Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Çalsana Telefon :)


Telefonum çalmaz oldu. Evet, hem de benim. Nayır, nolamaz! Şimdi şuna bak şımarık demeyin.
Valla beni erkekler yaptı böyle. Nasıl demeyin; erkekler şımarttı beni. Şöyle; yaklaşık iki ay önceye kadar telefonum hiç susmazdı. Sanki hepsi gizli bir yarış içindelerdi ya da ebelemece oynuyorlardı; sende kaldı, bende kaldı hesabı. Ben de az değildim hani. Hepsine mavi boncuk dağıttım. Dağıttım sefam olsun. Mavi boncuk dağıttım ama sadece, gerçekten. Hiç birine yaklaşmadım ya da sözler vermedim. Ben sadece erkekler üzerindeki etkimi belirlemekle meşguldüm. Yani oyun oynamaktaydım. Zaten hayatın kendisi bir oyun değil miydi ki... Bu arada onları keşfettim. Şimdi hepsi ayrı modeldi bunların tıpkı biz kadınlar gibi.
Mesaj kutum hep doluydu. Dıt dıt mesaj sesi sanki bir parçam olmuştu. Neredeyse şaşı olacaktım. Çok şükür bitti. ( Şimdilik mi acaba? ) Neyse ben bunlara mavi boncuk dağıtırken pek eğleniyordum.
Bazılarıyla kahve içtim, bazılarıyla yemek yedim, bazılarıyla dansa gittim. Ama nihai hedef belli modellerin hepsinde. Çakallar! Ama haksızlık da etmeyeyim. Hepsi çakal değildi. Modeller dörde ayrılıyor; çakallar, tilkiler, kurtlar ve aslanlar olmak üzere.
Şimdi çakallar avını belirler, gözlemlemez sadece hedefe odaklanırlar. Yalnız hayvanlar âleminde çakallar sürü şeklinde gezer, insan âleminde ise tek başına. Çakallar hedefi vurmak için yapılması gerekeni bilir ya da bildiğini sanır. Çünkü bütün kadınları aynı kefeye koyar. Hepsine aynı sözler, kurlar, davranışlar. Bunlar o hedef için maddi olarak ta her şeyi vermeye hazırdılar. Ne isterseniz. Ama öyle hemen pes etmek yok. Pes edip av olursanız yandınız. Hop kayıptırlar. Çünkü çoktan başka bir hedefe kilitlenmişlerdir.
Yok, pes etmezseniz her daim peşinizdedirler. Valla! Arada sıkılırlar, geri çekilirler. Ama sonra tekrar gelirler, sonra tekrar, tekrar. Artık hırs yapmışlardır. İlle de avlamalıdırlar. Fakat bu sefer daha tehlikelidirler. Çünkü siz başka kadınlar tarafından oldukça beslenen egolarını yerle bir etmişsinizdir. Bu durumda teslim olmanızı tavsiye etmem. Ham yaparlar sizi Maazallah! Ben av olmadım bunlara, çok şükür hislerime ve canım egolarıma. 'Sürünün çakallar' modum, beni korudu. Ama çok eğlendim. Seviyorum çakallar sizi.
Gelelim tilkilere; tilkiler tam tilkidir işte. Cin olmadan adam çarpamaya çalışır bu modeller. Genellikle ya evlidirler, ya nişanlı ya da bir ilişkileri vardır. Artık birlikte oldukları kadından sıkılmış kendilerine taze bir kan aramakla meşguldürler. Elbet ağlarına bir zavallı ceylan takılacaktır. Bu modeller evdeki düzen bozulmadan sadece ve sadece heyecan ararlar. Bulduklarında karşısındakini bitirene kadar sömürürler. Sonra mutlu, mesut yuvalarına dönerler. Yalancılar. En tehlikelileri bunlardır. Aman dikkat! Sonra kurtlar vardı değil mi? Bunların da nihai hedefi bellidir aslında ama davranış şekilleri farklıdır. Bu modeller bağlanmaya meyillidirler ama bir tarafları şeytan tarafından teslim alınmıştır. İki ruhludurlar. Eşref saatlerine denk gelirseniz ne ala. Yok gelmezseniz yandınız. Med cezirlerinde yorulursunuz, hem bağlanmak isterler hem de özgürlüklerine düşkünlerdir.
Bir de aslanlar var. Bakın bunları ikiye ayırıyorum ben. İlki şöyle halim, selim, korumacı, görmüş geçirmiş, sonsuz güven veren ve sıkıcı. Evet sıkıcıdırlar.
Biz kadınlar durağan erkeklerden sıkılırız. Sıkılmaz mıyız? En azından ben sıkılıyorum... Bu aslanlar sizi sever, kollar, korur, üzerinize titrer. Sizle yüz göz olmaz. İlk zamanlar güzel gelse de bunlarla ilişki bir müddet sonra batmaya başlar. Çünkü heyecan yoktur. Kardeşim heyecansız ilişkiyi ne yapalım ya da ben ne yapayım. Almayayım, alana da mani olayım. Yakmayın kendinizi. Zira bağımlılık yaparlar çünkü hayatınızı kolaylaştırırlar. Ben bunlarla şahsen hiç eğlenemedim. Atraksiyon sıfır. Ayrıca çabuk pes ederler çünkü çok efendidirler. Gelelim ayaklarınızı yerden kesen, modern prenslere. Modern prenslerimiz tam bir aslandır. Ötekinden farkı sadece bunlarda heyecan ve otorite vardır, biraz da egoları. Fakat pazarda yok satılırlar. O yüzden bulmak zordur... Siz en iyisi mi akşam pazarına kalmayın...
İyi güzelde bu tarz aslanlarla olmakta kolay değildir. İstekleri, şartları, şurtları vardır. Onlar size uymaz.
Eğer bu modeli istiyorsanız; sakın özgür kızı oynamayın ya da özgürseniz uzak durun. Mesela ben hem aslan isteyip hem de özgür olmak isteyen aykırı kadın modelindenim. Nasıl olacak. Olacak. Ben istersem olur... Neyse bu modellerin hepsiyle eğlenirken ve ret etme zevk ve rehavetindeyken telefonlarım birden sustu...
İlk zamanlar fark etmedim. Sonra bir gün kulağım ve ellerim boşlukta kaldı. Ne de olsa alışkanlıkları vardı. Sonunda yorulmuşlardı, bıkmışlardı. Sanırım ben sıkılmıştım ve oyundan çıkmıştım! Ama sıkılan ruhum hiç aramadı. Huzur gelmişti. Çünkü aslında haber anlatmak yorucudur. Gelene ve kalana git demek, ava geleni avlamak ruhunda dalgalanmalar yaratır. Egolarını beslerken; senden, ruhundan çalar. O yüzden şimdi yaşadığım sessiz, huzurlu, habersiz mod daha eğlenceli. Unutmayın eğlenmek güzeldir eğer güçlüyseniz ve hayır diyebiliyorsanız. Ya da sınırlanız varsa, onları belirliyebildiyseniz ve koruyabiliyorsanız. Yoksa bu arena da kaybolursunuz. Ruhunuzu ve bedeninizi kirletirsiniz. İnanın değmez.
Sizi seviyorum bu modellerin büyüttüğü egolarım ve yaşattıkları eğlencelerim gibi.

4 yorum:

  1. Baktım da ben hangi gruptayım kestiremedim :))

    YanıtlaSil
  2. Herkes kendini daha iyi bilir. Sen bilmezsen kim bilecek... :)) Demek kendini tanıma zamanı gelmiş.... :))

    YanıtlaSil
  3. Ozde degil; sozde sevgilm yazin cok guzeldi begendim ama bunda sacmalamissin.

    YanıtlaSil

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı