Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

7 Haziran 2011 Salı

Bitiş mi Başlangıç mı ?

Bu akşam çocuklarımın balosu vardı. Giyindim, süslendim yanlarında sevinçlerini paylaştım. Hepsi süperdi. Kızlarım çok şık olmuştu. Danalarım hele çok yakışıklı olmuştu. Çok seviyorum onları. Onların yüzünü sevmeyi, onlara sarılmaya ve onların bana sarılmasına bayılıyorum. Onlar benim canlarım. Evet, bugün ayrılış ya da bitiş günüydü. Ama aslında yeni başlangıçların, heyecanların günüydü aynı anlamda. Ben her zaman yanlarında olacağım. Biliyorum başları sıkışınca bana gelecekler. Ben gerçekten onların rehberiyim şu an belki de farkında olmasalar da. İçsel olarak gelecekler bana.
Evet, onlara İngilizce öğretmeye çalıştım ama tam anlamıyla öğrettim dersem yalan söylemiş olurum valla. Çünkü serserilerin öyle bir ilgisi yok, zaten devlet okulundaki imkânlarla bu kadar. Benim umurumda da değil. İngilizceyi her zaman öğrenirler. Ben onları sevgiyi öğrettim. Sevilmenin nasıl bir şey olduğunu fark ettirdim. Umarın benden sonra da bu duyguyu yüreklerinde taşır ve unutmazlar. Onları sadece sevdim ben. Başka da hiçbir şey yapmadım. En zor zamanlarında yanlarında oldum. Yeri geldi kızdım, bağırdım hatta çemkirdim Geri zekâlılar diye. Ama hep bildiler onları ne kadar çok sevdiğimi. Herkese karşı korudum, kolladım. Hatta hep onların yanında oldum. Çünkü haklıydılar. Hala formalara, kurallara, sınırlara hapsedilmiş eğitim sistemimize karşı isyan dalardı. İyi de ben de isyandım ki. Evet, ben bu eğitim sistemine isyanım. Sadece çocukları aldıkları notlarla değerlendiren bir eğitim sistemi. DISGUSTING! Oysa hepsinin içinde ne cevherler var. Hepsi birer pırlanta. Biz işleyemiyoruz Yuh bize hatta yazıklar olsun. Mesela biz neden bu kadar şekilciyiz de şekle bakıp içine bakmıyoruz. Hepsini bir örnek giydirip, düzene sokuyoruz. RAHAT, HAZIR OL. Her sabah Andımızı okutuyoruz ezbere. Anlamını öğretemiyoruz. Türk’üm doğruyum, çalışkanım… Ya bizim neremiz doğru ki çocuğa bunu okutuyoruz. Oldu çocuklar da bunu yiyorlar değil mi? Tabi tabi yiyorlar. Onlar bizden akıllılar be. Onların dünya görüşü var bizse ülkeden çıkamadık. Türkmüşüz baksanıza. Bir baltaya sap olamamış insan ordusu. Ulan bu çocuklar bize gösterecekler bunlar olmasa da bir sonraki nesil benzetecek bizi. Çok merak ediyorum daha ne kadar ellerinden çocukluklarını alıp önlerine sınavlar, engeller çıkartacağız. Yok, yemeyecek bak görürsünüz. Demedi demeyin. Ama son pişmanlığımız fayda etmeyecek, çoktan giden gitmiş olacak. Ama biz tam duvara toslayacağız. Sevgiden uzak başarılar, zaferler bekleyen biz, onların isyanı ile karşı karşıya kalmak zorunda kalacağız. Çok merak ediyorum o zaman büyükten de büyüklerimiz ne yapacaklar. Hangi kılıfların altına saklanacaklar.
Çoğu zaman bu mesleği bırakmayı düşünüyorum. Bilemiyorum önümüzdeki beş sene içinde bırakabilirim. Çünkü bu sisteme uymuyorum. Ama benim gibi sevgi dolu öğretmenler çocukları bırakmamalı. Işık, yol gösterici olmalı. Sırf onlara kıyamıyorum yoksa inanın umurumda değil bir gram. Hiç ilginç yanı yok. Ama onların yüzündeki tebessüm her şeye değer. Onlar ışığın çocukları. Birinin bunu hatırlatması lazım. Yakın zamanda önümüze kristal çocuklar gelecek. Heyecanla bekliyorum. Çünkü onların hepsi saf doğan, dünyanın enerjisini yükseltmeye gelen çocuklar. Bari onlara kıymayalım. Zaten istesek de yapamayacağız. Emin olun. Onlar bizi yola getirecek. Sevgiyi öğretecekler, istesek de istemesek de… Ya değişeceğiz ya değişeceğiz.

Sizi seviyorum çocuklarımı sevdiğim gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı