevgili Dişil Can Kuşlarım, bizler ne inayetten düştük, ne cennetten kovulduk, ne de şeytanız. Bizler ne cinsel bir objeyiz ne de zevk araçlarıyız. Bizler tanrının en güzel taraflarının yansımasıyız. Bizler; sevgiyiz, şefkatiz, aşkız, yaratım enerjisiyiz. Artık kendi özümüzü alma vakti gelmedi mi Can Kuşlarım. Bunu kucaktan kucağa geçerek, sözüm ona kendi cinselliğimizi özgürce yaşadığımızı sanırken cinsel obje olarak, dişiliğimizi silah olarak kullanarak ya da tam tersi eve kapanıp kendimizi çocuklarımıza adayarak yapamayız. Hatırlayın; bir siz var sizden içeri. O da gerçek, en saf halinizle sizsiniz.
Tanrım, çok özür dilerim, hiç biri özünün farkında değil. BİLMİYORLAR; BİLMİYORLAR ! Sadece şu anki durumlarını gerçeklikleri sanıyorlar. Başka yol yok, kadersiz ve çaresiz sanıyorlar. Oysa yol da, çare de, kader de kendileri. Hepsi içlerinde, derinlerde bir yerde kilitli . Ben Sevgi Perisi bütün Dişil Enerji Can Kuşlarımı çok ama çok seviyorum ve onlara şimdi kilitlerini açmak için cesaret, farkındalık, sevgi ve şefkat anahtarı yansıtıyorum, lütfen alsınlar ve kilitlerini açsınlar tanrım. Artık lütfen dünyada hiç bir kadın ağlamasın, sadece ve sadece gülsün...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder