Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

17 Haziran 2011 Cuma

İçelim, Güzelleşelim

İçesim var ve tabiî ki güzelleşesim. Haydi, gelin içelim. Var mısınız? Benimle ya da ayrı ayrı fark etmez yeter ki bir anı paylaşalım. Var mısınız? İçelim şişenin dibini görene, son damlasına kadar. Alkolün damarlarımıza karışmasını beklemeden neşelenelim, güzelleşelim. Kafamız iyi olsun içmeden. Sarhoş olmaya hazır olalım. Sokaklarda yürüyelim sallana sallana, düşe kalka. Şarkılar söyleyelim en yükseğinden, dans edelim el ele. İçtiğimiz şişeleri kıralım, kırılan kalplerimize inat. Koşa koşa sahile gidelim, kayalıklarlarda sek sek oynayalım. Gökteki ayı izleyelim, kalbimizdeki kuşları uçuralım, çocukluğumuzda uçurduğumuz uçurtmalar gibi. Ağacın altında mola verelim, içmeye, gülmeye devam edelim içimizdeki gözyaşlarına inat.
Bitirdiğimiz şişeleri kırmadan onlarla şişe çevirmece oynayalım, en sorulmaz soruları soralım ergenliğimizdeki gibi. Don ateş oynayalım çimlerde ayaklarımız çıplak. Yüreğimiz gibi donup, içimizdeki ateş gibi koşalım. Ateşimiz buz dağımızı eritsin. Yanalım, yanınca üstümüzü çıkartıp güzelim tertemiz Marmara denizimize atalım kendimizi, serinleyelim. Yüzelim ufka kadar yarış yapalım çocukluğumuzdaki gibi. Birinci olmasın, hepimiz madalyamızdan birer yudum alalım. Yatalım çimlere sere serpe ıslak vücutlarımızla, yıldızları izleyelim, güneşin doğuşunu bekleyelim heyecanla, ilk aşkımızın elini tuttuğumuzdaki heyecanımız gibi. Güneş yüzünü bize gösterdiğinde sevinç çığlıkları atalım, ilk doğduğumuzda ışığı gördüğümüz an gibi. Sarılalım birbirimize. Kutlayalım yeni gelen günü. Parti verelim doğum günü partilerimiz gibi. İçimizdeki neşe fişeklerini gökyüzüne fırlatalım sonra da izleyelim. Var oluşumuzu kutlayalım. Evrendeki varlığımızı kutsayalım. Bir olalım tıpkı evrenin de tek olduğu gibi. Yaşam kaynağımıza bağlanalım tıpkı gönüllerimizi, ruhlarımızı birbirine bağladığımız gibi. Birbirine kenetli ellerimizden sevgi enerjisi yayılsın dünyaya. Kahkahalarımız bütün canlıları uyandırsın, kuşlar alsın götürsün başka diyarlara neşemizi. Gelin yaşamak için tek yerimiz olan dünyayla barışalım. Dünya dönerken biz de dönelim kutu kutu pense oynadığımız gibi. Biz de topraklanalım çıplak ayaklarımızla, toprak ana bizi bağrına bassın. Zamanı durduralım, saatlerimizi sevgi ve neşeye tekrar kuralım bilindik saatin tam da tersine. Sonra bulunduğumuz yere yatalım ve uyuyalım. Kurduğumuz saat çaldığında yeni benlerimizle kalkalım neşe ve sevgiyle cıvıl cıvıl. Henüz uyanmış, sokağa çıkan herkese sevgimizi ve kahkahalarımızı verelim ve çoğalalım.
Var mısın bir olmaya, sevmeye, neşeye, kahkahaya? Geliyor musunuz benimle içmeye ve güzelleşmeye?
Unutmayın sizi seviyorum, içmeyi sevdiğim, güzelliğimi sevdiğim gibi.

2 yorum:

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı