Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Hoşgeldin Yalnızlığım


Duygusal boşluktayım şu an. Ama bu boşluğu doldurmaya niyetim de hiç yok. Mutluyum ben, dolsam da boş kalsam da. Yalnızım, huzurdayım, sakindeyim. Her duygu bence dibine kadar yaşanmalı. Şimdi benim modum bu. Yaşıyorum, bir süre de yaşayacağım ta ki yalnızlığımda beni keşfedene kadar. Yalnız kalındığında dip köşelerine girersin, hani dip köşe temizlik yaparız ya evlerimizde onun gibi. Mesela dün ben öğleden sonra bir başladım gece on birde arkadaşımın telkinleri ve söylenişlerinden usanarak bitirmek zorunda kaldım. Zaten bedenim de isyana başlamıştı hani. Ama var ya; mis gibi, çiçek gibi oldu canım, (benim) evim. Ama ben bu temizlik konusunda isyankârım. Temizliyorsun en fazla iki gün sonra yine aynı. Nankör, nankör tıpkı erkekler gibi. Ben hiç haz etmem temizlik yapmaktan, sevmem. İçimde bir yerlerde kesinlikle bir prenses yaşıyor. Kadın gelmeyince iş başa düştü işte. Var ya o kadınlar Zeyna mübarek. Benden aldıkları paraların hepsini sonuna kadar hak ediyorlar. Helal olsun bacım saygılar! Oysa kadın fiyatına zam yaptığında ne kızmıştım. İçimden söylenmiştim de yüzüne bir şey söyleyememiştim. Maazallah ya beni bırakırsa, ortada kalırdım, içimdeki prenses isyan ederdi. Kuzu kuzu peki dedim. İkiyüzlüyüm işte. Peki ya siz hep dürüst müsünüzdür? Ama arada yaparım ben temizlik. Amaç temizlik değildir. Kafayı boşaltmaktır. Kafam doluysa, kızgınsam, hırslıysam, mutsuzsam girişirim temizliğe. Hırsımı viledadan alırım. Bol suyla oynarım. Balkonları, banyoyu yıkarım. Su arındırır çünkü bütün negatiflerimizden, iş bahane işte. Dün de öyle yaptım. Duygusal boşluktayım. Boşluğumu temizlikle doldurdum bir güzel. Valla yaparken çok mutluydum. İlk önce zihnim gevezelik ediyordu ama sonra hızıma ayak uyduramayınca susmak zorunda kaldı zalim. Sonunda duygusal boşluğum ile zihinsel boşluğum sevgili olunca, temizlik uçmak gibi oldu bende. Yaptım da yaptım yoruluncaya, bitap düşünceye kadar. Sonra da nefis taze sıcak bir kahveyle benim yerimde; mutfak masamda yazımı yazarak zaferimi kutladım. Aslında şöyle soğuk birayla da olurdu ama bir gün önce arkadaşım zevkle içmişti dolaptakileri. Neyse bu akşam telafi ederim nasıl olsa. Evet, özgürüm ben özgür. Hayat benim ya da ben kendi hayatımın efendisiyim. İstersem çıkarım istersem (benim) evimde keyif yaparım. İster içerim, sarhoş olur, dağıtırım. Gerçi ben öyle dağıtan cinsten değilim. Kışın o en soğuk havaları yaşadığımız gecelerin birinde aç karnına tekilaları üst üste yuvarlayınca baya sendeledim. Başım döndü. Sonra kendime geldim bir kahveyle ve geceyi öylece, güzel ve farkında geçirdim. Eve geldim yattım. Sabah uyandığımda başım dönüyordu. Vay neydi o? Evet gerçekten dünya dönüyordu! Tecrübe ettim. Ayrıca akşamı hiç hatırlamıyordum. İşin ilginç yani kimse kafayı bulduğumu anlamadı, ben bile. Takdir ettim kendimi. Ettim de üç gün terk etmedi beni tekila. Tam kabullenmişken kanımdaki işgali, geçti. Arkadaşlar tavsiye etmem. Siz siz olun aç karına içki içmeyin, özellikle duygusal boşluktayken. Çünkü işte o zaman bir tane içsek de zom oluruz. Tecrübe etmedim ama gözlem yaptım. Şişede durduğu gibi gerçekten damarda durmaz. Damarlarımızda dolaşırken hücrelerimize kadar içimizdeki isyanı çıkartmamız için komutlar verir. Biz de buna karşı koymaz, teslim oluruz. E tabi arada kendimiz olmalıyız değil mi? Bazımız sızarız, bazımız çok neşeleniriz içimizdeki hüzne inat, bazımız kahraman aslan kesiliriz içimizdeki korkak tavuğa rağmen. Aslında içimizdeki olmak istediğimiz insanı ortaya çıkartırız. Ama ne yazık ki biz gerçek kendimizi göremeyiz ve bunun tadına varamayız. Bizim eğlencemizle, neşemizle ve atıp tuttuklarımızla başkaları eğlenir. Ayrıca ceremesini de çeker çünkü bizi koruyup kollamak zorundadırlar. Burada haksızlık yaptığımızı düşünüyorum. Ya mesela ben rahatsız oluyorum. Dışarı çıkmışım, dans edeceğim, kafayı dağıtacağım içmeden, ............ dan. Ama yok biri bu isteklerine inat kafayı bulur, senin neşeni kaçırır. Gerçi artık onu da aldırmıyorum. Ben keyfime bakıyorum. İsteyen istediğini yapmakta, yaşamakta özgürdür. Kimse kimseye bağlı değil şu hayatta. İşte bu akşamda canım isterse çıkıp, dans edip ilk defa gerçekten yaşadığım yalnızlığımı, kendimle olan birlikteliğimi kutlayacağım. Siz de katılır mısınız acaba bana?

Ben Sevgi Periniz katılsanız da katılmasanız da sizi seviyorum duygusal yalnızlığımı sevdiğim gibi...






1 yorum:

  1. Aslında hiç birimiz yalnız değiliz....Yalnızlığa olumsuz manalar veriyoruz...Güzel yanlarını keşfettiğimizde özgürlüktür aslında....Neye nasıl baktığımız önemlidir....:)

    YanıtlaSil

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı