Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

20 Mayıs 2011 Cuma

Evlenmek


Evlenmek
Ne Garip değil mi? Ya da bana öyle gelmekte. Neden iki insanın bir araya gelmesine evlilik denmiştir? O zamanlar için en uygun kelimeydi belki de; yeni ev açma, iki kişinin bir çatıda yaşaması. Bugün ise çok farklı.
Mesela ben evlenmem ki! Benim evim var, kendi evim. Neden sevgimi evle sınırlandırayım ki.
Dünün terimi bugün hala geçerli gibi ama benim için değil. Sevgi ve Aşkla, kadınla erkeğin bir araya gelmesi evle mi sınırlıdır?
İşte sınır. Sınırlarımız var. Aşk ve sevgiyi de evin içine hapsediyoruz tıpkı bütün duygularımızı içimize zincirlediğimiz gibi. Birine âşık oluyoruz ya da seviyoruz, hop evleniyoruz. Aman Tanrım ne curcuna, isteme faslı, nişan, gelinlik, damatlık seçimi, ev tutma, evin eşyaları, nikâh günü alma, evin içini düzme, tabi bir de düğün faslı var.
Bunların içinde en önemlisi nikâh. İmza atıyoruz ve şirketleşiyoruz!
Duygumuza sanki bir değer biçiyoruz, işte o an en değerli şeyimizi sevgimizi sınırlandırıyoruz. Aslında suç imza da değil ona yüklediğimiz anlamda.
Oysa sevmek içimizdeki en sınırsız duygudur. Sevginin sınırı yoktur, sonsuzdur, evren gibi.
Ben bu saatten sonra sevgimi ne evle ne imzayla sınırlarım, sevgimi sınırsızca özgürce yaşarım.
Birini sevdiğimde içimdeki sevgiyi büyütürüm bir ağaç gibi, kök salar içimde bir çınar gibi. İşte o an en zengin kişi ben olurum. Ne eve ne imzaya ihtiyaç duyarım. Gönül evimi inşa ederim, yavaş yavaş tadına vara vara, her anını gerçekten yaşayarak. Gönül evim varken ve içi doluyken ben her yerde yaşarım, her yerde mutlu olurum. Ama gönül evim derme çatmaysa mutlu olacak başka şeyler ararım. Onlarla mutlu olmaya çalışırım. Çalışırım da olmam, olamam. Kendimi kandırırım. Rol yaparım şu dünyadaki bütün insanların yaptığı gibi ama roller bitmeye mahkûmdur. Oysa ben gerçek beni, sevgimi yaşarım. Öbür türlü neden evleneyim benim zaten güzel bir evim, düzenim var.
Gönül evimi inşa ettikten, sağlamlaştırdıktan sonra imza atarım belki ama başka anlamlar yükleyerek. Bu imza kendime vereceğim bir söz olur içimdeki sevgi çağlayanını kurutmamak adına. İşte o zaman benim evliliğim evrensel sevgi akit olur. Kaçımız bunu yapabiliyoruz? Ben öbür türlüsünü yaşadım. Mutlu olmadım sadece kendimi kandırdım. İnanın siz de mutlu değilsiniz. Sadece bir kaç dakikalığına içinizdeki sizle yüzleşin; bakalım size neler söyleyecek. Duyduklarınızdan sakın korkmayın, yüzleşin. Gerçek duygunuzla tanışınca canınız acıyabilir ama inanın siz zaten acı çekiyorsunuz sadece rol yapıyorsunuz mış muş gibi. Kırın zincirlerinizi.
Gerçek sevgiyle tanışın, büyütün onu içinizde. İşte o zaman bize hep öğretilen cennetle tanışacaksınız çünkü cennet Sevgidir Aşktır.
Hepimizin bir gün kendi cennetini yaratması dileği İle ,
Sizi Seviyorum kendimi, cennetimi sevdiğim gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı