Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

29 Haziran 2011 Çarşamba

Bazenler...

Bazen hiçbir şey yapmamak güzeldir. Ben bu günlerde onu yapıyorum. Hiçbir şey işte öylece. Bazen sıkılmak güzeldir sürekli yaptığımız şeylerden. Bazen yoruluruz koşmaktan. Bazen söylenecek sözlerimiz tükenir. Sessizlik bizi derinlerden çağırır. Sabahları yataktan kalkmak, günaydın demekten sıkılırız. Bazen çıplaklığımızı örtmekten sıkılıp çırıl çıplak kalmak isteriz kendimizce. Bazen bilindik olmaktan, bilindikleri yaşamaktan tükeniriz. Bazen kendimizden bile sıkılırız, insanlardan sıkıldığımız gibi. Bazen sevişmekten sıkılırız. İstemeyiz hiç kimse. Bazenler uzayıp gider işte.
Ben de çok koşmaktan yorulduğum, kelimeleri tükettiğim, bilindiğin dışındaki halimden sıkıldığım bazenlerimi yaşıyorum. Şu an kahverengi koltuğumda öylece susuyorum. Siz hiç öyle saatlerce bir şey düşünmeden durabilir misiniz? Ben dururum. Meditasyon inanın. Sessizlik güzeldir. Siz yanınızda arkadaşınız olsa da sessiz kalabilenlerden misiniz yoksa dayanamayanlardan mısınız? Ben dayanabilirim.  Çok faydalı inanın. Hele bir de yanınızdaki her kimse sizi çöp kutusu olarak kullanma hedefindeyse derhal, şiddetle yapmanızı tavsiye ederim. İzin vermeyin. Ben şu an kendime bile izin vermiyorum.
Sabah yataktan kalkmak istemiyorum, tüm gün pijamalarımla evde dolaşıyorum, Bol bol film izliyorum, gülüyorum. Müzik dinliyorum özellikle Mr Mozart. Saçlarımı taramıyorum, güzel görünmek zorunda değilim. Kül tablasını boşaltmıyorum istersem. Ona bakıp sadece gülüyorum. İşte hiçbir şey yapmıyorum. Duyar gibi oluyorum depresyondasın kızım sen dediğinizi. Gülüyorum. Çünkü ben o dipleri çok iyi bilirim. Evet, aynı davranışlar değil mi tıpa tıp? Ama depresyonda bunların hepsini bilinçsiz yaparsın,  zevk almazsın, ağlarsın, acı çekersin. Ben de bunların hiç biri yok ki. Aksine huzur ve yeni başlangıç sancıları var. Davranışlarımın hepsi bilinçli. Dinleniyorum. Tavsiye ederim. Dinlenin. Hiçbir şey yapmayın. Enerji depolayın, benim şu an yaptığım gibi. Kelimelerinizi biriktirin. Ama sadece bir kişiye saklamayın, onu bunaltmayın. Kelimelerimizi insafsızca tüketmeyelim. Yazık etmeyelim. Ben koşmayı sevdiğimi hatta bayıldığımı otuz iki yaşında keşfettim. O günden beri koşuyorum. Aşamalar bitti. Varışa geldim. Dinlenmeliyim, yoruldum. Dinlenmesem bir sonraki koşuda yolda kalırım. Bu dinlenme halim bana bir sonraki koşunun nerede, nasıl yapacağım hakkında karar verme kampı adeta.
Koşalım, arada duralım sadece dinlenelim ama her daim koşalım hem de bunu telaşsız, her anını yaşayarak, hedefimize varacağımızdan bir salise bile şüphe duymadan, ayağımıza takılan taşları öylece nazikçe kenara iterek yapalım.
Sizi seviyorum kendi boş boş anlamsız, bir o kadar aslında dolu ve anlamlı duruşlarımı, dinlenmelerimi sevdiğim gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı