Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

24 Haziran 2012 Pazar

Ölüyorum Sevgilim

Ölüyorum Sevgilim,
Sevgilim sana kanlı canlı geldim zıplayarak koşarak sevinçli bir kız çocuk misali. Umutlarım vardı sana yansıttığım. Planlamadım hiç birini. Hepsi bir anda öylece oldu.
Sen benim sevdiğimdin kıyamadığım. Seni benden daha çok düşündüm. Kırdım mı kalbini hiç Sevgilim? Kırdıysam çok özür dilerim. Kasten yapamam bilirsin beni. İşte bazen içimizdeki tutku mantığı devreden çıkartabiliyor. Tutkuluydum ben sana. Tutku ne garip bir duygudur. İnsanı başka birine çeviriyor. Oysa ben naif, yumuşağımdır. Olsun tutkusuz aşk olmaz olsun.
Seninle ben bir rüyaydım. Bu rüya ikimizindi. İki kişilik bir düş yaşadık seninle. Dedim ya bir fotoğrafımız bile yok.
Neden bu rüyayı halka açamadık Sevgilim? Sınırlarımız, olmaz olmazlarımız vardı değil mi? Neden olmazları olura çeviremedik? Neden düşünü bile kuramadık? Kursaydık şu an sen orada ben burada olmazdık. Düşleyemedik, izin vermedik kendimize. Korktuk başkalarını kırmaktan, yakmaktan, yıkmaktan. Belki de en iyisini yaptık. Yaptık ama bizi ayırdık. Başkalarını kırmamanın bedeli ayrılık olmamalıydı sanki. Ama o kadar güçlü değildik. Cesaretimiz yoktu. Aşkımıza değerini veremedik. Özgür kuşlar değildik. Sen dünyasal bense ruhsal. Ben uçmaya çırpınan bir kuştum sense yerinde güvenli ama mutsuzdun. Sen güveni seçtin ben uçmayı. Sen kaldın ben gittim.
Uçtum semalara Sevgilim ama kalbimde seni hep taşıdım. Diyarlar gezdim, limanlarda dinlendim, dünyalar keşfettim ama seni bulamadım. Oysa yolculuğum boyunca seni arıyormuşum. Buldum Sevgilim. Sen benim içimdesin ama ölüyorum. Sen mutlu ol, kırma, yıkma, yakma diye kendimi yani aşkımı bıraktım. Sen yaşamaya devam ettin ama ben ölüyorum. Bana can veren aşkım gün geçtikçe bitiyor. Bir gün elinle kılıcınla geleceğine duyduğum inancımı da yitirdim. Ben sana olan inancımı kaybettim Sevgilim. Bundan ötesi var mı? İnanmansam yaşayamam. Nefes alamıyorum Sevgilim, gelecek misin?
Kimse vazgeçilmez değildir şu hayatta nefes bile. Ben nefesimden vazgeçmek üzereyim.
Sen mutlu olasın diye ben acıları kendime aldım ama artık acılar ağır geliyor be sevdiğim.
Ben özgür, hafif bir kuşum. Artık senin için aldığım nefeslerle birlikte acılarımı da bırakıyorum.
Seni ilk gördüğüm yere bırakıyorum hepsini. Toprak hatırlayacak bizi. Ama ben unutacağım. Hatırlamak, beklemek, sevmek yordu beni Sevgilim.
Ağacımız yeşillenmiş, benim ölümüme inat. Bana ne anlatmaya çalışıyor acaba doğa?
Akışa geçmek gerek anladım bunu. Akanı engellemek, tutmak sadece ruhuma zarar verdi.
Zarardayım ben sevdiğim. Şimdi kara geçme vakti.
Belki de iyi ki bir fotoğrafımız bile yok. Ona her baktığımda nefesim kesilirdi. Varsın olsun resmimiz olmasın.
Hoşça kal. Yolum açık olsun yeni yaşamda. Hatırla şu dünyada sevildin.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı