Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

1 Haziran 2011 Çarşamba

Yeni Ben...


Aman tanrım beni, yani bir ay önceki beni kaybettim. Arıyorum, tarıyorum ama yok gitti serseri. Oysa bana sormadan, izin almadan ne hadle bırakabildi ki beni. Durun bir dakika yoksa ruhum mu yol verdi? E peki bana neden söylenmedi ki? Öyle gerekti sanırım. Benim ruhum serseriydi. Mayın gibiydi. Arada ani patlamalar yapar sonunda da mükemmel dersler, verimli günler gelirdi. Her patlamayla önce ruhen ve bedenen sarsılma sonra da heyecanlar, mutluluklar, umutlar yaşardım. Artık ruhumdaki mayınlar tükendi. Keşke topraktaki mayınlar da tükense ve kimse ölmese, özellikle çocuklar. Ama ben o her patlamada ölür, yeniden canlanırdım. Bu benim yaşam biçimim olmuştu. Yaşam ve ölümü her an hissettim ben, mayınlarım tükenene kadar. Sanırım artık ne patlama, ne heyecan ne de ölüm var. Yaşama yani toprağa demirlendim ben. Teşekkürler senseim. Evet, benim bir senseim var. Çok şanslıyım. Sensei benim bu dünyadaki ruhsal rehberimdi. Ağlaya ağlaya, en dipteyken çıktığım ruhsal yolculuğumun en başından beri bana beni gösterdi. Benim için en doğru yolu ararken beni hiç bırakmadı ben de onu inatla ve heyecanla sarıldım. Şimdi toprağa demirlendiğime göre sensei artık benim hem ruhsal hem de dünyasal rehberim. Karanlıkların en dibinden ışığın en tepesine çıkarken de benim yanımda olacak. Bunu biliyorum. Nereden mi? Düşünsenize karanlığın, kötülüğün en kuytusundayken bana güvenen, yol gösteren ve çekip çıkartan kişi tabi ki de ışığın merdivenlerini tırmanırken bana el verecek. En tepeye çıktığımda orada beni karşılayacak ve şampanya patlatacağız. En diplerden yükseklere çıkış öykümü bir kitapla sizden biri olarak tek tek anlatacağım. O bana yol gösterdi. Biz de sizle yoldaş olacağız. Size yolu yani saf sevgi ve saf ışık yolunu kendimi anlatarak göstereceğim. Evet, sadece göstereceğim ya da hatırlatacağım zaten sizin bildiğiniz yolu. Hatırlayınca kendi yolunuzu kendiniz bulacaksınız ve hep sizin yanınızda olacağım.
Gelelim içimdeki daha alışamadığım yeni bene. Evet alışamadım. Beni neler bekliyor, neler yaşayacağımı biliyorum. Ben ne istersem onu yaşayacağım, zaten de yaşıyorum. Çünkü ben özümü aldım yani yaratıcılığımı hatırladım. Yaratıcıyım ben, kendi hayatımın yaratıcısı. Siz de olmak ister misiniz ya da kendi hayatınızı şu anda bile yarattığınızı farkında mısınız? Artık içimdeki fırtına bitti, bütün yaslarım kahkahalara dönüştü. İçimde ta derinlerde ağlayan değil gülen, güldüren ben var. Dengeye geldim. Tahterevallinin bir ucunda ben vardım diğer tarafta en ağırından egolarım, hırslarım, mutsuzluklarım ve tabi ki acı bedenim. Ağır geliyordu kaldıramıyordum. Ama şimdi hiç biri yok. Sadece mutluluk, huzur, dinginlik ve yaratıcılık var. Barışla birlikte içimdeki denge de sağlandı. Bundan sonra yaşadıklarımı ve yaşayacaklarımı sizlerle yani canım yoldaşlarımla paylaşacağım tabi. Bu duruma nasıl geldiğimi, gelirken yaşadıklarımı, en acı yüzleşmelerimi, gözyaşlarımı, taşkın sevinçlerimi, hayal kırıklıklarımı ve tabi ki hiç pes etmeyişimi size kitapta anlatacağım bekleyin. İnanın size iyi gelecek. Çünkü ben sizim siz de bensiziniz.
Şimdilik sadece size HATIRLAYIN diyebilirim. Dener misiniz?
Hatırlamayı deneseniz de, denemeseniz de, kabulde, ret de etseniz sizi seviyorum kendi kabul edişlerim, izin verişlerim,  karanlıklarımdan ışığa çıkışlarım gibi...
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı