Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Ne Sempati Ne Empati



Bugün iyi değildim be sevgilim!
Seni çok ama çok özledim.
Hayatıma devam ediyorum.
Hayatı dolu dolu ama sensiz eksik yaşıyorum.
Artık bedenim isyanlarda.
Yorgunum, bitkinim ve ağrılarım var.
Biliyorum hepsi duygusal boşluğumdan, yok oluşundan.
Polyanna olmayı severim.
Seninleyken oynardım, senin yokluğunda da oynuyorum.
Sanki her şey yolunda ve olması gerektiği gibi.
Değil sevgilim, inan değil!
İsyanlar var, kavgalar başladı ve savaşa dönüşmekte.
Dayanamam sevgilim.
Savaşmayı bırakalı çok oldu.
O yükü bilirim, acısını,ağırlığını.
Yatak odama giremiyorum.
Sadece giyinmek için kullanıyorum.
Yatağın üzeri kıyafetlerle kaplı.
Üzerini örttüm özlemimin sevgilim.
Çekmeceler karmakarışık, dağınık
Tıpkı içimdeki çekmecelerim gibi.
Biliyorum, farkındayım her şey yolunda değil.
Yine bu sabah salondaki koltuktan her yerim ağrıyarak kalktım.
Televizyon sen gittiğin günden beri olduğu gibi açık kalmıştı.
Olsun sen olmasan da gülümsemeyle karşıladım günü.
Perdeleri açtım, temiz havayı içime çektim.
Ama yok!
Havanın tamamını almıyordu ciğerlerim.
Reddediyordu. Peki dedim alabildiğin kadar al sen de.
Yok say, umursama hayat güzel...
Mis gibi kahve kokusu bana iyi gelecekti.
Kahvemi aldım balkona çıktım.
Öylece durdum ayakta.
Tekrar nefes ama yok yok yok!
Bıraktım, teslim oldum.
Gözyaşlarım eşlik etti teslimiyetime.
Ağlayabilmiştim sonunda.
Sen gittiğinden beri ağlamamıştım, söz vermiştim kendime güçlü olacaktım.
Gözyaşlarım meğer içimde birikmiş, onları içime akıtmışım,
Bir anda baraj patladı sevgilim. İçimin seli dışarı fışkırdı.
Ağladım, ağladım en derinlerimden...
Kabullendim iyi değildim!
İçimdeki kavgalarla yüzleşmeliydim.
Var mıydı o cesaretim?
Elbette, hep vardı!
Ama nereden başlayacaktım?
İlk önce gözyaşlarımla sonra duygularımla.
Son damlaya kadar ağladım!
Sıra geldi duygularıma;
Onları didikleyecektim, korkusuz bir savaşçı gibi.
Beni acıtan, aslında sana olan özlemim değildi.
Kırgındım!
Kalbimdi ağlayan!
Neden;
Beni sevmemiştin,
Seçmemiştin,
Gitmiştin
Yapayalnız, sevgimle ortada bırakmıştın?
Ben sende kalmıştım...
Nefes alamıyordum.
Herkese kendimi kapamıştım.
İşte o zaman sana ve kendime olan öfkemle karşılaştım içimde en derinlerde.
Öfke çok ağırdır, insanı öldürür sevgilim,
Ölüyordum günden güne!
Yüzleştim;
Salaktım, duygusal aptalın tekiydim.
Kendime zarar veriyordum.
Oysa ilişkimiz boyunca empati yapmıştım sana.
Yol göstermiş, yanında olmuştum, elinden tutmuştum.
Sen ne yapmıştın?
O an ne empatim ne sempatim kaldı  sana sevgilim!
Sempatimi bırak, antipatimle karşılaştım kuytularımda.
Sonra ne zavallı olduğumla yüzleştim;
Kurban rolünü seçmiştim, çok güzel oynuyordum iç dünyamda!
Zavallı, terk edilmiş, aldatılmış, seçilmemiş kurban!
Bana hissettirdiğin ya da kendim yarattığım ve yaşadığım duygulara bak!
Öfke, kırgınlık, hüzün, antipati, zavallılık.
Hemen silkelendim.
İç dünyamdan çıktım.
Zafer benimdi yine.
Çünkü ben kahramandım.
Bu duygularımın hepsine kabul ve izin verdim.
Gerçekten nefes alabildiğimde özgürleşmiştim.

Acı bedenimden, yüklerimden kurtulmuştum.
Hayat şimdi tekrar güzeldi.
O özgürleştiğim duygularımın yerine;
Tekrar mutluluk, heyecan, sana ve herkese sempati gelmişti.
Gitmene kabul verdim sevgilim.
Git yolun açık olsun.
Benimki açık sonuna kadar.
İç dünyamdaki çekmecelerimi düzenlediğime göre,
Sıra odamın çekmecelerinde.
Derleyip, toplayacağım;
Yeni gelen;
Sensiz ama mutlu, heyecanlı ve herkesi seven kendim için...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı