Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

8 Temmuz 2011 Cuma

Her şeyin B... nu Çıkaran Ben...

Sevgililer,
Şunu fark ettim her şeyini b. nu çıkartıyorum.
Yani suyun çıkartıyorum demek istedim canım.
Ben böyleyim.
Bir ayakkabı alırım onu sıkılana kadar giyerim.  
Bir melodi ya da şarkıyı sıkılana kadar defalarca dinlerim.
Eskiden sevdiğim filmi de defalarca izlerdim. Özellikle de o eski Türk filmlerimizi.
Hulusi babacım ya; ne severdim ben seni.
Zengin erkek, fakir kız aşkı, ya da tam tersi.
Halide Naşit gibi gözlerinin içi gülen bir kadın daha görmedim ben ekranlarda.
O filmlerde bir samimiyet vardı, yani şimdinin Ferihası gibi değil.
Hele müzikleri, ben onlarda büyüdüm. Çok severdim, hala da severim, antika tarafım var.
Zaman değişti tabi şimdi. Zaten konumuz da bu değil.
Bir de yedi numara vardı. Her akşam izlerdim ben onu. Galiba sanırsam.
İşte bakın yine çıkarttım b.nu.
Sevdiğim her şeyin suyunu çıkartıyorum, posası kalınca da mızıklanıyorum.
Ben bir tek aşklarımın b nu çıkartamıyorum.
Yaşayamıyorum ama maşallah ayrılık acısının da özlemlerinde hakkını veriyorum. Manyak mıyım ben acaba ne dersiniz?  Hayır, Halit de Halit. Oysa dışarıdaki hayatı yaşasam da anlatsam size değil mi?
Yok Halit’in de b.. nu çıkarttım.
Halit okusa o bile şaşacak ben neymişim diyecek. 
İşte ben böyle servim adamı, sıkarım boğarım.
Yok, valla birlikte olduğum hiç kimseyi sıkmam, boğmam ama iş terk edilmeye gelince işte orada kopuyorum adamlar aptala dönüyorlar.
Baksanıza Halit terk etti beni, değer kazandı. Tabi birde ona sormak lazım.
Yani diyeceğim, eğer biri benden tamamen kurtulmak istiyorsa benim terk etmemi beklesin.
Valla o zaman adını bile anmam.
Sonra benim senaryolarım vardır. İnanırım onlara.  
Bunu Halit’te yaptım. Gelmediği zamanlar kafamda hazırdı sebepleri.
Her hangi bir söze ve davranışlara ne senaryolar uydururdum ben.
Yok, yok her an yazıyorum bir de erkeklere yazabilsem var ya hayat bana güzel olacak.
Herkes bana ben Halit’e.
Fakat ana kraliçe olan annem dün koparttı beni.
Diyalog aynen şöyle hiç abartmıyorum.
Anne Halit beni aramadı
Aramasın bırak şu kart adamı
Ama daha 44 yaşında
İyi ya işte yaşlı yaşlı, sana 40 yaşında lazım
Nasıl ya, ha 40 ha
44 sen de
Olur, mu ben onu gördüm  yaşlanmış ve yakışıklı da değil
Peki anne
Her ne kadar hayatımın efendisi de olsam annemden çekinirim ben.
Kırar kemiklerimi.
Kadın beni sultanlara layık görürken ben gidip çulsuz hem de yaşlı ve çirkin adama âşık oluyorum.
Bir bilse var ya ham yapar.
Yok, anneciğim Halit yok. Artık Sultanlara yazıyorum…
Ama söz sizin posanızı çıkartmadan, yudum yudum  seveceğim.
Sizi seviyorum kimseye şimdiye kadar yazılmayışımı, efendiliğimi sevdiğim gibi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı