Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

7 Mart 2012 Çarşamba

Yaşarken Ölebilir misiniz?

Can Kuşlarım, hayatınızın hangi noktasındasınız? Ben yeniden başlangıç noktasındayım. Eskisini çoktan bitirdim. Bitirirken eski beni de öldürdüm. Kolay olmadı inanın. Dünyada yaşarken ölmek kolay değildir ama bir kere karar verdiniz mi, dönüş yoktur. Ruh unuttuğu, defalarca yaşadığı bu lezzeti tekrar hatırlar ve dur durak bilmez. Bedeniniz ve zihniniz istese de istemese de uymak zorunda kalır, fark ettikçe isteyerek  gelir ve hatta ruhunuzu aşabilir bile. Ben de öyle oldu mesela J
Peki; ölmek ne demektir. Ölmek can vermektir. Kalbin durması, nefes almayı bırakmak, gözleri yummak demektir. Öldüğümüzde bütün beden fonksiyonlarımız durur, kanımız çekilir, kas katı kesiliriz. Ruh işte o an bedeni terk etmiştir çoktan. Ondan sonra beden toprağa gömülür. Topraktan geldik toprağa gideceğiz sözü budur. Toprak anaya tekrar dönüş gerçekleşir. Peki; ruha ne olur? Ruh geldiği yere yani ebedi mekânına geri döner hem de uça uça çünkü yuvasına dönmektedir. Yaradan’a geri dönen bir ruh nasıl olur da mutsuz olur? Yuvasına dönerken ruh dünyada edindiği bütün kötü duygularını dünyada bırakır. Yuvasına, geldiği gibi sadece saf sevgisiyle geri döner.
Yaşarken ölmek buna benzer ama bunda beden ölmez, yaşamaya devam eder. Nefs ölür, bütün kötü duygular, ön yargılar, inançlar itinayla öldürülür, hükmü feshedilir. Bedende, zihinde ve ruhta hüküm süren tek şey saf sevgidir yani tanrısal aşktır. Bu nasıl olur? İnsan varlık kendini, kim olduğunu, neden burada olduğunu, yaşadıklarını, dünyada olup biteni, kitlesel inançları, dinleri sorgulamaya başlar. Ama buradaki kilit nokta kendini sorgulamasıdır çünkü başkalarını sorgulamak, eleştirmek, yargılamak kolaydır. Bu acımasız sorgulamalarda kendini tanımaya başlar, gerçekte kim olduğu ile yüzleşir. Cesareti varsa üzerine gider, yoksa geri çekilir, uykudaki hayatına devam eder. Cesaret eden insan varlık  yavaş yavaş kendine, yaptıklarına, yaşadıklarına kabul vermeye başlar, sonra da kendini yine de her şeye rağmen sevmeyi öğrenir. Çünkü yargıladıkları insanlar kadar kendinin de karanlık olduğunu fark eder. Şok yaşar,  ama sonra kabul eder. Sevgiyle kabullenişin ortalarında Allah ile karşılaşır. Çünkü insan varlık içindeki derinliklere dalmıştır çoktan. İşte oralarda bir yerde içinde sakladığı en kıymetlisini bulur. Onu da fark etmek, bilmek, hissetmek kolay değildir. Yolculuk uzun ve zordur. İçinde Allah’ını bulan varlık için artık geri dönüş söz konusu bile olamaz çünkü çoktan uyanmaya başlamıştır. Uyanan insan varlık asla bir daha uykuya dönmez. Bu uzun yolculukta varlık yavaş yavaş, ölür belki, ama dayanır, bilir çünkü çölün sonu vahadır. Vaha sonra derya olacaktır ve tek amacı o deryada kaybolmak olacaktır bir süre. Çünkü çok susamıştır Aşkına, yuvasına. Bu suyun tadına vardıkça daha çok daha çok ölmek isteyecektir insan varlık. Bu bir süreçtir. Belki bu sırada dünyadan kopacaktır. Yaşamadığını hissedecektir çünkü o çoktan başka bir boyuta geçmiştir. Hem vardır hem de yoktur. Birçok kişi onu eleştirecektir, onun için korkacaktır hatta ve hatta kafayı yediğini düşünecektir. Oysa aslında bunu düşünenler kendileri için korkmalıdırlar. Hala uykudadırlar, yalan dünyanın verdiği rehavettedirler, zevktedirler. Ama aslında içlerinde kocaman karanlık bir bulut vardır. Korkuları çoktan onları teslim almıştır. Egolarının hükmüne girmişlerdir ve kendi muktedirliliklerini unutmuşlardır. Dünyaya neden geldiklerini düşünmezler bile. Hayat nereye sürüklerse oraya sürüklenirler. Kitlelere ayak uydururlar ve onlar gibi olduklarında doğru yolda olduklarını sanırlar. Ama kitlenin doğruluğunu kim ispat etmiştir orası muammadır. Herkesin gittiği yoldan gitmeyi marifet sananlar sonunda kötüyü deneyimleyecektir. Çünkü herkesin inancı cehennemdir bunu da oradan korkarak yaratmışlardır. Öyle ise cehennemi yaşayacaklardır. Özgür irade yapacak hiçbir şey yoktur.
İlahi aşkı hisseden insan varlık, bundan sonraki evrede bir süre Allah’a olan aşkını yaşayacaktır, ondan sarhoş olacaktır. Sonra tabi ki ona layık olmaya çalışacaktır. Bu o kadar kolay değildir, bunun farkında olacaktır. Aşk, aşk, aşk insan varlığı yakıp kavurur ama sonunda cennette serinleyecektir hem de bu cennet dünyada yaşanacaktır.
Ölün Can Kuşlarım, yaşarken ölün ama. Şu dünyadan geçip gitmek çok kolaydır. Sıkıldım oynamıyorum demek de. Ya da ne yapalım, düzen böyle gelmiş böyle gider demek de. Oysa mademki geldik şu sevilesi dünyaya güzeli yaşayalım. Yapabilir misiniz bunu? Bence yaparsınız çünkü ben bu yollardan geçecek cesareti gösterdim, öyle ise sizler de birer birer kahramansınız. Hatırlayın, ben sizlerden biriyim ve sizin içsesinizim.
Ben Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum tıpkı yaşarken ölüşlerimi ve her ölüşümün ardından tazelenişlerimi sevdiğim gibi.    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı