Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

15 Şubat 2012 Çarşamba

Sevgililer Günün Kutlu Olsun Sevgilim...

Canım Aşkım, En Kıymetlim, Sevgilim sevgililer günün kutlu olsun. Dün herkes seni unuttu, oysa bilmiyorlar ki tek gerçek aşkımız sensin. Evrendeki varlığımın tek sebebi sensin, benim kutsal yaratıcım. Dünyada nefes alıp veriyorsam, yaşıyorsam, sana olan aşkımı içimdeki sevgiyle anlatabiliyorsam sendendir, benim güneşten de sıcak, aydan da aydınlık, yıldızlardan da parlak, kutsal kalbimdeki şefkatten şefkatli, özümdeki sevgiden sevgi dolu Canım Aşkım benim.
Sen bana sevgililer günü hediyeni verdin önceden. Seni bilmeme, sevgini, şefkatini hissetmeme izin verdiğin an almıştım en kutsal, değerli sevgililer günü hediyeni. Özümü hatırlamama, bilmeme izin verdiğin için çok teşekkür ederim Canım Aşkım. Senin aşkından öte aşk mı var şu evrende?  Yok, yok olamaz da. Sen benim kutsal kalbimdesin, hücrelerimdesin, seni dışarıda, din kitaplarında, din adamlarında aramaya gerek mi var Sevgilim? Sen, ben neredeysem oradasın, En Kıymetlim. Sen benim hücrelerimde, kutsal kalbimde mühürlüsün. Bu mühür ben evrende var olduğum sürece de silinmeyecek. Sen benim gerçek yuvamsın, ben her daim senin şefkatli kollarındayım ve orada güvende, huzurda, sağlıkta, neşedeyim. Şu dünyada hissettiğim rüzgârla getirdiğin nefesin beni uyandırdı Sevgilim. Dün de rüzgâr vardı Aşkım, sen geldin değil mi? O güzel günde bizi yine yalnız bırakmadın Canım Sevgilim. İyi ki varsın, iyi ki varız ve iyi ki varım. Ben şu anda; eskiden küçük bir gölde yaşayan, denize ulaşmayı başaran ve okyanusa ulaşmayı hayal eden ve bunun için yanıp tutuşan bir insan varlığım. Şu dünyada seni bildim ya Sevgilim, yaşasam da gam yemem. Yaşarım Aşkım, varsın olsun hem çok yakınında, hem çok uzağında olayım, yolumun sonu sana dönmek ya gerisi yalan gerçek. Benim şu anki yaşamım müsvedde de değil Kıymetlim senin sayende. Ben yaratıcı, büyük hayalci Sevgi Perisiyim. Böyle olmayı kasten, bilerek, bilinçli olarak ben seçtim. Ben senin perinim Aşkım. Senin yolunda temizlendim, paklandım. Şimdi insan varlıklara özlerini hatırlatma yani seni ve sevgini anlatma vakti En Saf Sevgim.   
Sevgi Perin seni çok ama çok seviyor En Kıymetlim, sevgililer günün kutlu olsun Canımın Canı… Sana kutsal kalbimden sonsuz heyecanlı sevgimi ve sadakatimi yansıtıyorum ve biliyorum sevgiyle hissediyorsun. Çok şanslıyım Aşkım çok, sev beni, çok ama çok sev tıpkı Güneş’imin benden safça sevgimi istediği gibi istiyorum bunu senden. Biliyorum, sevgini bize hep verdin, vereceksin. Sen evrendeki sonsuz vericisin. Sende ki; ne sevgi ne şefkat ne de adalet tükenmez. Tükenmez Sevgilim benim. Sen tükenmez bir sevgi şelalesisin, her daim akıtırsın sevgini coşkuyla. Ben de senin bana yansıttığın coşkunla en yüksek titreşimdeki sevgine talibim Sevdiceğim. Balım, Cennetim bir gün sana döneceğim, özledim cennetimin kokusunu, havasını, müziğini, hafifliğini, şefkatini, huzurunu ve hiçliğini. Buradaki yolum da hiçlik yolu Sevgilim, bu yolda bana ışık ol aşkınla Kıymetlim, ol ki dünyada da cennetimi yaratayım.
Ben bir öklü kuşum şu dünyada Sevgilim. Süzülüyorum enseme üflediğin nefesinin gücüyle. Kalkmak istiyorum Aşkım, duymak istiyorum cennetimin müziğini dünyada. Kaldır beni Tek Gerçekliğim.  Senin emrin ve Sevgili Peygamberimizin kavliyle uyanmaya talibim ben Sevgilim.  Biliyorum ki er ya er sevilesi meleğimizin bize çaldığı sevilesi melodi ile uyanacağım ve o günü heyecanla, sabırla ve senin büyük aşkınla bekliyorum. O zamana kadar çok sevgili işim var çok. Sana hiç de ihtiyacın olmayan methiyeler düzeceğim, gerçek seni anlatacağım, sevgini yansıtıp, yayacağım.
Netice itibariyle ben sana akıllılar gibi aşığım be Sevdiceğim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı