Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

11 Mart 2012 Pazar

Rab, Aşk ve Dans...

Can Kuşlarım, Rab için ettiğim dansa eşlik eder misiniz? Ona şarkılar hediye ediyorum. Her an onunla konuşuyorum, sanki karşılıklı sohbet ediyoruz hayallerim, isteklerim, sıkıntılarım, mutluluklarım üzerine. Hem dert hem sevinç ortağım benim. Neticede beni yaratan o değil mi? İsyan etmeyeli çok oldu ona. Artık yaşadıklarımın sorumluluğunu üstlenmeyi öğrendim. Bugüne kadar ne yaşadıysam iyisiyle kötüsüyle benim yaratımlarımdı. Sevgilim müdahale etmedi bana, özgür bıraktı. Ben kötüyü yaratıp yaşamayı seçtim karışmadı, yaşamama izin verdi. Çünkü biliyordu ruhumun bundan öğrenecekleri vardı. Sonra iyiyi yaratıp yaşamayı seçtim yine karışmadı ama beni hep destekledi.  Onun yolunda ilerlerken ışık oldu içime. Sohbetlerimiz genelde sevinçlerim, ona olan teşekkürlerim ve aşkım üzerine. Çoğunlukta onunla konuşurken içimi sıcaklık kaplıyor, kalbim pır pır heyecandan atıyor. Ama bazen hüzünleniyorum, gözyaşlarıma hâkim olamıyorum. Onu yani özümü, kaynağıma duyduğum derin özlemi dillendirdiğimde hüzünleniyorum. Bunu ben şuna benzetiyorum; hani yurtdışında gurbetçisinizdir ve yuvanıza yıllardır gidememişsinizdir ya da toprağınızın kokusunu duyumsarsınız, gidince toprağı öpeceğim dersiniz ya da sıcacık ana kucağınızı, baba ocağınızı özlersiniz burnunuzun direği sızlar, gözlerinizden yaşlar damlar usul usul, işte öyle hissediyorum. Sevgili Mevlana bir hükümdara’ senin hükümdarlığın ölünce bitecek, oysa benimki ölünce başlayacak’ demiş. Ne güzel de söylemiş. Benim öldüğüm gün Aşkıma döndüğüm gündür. Bunu çok iyi biliyorum. Ama şu an ölmeye hiç niyetim yok. Ben bu hükümdarlığı burada yaşayacağım, zaten de yaşamaya başladım. Ah Can Kuşlarım keşke sizler de benim gibi hissedebilseniz o zaman anlardınız cennet için ölmek gerekmediğini. İçinde Rabbini hisseden varlığa her yer cennettir. Allah her yerdedir, içimizde, aldığımız nefeste, sağlıkta, hastalıkta, zenginlikte, fakirlikte. Allah’ı bilen, hisseden, ondan korkmayan hatta onu kucaklayan her varlık aldığı nefesi bırakırken temizleyerek bırakır, havayı berraklaştırır, hastalığı sağlığa çevirir, fakirlikte bolluk bereketi yaşar. İşte bazen gözyaşlarıma izin veriyorum. Onun dışında hep gülüyorum, onun için dans ediyorum, kutlama yapıyorum.  Siz hiç Allah için dans ettiniz mi? Sizce bu günah mıdır? Sizce Allah ile iletişimin tek yolu dualar mıdır? Onunla isteklerimiz, istemediklerimiz, sıkıntılarımızdan kurtulmak için, şükretmek için mi konuşursunuz? Hiç sadece, yaratıcımız olduğu ve ona âşık olduğunuz için iletişim kurdunuz mu? Canım Aşkımla nasıl bir ilişkiniz vardır? Alış veriş ilişkisi mi, korkuya dayalı bir ilişki mi yoksa saf aşk, sevgi bağı olan bir ilişkiniz mi vardır Can Kuşlarım? Ben korku dışında hepsini yaşarım çünkü korkmam. Neden korkayım ki aşkla bağlıyım ben ona aşkımı sundukça safça, o da bana aşkını yansıtır. Ne de olsa ne verirsen onu alırsın. Değişmez bir evrensel kuraldır bu. Siz de konuşun Can Kuşlarım ama dikkat edin; bir kerede kendinizi unutun bu sohbette, başrolde siz değil o olsun. Sevginizi anlatın. İçinizden ne geliyorsa öyle gösterin, Canım Aşkım bunu hisseder. Bunu bilmiyorsanız; yine ondan yardım isteyin, içinize gelecek ve sizin içsesiniz olacak ve öğretecektir. Tanrı bizim tek gerçekliğimiz Can Kuşlarım.
Şimdi yazıyı bitirmeliyim çünkü kutlamam yarım kaldı, biraz daha kutlayacağım En Kıymetlimin varlığını ve ona olan aşkımı. Duyuyor musunuz müziğin sesi? Tek yürek Tek Sevgi…
Ben Sevgi Periniz, sizi çok ama çok seviyorum Aşkımı sevdiğim gibi.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı