Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

20 Mayıs 2011 Cuma

Özlüyorum

Nerdesin acaba şimdi, ne yapıyorsun, kiminlesin? Ben kendi, seninle dolu özlem dünyamda öylesine yaşarken sen kendi dünyanda rahat mısın, huzurda mısın? Sırtın pek, karnın tok mu? Yoksa seninde sevgi kutun benimki gibi boş mu?
Ben seni özlüyorum hem de çok. Ta derinlerde bir kız çocuğu isyan ediyor senin yarattığın ve benimde yaşamak zorunda olduğum acımasız kadere. Hani seviyordun beni, hani ben senin huzurundum, hani beni yıllarca beklemiştin? Yalan mıydı hepsi? Yoksa kalpten söylenmemişler miydi? Hayır hayır inanmam buna inanamam. Ben inansam ruhum reddeder, ruhum inansa bedenim kabullenmez.
Ben seni yalandan sevmedim. Peki ya sen? Sevdin mi beni gerçekten söyle. Belki de kendince sevdin. Uzaktan sevdin, canın istediğinde sevdin, kaçmak istediğinde sevdin, sığınacak bir liman aradığında sevdin. İşte sevdin kendince. Peki ya ben ? Bense seni her daim sevdim, her koşulda sevdim ve gerçekten ama gerçekten sevdim. Ama sen bir türlü inanmadın, inanamadın karşılıksız, olduğun gibi sevildiğine. Hak göremedin kendine değil mi? Neden? Ben söyleyeyim mi? Çünkü sen böyle bir sevgi hiç görmedin ya da böyle bir sevgi kimseye duyamadın. Ben senin kadar büyük yürekli değilim demiştin ya bana; evet değilsin belki ama öğrenebilirdin be sevgilim.
Neden bu kadar cesaretsizsin? Nedir seni bu kadar korkutan? Saf sevgim mi? Peki şimdi beraber olduğun kişi seni gerçekten seviyor mu? Yoksa isteklerini mi sıralıyor, şartlarını mı sürüyor önüne? O yüzden mi onunlasın da benimle değilsin?
Ben şu an senin bıraktığın yerde hala seni bekliyorum. Daha ne kadar burada olurum bilemiyorum ama gitmek üzereyim. Ruhum en derinlerde bunu biliyor. Gidiyorum sevgilim, tutacak mısın elimden, gitme kal, bak geldim  diyecek misin?
Yüzümü yine sevecek bana sıkı sıkı sarılacak ve yine sevgilim diyecek misin? Yine elele sahilde sonsuz huzur ve mutlulukla  yürüyecek miyiz, yine yaz geceleri muslukların altına girip ıslanıp dans edecek miyim ve sen de beni izleyecek misin?
Gel sevgilim ilk geldiğin gibi tesadüfen.
Sevgilim zaman daraldı ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı