Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Yalnızlık

Yalnızlık yalın kelimesinden gelir; yalın sadelik, çıplaklık, alev.
Şu hayatta kaçımız sade saf sevginin aleviyle tutuşup çıplaklığımızı en güzel şekilde onurlandırmışızdır? Ya da gerçekte ne kadar çıplağızdır? Kaçımız saf gerçek sevgiyi bilmiş, göstermiş ya da alabilmişizdir?
Hepimiz yalnızlığımızı bir şekilde dillendiririz. Kimimiz için en kadim dost, kimimiz için zavallılık, kimimiz için ceza, saklanma. Sevgilimizle, eşimizle, çocuğumuzla, arkadaşımızla ya da kendimizleyken hep bizimledir kendimizce tanımladığımız yalnızlığımız. Aslında yalnız değilizdir. İçimizdeki o ta derinlerdeki sevgimiz vardır. O hep bizimledir. Ama nedense onu görmezden geliriz. Onun yerine yalancı aşklar, yalancı sevgiler, yalancı arkadaşlar ve eşler seçeriz ve mutlu olmaya çabalarız. Oluruz da işte yalandan oluruz. Sonra yine kendi yalnızlığımıza geri döneriz. Sanki bir dönemecin içine koyulmuş fareler gibi hep aynı döngüyü yaratır, yaşar sonra terk eder ve ağlarız.
Neden sadece bir kere bile olsa gerçekten sevmeyi denemeyiz? Çünkü korkarız! Şartlarımızı, isteklerimizi koşullarımızı terk etmek zorunda kalırız. Sadece herhangi birini o olduğu için sevmek ne zordur değil mi? Bizi de kimse öyle sevmemiştir. Hep bir şart koşulmuştur. Evde iyi çocuk, okulda çalışkan öğrenci, işte disiplinli çalışan, evlilikte özverili anne babalıkta fedakâr olursak sevileceğimize kodlandırılmışızdır. E peki; yaramaz çocuğa, tembel öğrenciye, disiplinsiz çalışana, kendini düşünen anne babaya ne olmuştur? Kimse sevmemiş midir acaba? Bilmem. Zaten önemli mi? Hepsi saçmalık!
Ben yalnızlığımı severim. Çünkü o zaman kendimle kalırım. Dinlerim kendimi, konuşurum içimdeki benle. İçimdeki zenginliği keşfederim, mutlu olurum, ama benim için yalnızlık bu kadardır. Sonrasında çocuğumla, arkadaşımla, sevgilimle, eşimle bu kendi zenginliğimden kazanımlarımı paylaşırım, sevgi veririm ve sevgi alırım sadece!
Benim yalnızlığım kalabalık içindeki yalnızlık değildir, aksine içimdeki çıplaklığım ve alevimdir. O alevi tutuşturup herkesi ısıtmaktır sevgimle.
Ama çoğunlukta yalnızlık tek olmak, tek kalmaktır. Hep yanımızda biri olmalıdır. Ne yaptığı, söylediği çoğu zaman önemli değildir. Oysa yanımızda her kim varsa aramızda sevgi bağı olmalıdır. Karşılıklı verilip alınmalıdır. İşte o zaman alev alınır ve bu yaşadığımız yalnızlar çöplüğü çiçek bahçesine döner.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı