Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

12 Temmuz 2011 Salı

Enerji Vampiri misiniz yoksa Kurbanı mısınız?

Vampirlerle insanlık olarak baya bir ilgiliyizdir neden acaba? Filmlerine kitaplarına bayılırız. Nedir bizi onlara çeken. Kan bürümüş gözleri mi, yaşlanmaz, ölümsüz oluşlarımı, yakışıklı ve güzel oluşları mı? Bence hepsi. Günde bir kitap bitiren kitap kurdu ben var ya ben o Twigliht serisini bir solukta okumuştum. Doğa üstü yetenekler hep ilgimi çekmiştir, hele ölümsüz olmak tek hedefim değil mi benim? Kan olayına gelince, aslında insanlık olarak da gözümüzü kan bürümüş durumda değil mi ki? Hepimiz ilkel benliğimize teslim olmuş durumda değil miyiz?
Aslında biz de birer vampiriz. Kan emmiyoruz çok şükür belki ama enerji emiciyiz. Bildiğiniz gibi biz enerjiden ibaretiz. Birbirimizin enerjisini emip, tüketiyoruz ve bunu farkında olmadan yapıyoruz. Bazı insanlar özellikle gerçekten enerji vampiridir. Bazıları da onların kurbanları. Yani yaşadığımız dünyanın kuralı olarak kafamıza kakıla kakıla sokulan güçlü güçsüzü yer inancı gibi. Açalım mı biraz daha örneklerle?
Düşünün; hiç bazen biriyle konuşurken birden kendinizi yorgun, bitkin hissettiğiniz oldu mu? Eminim olmuştur. İşte onlar gizli emiciler. Bir de alenen yapanlar var. Davranışlarıyla, sözleriyle, konuşma tarzlarıyla sizi bitirirler. Bitirmezler mi  hiç? Örnekleyelim mi?
Kadın erkek ilişkilerinden verelim, çünkü en çok bu konudan muzdaripiz hepimiz maalesef.
İlişkilerde çoğu zaman baskın taraf vardır. Hani ortada buluşulamaz ya. Bir taraf sürekli konuşur, dır dır yapar, isteklerini sıralar, yaptırımlar uygular, sinirlidir, kavgacıdır. Enerjinizi tüketir. Tüketmez mi? Bittiğinizi hissetmez misiniz? Benim çok hissettiğim olmuştur. Tükendiğim, haber anlatacak halimin kalmadığı zamanlar çok olmuştur. Buyurun işte enerjimiz emilmektedir. Buna da izin veren bizlerizdir. Biz verdikçe, kurban oldukça onlar daha çok daha çok emerler, en doğal hakları olduğunu düşünürler. Köle efendi ilişkisi gibi.
Ya da iş yerindeki patronunuz bu model olabilir. Çok duyuyorum patronun ya da müdürünün ofiste olmasını istemeyen, olmadığı zamanlarda daha verimli çalışan insanları.
Ya da çocuklarınızı düşünsenize. Bazen ne edepsizlikler yaparlar, kıyameti kopartırlar, tüketirler bizi. Bana çok olmuştur zamanında. Şimdi mi? Olmuyor çünkü artık izin vermiyorum ne çocuğuma ne de başkasına. Kimse benim enerjimi tüketemez, ememez. Kapatıyorum kendimi. Hem de çok kolay. Yazının sonunda bir olumla örneği vereceğim.
Sonuç olarak enerji emiyoruz ve kaptırıyoruz. İkisini de yapmayalım. Özellikle pozitif enerjili insanlar kaptırmaya daha müsait unutmayın. Çünkü negatif hala çok güçlü dünyada.
Yoldaşlarım pozitif enerjimizi koruyalım, biz kimsenin kölesi değiliz. Hepimiz birer efendiyiz ve sadece kendi hayatımıza ve enerjimize hükmedebiliriz.
Sizi seviyorum artık kaptırmadığım pozitif enerjimi, koruma kalkanımı sevdiğim gibi.
Bir sonraki  Köle Efendi ilişkisi  adlı yazımda buluşmak üzere.

Olumla:
Ben Huge Dreamer
Şu anda sana enerji sahamı kapatıyorum ve izin vermiyorum.
(Birkaç kez burundan derin nefes alıyoruz ve ağzımızdan veriyoruz.
Sonra kendimize kalkan alıyoruz. Bu kalkan güçlü olmalı. Sizin için güçlü olan neyse onu hayal edin ve tekrar nefes.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı