Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

1 Haziran 2011 Çarşamba

Bir(İz)....



Sevgilim,
Aslında bizimkisi ilk görüşte aşk değildi. Aynı ortamın insanıydık biz seninle. İkimizde duygu tamircisiydik ama ne yazık ki kendi duygularımızı,heyecanlarımızı, aşkımızı tamir edemedik, hurdaya çıkardık ve öylece pes ettik.
Dedim ya biz seninle tanışıyorduk. Ama bana aşık olduğun o ilk anı hatırlıyor musun ? Hani Bahariye'de karşılaşmıştık. Sen bana o ilk sana sıcacık, mutlu, heyecanlı merhaba dediğimde aşık olmuştun, hatırladın mı yoksa unuttun mu ? O günden sonra sanki kalplerimizde bir kıvılcım olmuş ve biz o kıvılcımı ateşe dönüştürmek için yola koyulmuştuk. Önceleri yavaş, derinden. Dedim ya; aynı dünyaların insanıydık. Telefon ve mesaj tarafiğimiz günden güne arttı. Sonra kahve sohbetlerimiz, keyifli akşam yemeklerimiz. Zamanla duygularımız gelişti.
İkimizde yaralıydık aslında. Ben terkedilmiş, sen ise terk etmiştin. İkimizinde yaşanmışlıkları vardı ama seninki benden baya fazlaydı. Aramızda yaş farkı vardı. Sen artık olgunluk mertebesine erişmiş, sakinlemiş, dinginlemiş ve bunun keyfini çıkarmaktaydın. Bense orta yaşa henüz yeni girmiş, hala heyecanlı, umutlu, aşık ve birazda çocuksuydum. Hatırlar mısın; beni sincaba benzetirdin. Evet ben bir sincaptım sevgilim, hayatı ciddiye almayan sadece tek başına bir cevizin peşinde koşan. Aslında umursamaz gözüksem de sen de bilirdin ciddiye aldığımı. Ben sincap sen de ceviz ağacıydın.  Ağacımı kuruttun. Sincabını cevizsiz, aç bıraktın sevgilim.
Ben mutluluğu, aşkı sende öğrendim sevdiğim. Önceleri hep mışlar varmış duygularımda. Hiç biri gerçek değilmiş sana kadar. En çok eski kocamı sevdiğimi sanardım ben sevgilim, değilmiş sever gibi yapmışım. Oysa ne çok üzülmüştüm terkedildiğimde. Şimdi anlıyorum beni, senin için terketmiş. Ben aşkı, sevgiyi bileyim diye. Seninle aynı dili konuşurduk biz. Güelerdik, eğlenirdik, saatlerce konuşurduk . Ben konuşan sen ise dinleyendin. Çünkü sende keşfettim mutlu olduğumda ne kadar çok anlattığımı. Oysa sana kadar, az ve öz konuşurdum ben sevgilim. Teşekkürederim sayende gerçekten konuşmayı, içimi açmayı öğrendim..
Seninle güvenmeyi öğrendim. Sana güvenirdim, sana öylece, hesapsız, kitapsız teslim oldum. Sen benim yıkılmaz kalemdin, hasar aldı kalemiz sevgilim, güçlenir mi tekrar bilemiyorum. Benim içimde, kalemiz gibi hasarlı.
Hala seninle çıktığımız o büyülü tatilin her anı aklımda. Düşündükçe içimdeki kuş oralara, aşkımızı dolu dolu yaşadığımız yerlere uçmak istiyor sevgilim ama ben tutuyorum, tutmalıyım. Beni buna sen mecbur ettin sevgilim. Büyülü dedim ya evet gerçekten de öyleydi. Biz birbirimizi o tatilde büyüledik. Öylece atladık arabana. Nereye gittiğimiz, kalacak yerlerimiz ve süremiz belli olmadan. Sadece sen, ben ve bir de aşkımız vardı. Saatler geçirdiğimiz arabada ben hiç sıkılmadım sevgilim çünkü sen yanımdaydın bir de heyecanım. Sıkılınca kucağına yatardım sen araba kullanırken. Sen benim güvenli , dingin limanımdın. Ama sonra anlayacaktım olmadığını, senin de fırtınaların olduğunu.
Bu muhteşem tatilde hiç kalabalıklara karışmadık biz. Hep biz vardık. Biz dedim de hatırlar mısın seninle bir gün yıldızları seyrederken aralarından en büyüğünü ve parlağını kendimize seçmiştik. O bizimdi. Sıra isim koymaya gelince hiç zorlanmadık. Adı (Biriz) in bir izi olacaktı ve oldu da. BİR İZ  yıldızı... Şimdi o yıldız öksüz kaldı sevgilim ne de olsa artık biz diye bir şey yok. Bir sen bir de ben...
O tatilin bende değeri büyük. Ben ondan önce keşfettim sende beni. Sana sarıldığım an aslında kendime ya da  uzun zamandır göremediğim ve çok özlediğim hayat arkadaşıma ya da ruh sevgilime sarıldığımı hissettim. O an seninle bir olmuştuk biz. Çok dokunsal bir kadın değildim senden önce. Sevgililerim, kocam oldu. Geceleri yatağımda hiç birine uyurken sarılmadım ben, istemedim ama sende hep kollarını ve sarıp sarmalamanı aradım. Sen olmadan uyuyamadım. Sabahları seninle mutlu, bir kalktım, sensiz yarım, eksik... Genetiğimle oynadın sen benim sevgilim. Şimdiyi sorma bana sakın!!!
O büyülü tatil bitti. Evlerimize döndük. Hep bekledim bizim evimizi ben. Olmadı, olamadı. İzin vermedin sen sevgilim. Şartlar sundun önüme, sonrada bitiş sebepleri. Her seferinde dönüşler yıprattı beni sevgilim. Senin bencilliğin, benimse herşeye rağmen kendi isteklerimi yok sayıp, seni kabullenişlerim tüketti bizi sevgilim. Bize zarar verdik. Yıldımız matlaştı, ışığı bize yetmedi, aydınlatamadı. Sonrada kararmaya başlarken biz de kayboldu. Şimdi bir izsiz ve bizsiz yaşıyorum ben. Yolum belli değil sevgilim, karanlıktayım .
Yaşıyorum işte hayat bana ne sunarsa... Sen napıyorsun, nasılsın, bana koyduğun şartlar, istemediklerinle mutlu musun? Ben değilim be sevgilim, mutsuzum, özlüyorum seni. Biliyorum özlüyorsun sen de. Bırak şu istemediklerini, hayatımızı yarını düşünmeden yaşayalım diyemeyeceğim sana çünkü senin istemediklerin benim istediklerim. İkimiz de inatçı keçiyiz biz. Ama beni sen yaptın böyle sevgilim. Sen başlattın. Sen koydun kuralları, banaysa sadece uymak ya da uymamak kaldı. Uyamam ben sevgilim. Seni sevsem de hayatıma, isteklerime, yaşamaya hakkım olan duygulara ve anlara haksızlık yapamam,onları yok sayamam. Belki de Bir iz 'in izi tamamen silinince, içimdeki seninde izlerin silinir ve hayatıma başka bir ışık gelir. Zaman bana çalışıyor. O benim yanımda sen olmasanda. Şimdilik hayat böyle...
Seni seviyorum Bir iz'imizi ve onun ışığını sevdiğim gibi....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı