Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

3 Aralık 2012 Pazartesi

Hesabı Ödemeyen Erkek Öküzdür Tamam mı?


Sevgililer,
Hesap ödeyen erkek kadın için önemlidir.
Eğer bir erkek kadına hesabı ödetiyorsa hiç şansı yoktur.
Bu hafta üç farklı kız arkadaşımdan farklı hesap hikâyesi dinledim ve çok eğlendim. 
Ama arkadaşlarım hiç eğlenmemişti nedense
Şimdi ilki oldukça güzel, alımlı olan arkadaşım hiç tanımadığı bir adamla tanıdık vasıtasıyla yemeğe çıkıyor.
Bu adam oldukça yakışıklı, yemek boyuca atıp tutuyor, küçük dağları ben yarattım edasında.
Neyse sıra hesap ödemeye gelince sözde kahramanımız garson tarafından uzatılan faturayı alıyor ve bizimkinin önüne koyuyor.
Arkadaşım şok olmuş vaziyette kuzu kuzu hesabı ödüyor.
Tabi o anda koyuyor mesafeyi, surat bir karış vedalaşıyor.
Bizimkinde sinir tepesinde alıyor eline telefonu aracı arkadaşına adama sayamadıklarını bir güzel sayıyor.
Benim yorumum net; ÖKÜZ!
Kendini beğenmiş ve cebi kilitli öküz kardeşimiz hesabı geçirdiği kızı çok beğenmiş ama geçmiş ola.
Artık hiçbir şansı yok. Çünkü kod adı ÖKÜZ!
Sevgiler gerçekten tanımadığınız hiç kimse için aracı olmayın.
Gelelim diğerine, bu da benzer ama bu seferki arkadaş kazığı.
Çok samimi, oldukça naif, iyilik meleği ve cömert arkadaşım çocukluk arkadaşının ısrarına dayanamayıp bir alışveriş merkezinde buluşuyor.
Fiyatları kol gibi olan bir kafede yemek yiyorlar, sohbet ediyorlar.
Sıra hesaba gelince arkadaşı garsona bizimkini göstererek hesabı hanımefendi ödeyecek diyor ve arkadaşım yine şok olarak hesabı ödüyor.
Sonuç mu?
Tabi ki bir daha telefonlarına, mesajlarına cevap vermiyor.
Çocukluk arkadaşlıkları mazide kaldı, bir hesapla yıkıldı gitti.
En bombasını en sona sakladım sevgililer, şu an yazarken bile gülümsüyorum.
Bu kız arkadaşım gece kulübünde bir adamla tanışıyor.
Gayet hoş, edepli, klâs bir adama benzetiyor.
Telefonlar alınıyor. Birkaç gün telefonlaşmalar, mesajlaşmalar sürüyor.
Hafta sonu Bağdat caddesinde lüks bir restoranda randevulaşıyorlar.
Yeri de klâs diye tanımladığı adam belirliyor.
Tamam diyor bizimkisi, tam bana göre.
Neyse, buluşuyorlar, yemekler yeniyor, şaraplar içiliyor sıra hesaba gelince adama bir telefon geliyor ve nedense acilen kalkması gerekiyor.
Hesabı sen ödersin değil mi canım diyerek toz oluyor.
Bizimkisinin başından kaynar sular dökülüyor.
Hesabı ödemek zorunda kalıyor, gecenin karanlığında hırsından ağlayarak caddede yürüyor.
Bu duruma yaptığım yorum vay uyanık vay oldu.
Erkeklere ne oldu sevgililer?
Erozyona uğradıkları kesin! Çağ değişmiş olabilir ama erkek erkektir ve kadın kadındır. Kadınlar kadın gibi adam değil adam gibi adam severler.
Daha ilk adımda hesabı ödeten adam bir kadına nasıl sahip çıkabilir?
Kendine güvenen borazancı başı!
Ödeyemeyeceğin yemeğe neden davet edersin ki bir bayanı?
Benim başıma hiç gelmedi böyle bir şey. Ne yapardım acaba?
İlkinde kendini çok anlatan adama iki soru sorar ters köşeye yatırırdım ve alırdım sazı elime.
Hesabı bana uzattığında da şaşırdın galiba bu masada hesap ödeme rolü senin der ve geri uzatırdım ve alır çantamı kalkar, onu orada bırakıverirdim.
İkincisin zor bir durum, neticede çocukluk arkadaşın. En kötü kendi hesabımı öderdim.
Ya da bilemiyorum öderdim belki de arkadaşın sonuçta. Biraz daha esnek olabilirim.
Üçüncüsü vahim bir durum. Ne yapardım?
Herhalde hemen ondan önce kalkar, kapıya yönelirdim.  
O ne yaparsa yapsın banane. Kalsın bulaşıkları yıkasın.
Allahım bu öküzleri benden uzak tut âmin.
Kadınlar gerçekten ama gerçekten kendinden emin, güvenli, kendini ve yerini bilen, cömert erkeklere hasret kaldılar.
Artık hesap ödeyen, azıcık kendilerine sahip çıkan adamları bir şey zannedip, yapışıyorlar.
Büyük şehir,metro seksüel erkeklerimiz çok modernler anlayacağınız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı