Sen terk ettin beni, ben de başkalarını. Bana sen öğrettin gidişleri. Şimdi bedenimde istemiyor artık beni. O da ruhuma git diyor. Ruhum hızlı, bedenim yavaş. Ruhumun heyecanlarına, sevinçlerine ve hüzünlerine dayanamıyor artık. Kalmak, durmak, dinlenmek istiyor. Senden sonra kimseyi benimsemedi, reddetti, hep karşı koydu. Bu bedenimde derin yaralar açtı. Oysa ruhum her farklı bedende seni bulma ümidindeydi. Yok, olmadı, olamadı. Bulamadı. Bulamadıkça hırsını bedenimden aldı. Senden sonra ruhum ve bedenim savaşa tutuştu. Sanki rakiptiler. Oysa sendeyken ne kadar da uyumlu ahenkliydiler. Neden bunu yaptın bize sen? Ya da biz neden buna izin verdik? Bilemiyorum. Değdi mi? Elbet değmiştir. Ruhumda, bedenimde çok şey öğrenmiştir. Bir taraf isyan etmeliydi bu savaşa. Bedenim cesaretli, akıllı çıktı. Zira ruhum senden intikam alma peşindeydi, bunu da bedenimden çıkartıyordu. Evet, durma vakti geldi. Artık ruhum seni aramaya son veriyor, vermek zorunda yoksa bu dünyada var olamayacak. Ruhum bir felaketle uyandı. İsyanlar iyidir. Uyandırır, aydırır. Ruhumda aydı. Sen yoktun, yoksun. Sen gittin, o kaldı. Şimdi kaldığımız yerden ruhumla bedenimle başlama vakti. Önce ruhum ve bedenim savaştaki yaralarını saracak elbet.
Ne kadar sürecek bilemiyorum ama dönüş yok. Sen ruhum için de öldün artık. Böylece ruhumda aynı bedende ölecek ve yeniden doğacak. Bedeniyle tanışacak, kaynaşacak. Hayata devam edecek; yeni umutlarla, heyecanlarla, sevgilerle.
Biz gidiyoruz sevgilim, senin yaptığın gibi dönmemek üzere. Barış sağlandı. Fırtına bitti. Hasar tespiti yapıldı. Artık yola çıkma vakti...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder