Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

19 Haziran 2012 Salı

NEDEN?


Neden benim ülkem adaletsiz, fakir, mutsuz, huzursuz?
Bu topraklar varlık toprakları değil mi? Bu ülke yoktan var edilmedi mi? Biz neden yoktayız da bir türlü varlığımızı fark edemiyoruz?
Neden hep zarardayız da kara geçemiyoruz?
Neden miras yediyiz? Neden mirasımızı çoğaltmak yerine manevi kasamızı boşaltmakla meşgulüz?
Neden bir birimizi sevmiyoruz, kabul etmiyoruz? Farklılıklar bizi biz yapmıyor mu? Neden fikirlerimizi çarpıştırıyoruz? Çok fikir zenginlik değil mi? Neden zenginliğimizi ret ediyoruz?
Neden benim ülkemin topraklarında kan kokusu var? Neden hala şehitlerimiz, gazilerimiz var?
Neden benim ülke insanım aklını ve kalbini kullanmıyor? Neden uyuşturucu almış gibi, sahte nirvanalar yaşıyor?
Neden hala korku, dehşet, tecavüz, katliam, savaş var benim ülkemde?
Neden koyulanın üzerine bir adım gidemiyor ülkem insanı?
Neden bilim adamlarımızın, gerçek sanatçılarımızın, yazarlarımızın değerini bilemiyoruz, kovuyoruz da başka memleketler havada karada kapıyor?
Neden hala dış devletlere bağımlı benim ülkem? Neden ülkem emanet ter temiz avucunu başkasına açıyor ve neden kucaktan kucağa oturuyor?
Neden benim ülkemde hala çocuk işçiler var? Neden benim ülkemde çocuklar dini istismara, zorlamaya maruz kalıyor?
Neden bir kısım bolluk bereket içinde yaşıyor da çoğunluk yokluk, yoksunluk içinde? Neden bolluk ve bereket içindeki kesim diğer kadersiz kesimi hiç umursamıyor? Neden bu kadar bencil? Neden komşusu açken, kendi koca göbeğini kaşıyor?
Neden millet uzaya gidiyor da biz yer altına çekiliyoruz?
Neden bilgi değersiz? Neden yalan dolan değerli benim ülkemde?
Neden doğru söyleyen dokuz köyden kovuluyor, parmaklıklar arkasına atılıyor da şakşakçılar baş tacı ediliyor?
Neden çok konuşup az iş yapan makbul benim ülkemde?
Neden hala dini vicdan sömürülüyor?
Neden hala benim ülkem insanı uykuda, rehavette? Neden uyuşuk? Neden uyanıp, etrafına bakamıyor, olanlara dur diyemiyor?
Neden korkak, tırsak, sinmiş, kafasını kumun içine gömüyor da poposu açıkta kalıyor?
Neden benim ülkemde neşe, mutluluk, kahkaha sesleri yayılmıyor da onun yerine ülkemin toprakları gözyaşlarıyla çamurlu?
Ben deniz Sevgi Periniz soruyorum size Can Kuşlarım? Paylaşır mısınız nedenlerinizi benimle?
Hatırlayın, seviliyorsunuz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı