Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Peki Dedim Görüşmeyelim !





Karşılaştık;
'Ne var ne yok?' diye sordun. 
Bende; 
Sevgi, aşk, mutluluk, huzur ve dinginlik vardı. 
Sende ise; 
Sevgisizlik, mutsuzluk, fırtına, gelgitler ve kaos. 
Peki dedim görüşmeyelim! 
Baktın bana umutsuzca, kabullendin. 
Çünkü ne sende benim sevgimi, huzurumu, 
Dinginliğimi kaldıracak güç vardı, 
Ne bende sendeki o çok iyi tanıdığım,
Henüz yakamı kurtardığım sevgisizliği,
 fırtınayı, gelgitleri ve kaosu. 
Aynı havayı teneffüs ederken, 
Ayrı dünyalardaydık. 
Dünyaya bakış açımız farklıydı; 
Bende bardak dolu, sende boştu. 
Aynı dünyada var olma şeklimiz, 
Onu algılayışımız farklıydı! 
Ben özgürce uçan kuştum 
Sense mahkûm, sevgiye muhtaç, 
İçindeki cevheri göremeyen, 
Yaralı bir kuştun. 
Ben kartaldım, 
Sen kanadı acımasızca kırılmış, 
Minik bir serçeydin. 
Kartallar yüksek uçardı, 
Serçeler kafeslere koyulurdu. 
Neden serçe olmayı seçmiştin? 
Bana sadece küçük bir alanda nefes alma tercihini kabullenmek kalmıştı. 
Neden benimle gelmek istemeyip,
Küçücük, acı dolu dünyanda kalmak istemiştin? 
Kabullenmek daha kolaydı belki de. 
Anlıyorum seni! 
Yaralarını saracak, 
Uçmaya niyet edecek,
Başına gelenleri kabullenecek, 
Yüreğin yoktu. 
Cesaretle yürüseydin yolunda, 
Benimle gelebilirdin! 
Kartal olurdun. 
Özgürce, istediğimiz gibi süzülürdük göklerde. 
Bayrağımızı sallandırırdık 
Seninle benim, BİZİM gökyüzümüzde. 
Ama biz olamadık! 
Sana elimi uzattım, sonsuz sevgi sundum, heyecanla, 
Umut ettim; elimi tutarsın, 
Önce kendini sonra beni ve dünyayı seversin, 
Benimle gelirsin diye. 
Umursamadın! 
Kilitlediğin sevgi kapını açmaya korktun. 
Yorgundun, halin yoktu. 
Bense içimdeki sonsuz saf ve gerçek sevgiyi,
Seninle paylaşma isteği ile canlıydım 
Yapamadım; 
Seni sevgiye, çekemedim. 
Seninle dipsiz kuyulara girmeye hiç niyetim yoktu. 
'Geliyor musun?' diye sordum son kez. 
Cevap vermedin.
O zaman peki dedim; 
GÖRÜŞMEYELİM!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı