Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

6 Haziran 2012 Çarşamba

Saçıma Düşmüş Aklar :)

Aman Tanrım, saçıma düşmüş aklar L Tam tamına üç adet beyaz tel saçım var başımda düşünebiliyor musunuz?
Çok moralim bozuldu çok fark ettiğimde. Hayır, ne arada çıktı annem onlar ya?
Ben şok oldum inanın, sanırım saçlarımın hiç beyazlamayacağını sanıyordum Büyük Hayalci olarak ben. Her daim genç kalacağımı falan sanıyordum herhal J Ancak on iki saatte attım bu acımı J
Bazen kendime üzülme, sızlanma izni veriyorum. Sızlanmak, üzülmek, şikâyet etmek eskiden benim kod adımdı. Bu bağımlılıktan kurtuldum ama arada insan özlüyor be J
Sızlanma keyfimden sonra tekrar aynaya baktım ve dedim ki:
‘ Vay be Sevgi Perisi, bu aklar senin olgunluk ifaden’
Evet, büyüdüm ben Can Kuşlarım. İnanıyorum ki kendimle yüzleşmek yerine herkesi, her şeyi suçlasaydım başıma gelenlerden dolayı o üç ak beyaz tel olmayacaktı saçımda. O zaman çok kolaydı. Sorumluluk almak yoktu. Ben hep haklıydım. Ağlardım, sızlanırdım ve bundan zevk alırdım. İnsan zevk aldığı şeyler yüzünden yıpranmaz.
Sonra, kendimi bulma yolculuğuna çıktım. Uzun, yıpratıcı bir yolculuktu. Bu yolculukta kendimi bildim. Gerçekte kim olduğumla, gerçek düşüncelerimle, yargılarımla, inançlarımla tanıştım. Yüzleşmelerim ağırdı. İnsanın kendini olduğu gibi kabul etmesi en zor şey şu hayatta. Çok az insan kendindeki kusurlarını cesurca kabul eder ve itiraf eder. Ağlamaktan zevk alan ben yolculuğumdaki ağlamalarımdan hiç de zevk almadım, alamadım. Ama içli, içli gerçekten nasıl ağlanır öğrendim. Arada kendimden midem bulandı, o kadar bulandı ki defalarca kustum. İştahtan kesildim. Aylarca baş ağrısı ile dolaştım. Sonra zihinsel arınma yani zihinsel inançlarımı ve yargılarımı temizlerken diş etlerim ilk defa arıza yaptı, dişlerim çürüdü. Bir süre oto kontrolümü kaybettim ya da öyle sandım ama iki şekilde de elimdeki bardağı, tencereyi, tavayı defalarca düşürdüm. Sonunda başardım. Olgunlaştım. Bunca şeyin sonunda saçıma ak düşmüş çok mu? Onlar bana her daim yolculuğumu hatırlatacaklar.
Zaten eninde sonunda olmayacak mıydı? Bedensel yaşlanmadan olacağına, bir sebep yüzünden olması benim için uygundur. Yaşadığımı, cesaretimi gösterir. Bu yolculuk sırasında bazı zamanlarda yaşamadığımı hissettim. Evet, yaşamadım yaşamın can canını belki ama ruhumun en derinliklerinde aslında yaşıyordum. Can can yoktu hayatımda belki ama derin yüzleşmeler, değişim dönüşümler, deli kitap okuma vardı. Sayısını unuttum okuduğum kitabın. Bu yolculuk yüzleşme, değişim, dönüşüm ve öğrenme yolculuğuydu. İlahi oyuna dâhil olmuştum.
Bunu neden yaptığımı çok sorguladım. Geri zekâlı mıydım ben acaba yaşıtlarım eğlenirken ben başka dünyadaydım ve kendimi yerden yere vurmakla meşguldüm. Sonra buna kabul verdim. Çünkü bu yolculuğa planlı, programlı çıkmadım. Ama hiçbir şey için de bu kadar hevesli, kararlı, istikrarlı olmadım. Öyle ise vardı bir sebebi. Şu an size yazmam bile bir sebeptir. Bilgelik kazandım. Ama sizden üstün değilim sadece ben farkındayım. Hatırlayın, hepimiz bilge ruhlarız. Hepimiz üstadız.
Neticede yüksek farkındalığımla birlikte artık beyazlarım da var. Yaşlanmaya da kabul verdim. Her yaşın güzelliği ayrı.
Otuzlu yaşlarım gümbür gümbür geldi ve bu zamana kadar dolu dolu geçti. Beş senede geldiğim olgunluğa bu yolculuğa çıkmasaydım belki ellili belki de altmışlı yaşlarımda gelirdim canım acıya acıya. Bunu seçmedim, iyi ki seçmedim. Varsın olsun saçımda beyaz olsun. Yaşadıklarımdan ders çıkartmayı öğrendim ya yaşasam da ölsem de gam yemem. Yaptığım yanlışı sevmeyi ama tekrarlamamayı öğrendim. Burası garip bir alan, yanlış yapmadan doğruyu bulamazsın. Yanlışın doğruyu götürmediğini, yanlış yapmaya hakkım olduğunu öğrendim. İç sesimi dinlemeyi öğrendim. İç sesimin onaylamadığı şeye dikkat etmeyi öğrendim. Onun benim rehberim olduğunu biliyorum.
Size şunu söyleyebilirim, beyaz hiçbir şeydir ama bilgi her şeydir.
Ben deniz saçına aklar düşmüş Sevgi Periniz size cesaret dolu bir yaşam ve sonucunda farkındalık, bilgelik diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı