Bugün babalar günü. Bütün babaların günü mutlu ve kutlu olsun. Benim babam yok. Kendisi şu yalan dünyadan sıkılıp ve gerçek yuvasına döneli tam tamına sekiz yıl olmuş. Yani bu özel günü mahzun, hüzünlü geçireli seneler olmuş. Babamla süper hatta iyi bir ilişkim yoktu. Kendisi bir haylice sinirli, kendinle kavgalı, sözleri bıçaktan keskin bir adamdı. Korkardım ben babamdan. Hep korkuyla büyüdük. Kuralları vardı, onlara uyulmalıydı. Uyuldu da. Ama sevgi neredeydi? Aslında vardı. Babam beni de kardeşimi de çok ama çok severdi. Şimdi şu anki aklımla anlıyorum ama çocuk aklımla anlayamazdım ki. Bizi hiç sarıp sarmalamadı. Sizi seviyorum demedi. Oysa bir çocuğun sadece sevgiye ihtiyacı vardır. Ama babam nereden bilecekti ki kendiyle ve herkesle hatta bizle öyle kavgalıydı ki. Sonra büyüdük, büyüdükçe sevgisini gösteremeyen babamın bana güven verdiğini yaşayarak öğrendim. Evet, babam benim için güvendi, korunaklı limandı varsın olsun kızsın, bağırsın. İyi olduğu zamanları da olmuştur çok. Son zamanlarda bana eee anlat bakalım hocanım demesini hep özlerim. Mesela çok da moderndi. Gece çıkmalarıma karışmazdı hatta annemden daha anlayışlıydı. Ama kural yine var tabi; evden gece 11 de çıkamazdım ama o saatte ya da daha geç vakitte gelebilirdim tabi annem rahat bıraksaydı. Olsun çıkardım ya. Rakı balık keyiflerimiz vardı kurallar dâhilinde. Öyle hızlı yemek yok. Yavaş yavaş tadına vara vara yemece ve içmece. İçerdim ben babamla. Ama beni ilk sigarayla yakaladığındaki ismimi çemkirmesini asla unutamam, hala kulaklarımda. Ama başka bir şeyde söylememiştir. Canım babacım benim. Bazen çok kızardım ona ve kendi kendime sorardım bu kadar kuralcı, asabi olmak zorunda mı diye. Hatta bazı zamanlarda ölse de kurtulsa dediğim olmuştur valla. Ama inanın kazın ayağı hiçte öyle olmuyormuş öğrendim.
Sonra babacığım gitmeye karar verdi ve bir sebep lazım oldu. Kanser bahanesini seçti. Yaklaşık altı ay yaşadı zaten. Zor günlerdi. Ama hep bir ümidim vardı düzelecek diye tabi nafile. Neden sonra bitişe geldiğinde Allaha yalvardım ben, al yanına acı çekmesin artık diye. İşte o gün sadece kendisi için ölmesini istedim. Öldü de; elinden tuttum gidene kadar. Yuvasına uğurladım. O gitti, ben kaldım. Yaşayacaklarım vardı. Elbet ben de gidecektim. Zaman işte. Ama ölse de kurtulsak diyen ben; çok ama çok üzüldüm. Önce onun için sonra tabi ki kendim için. O gittiğinde güven dalım kırılmıştı. Artık yalnızdım. Beni koruyacak, kollayacak kimse kalmamıştı. Yeni doğan benle, babam şu an yaşasaydı çok farklı bir ilişkileri olurdu. Ona kocaman kocaman sarılıp, babacığım seni çok ama çok seviyorum derdim. . Hatta çok heves ettiği futbol muhabbeti bile yapardım. E Halit sağ olsun. O gitti ben kendimi korumayı, kollamayı öğrendim. Bundan sonra da bir başkasına bu duyguyu hissedeceğimi sanmıyorum. Baba ya! Ne olursa olsun bizi babamız ve annemizden başka kim gerçekten sevebilir, olduğumuz gibi kabul edip bağrına basabilir? Kimse inanın hiç kimse.
O yüzden de ne olurlarsa olsunlar onları sevelim ve gösterelim sevgimizi.
Babacığım babalar günün kutlu olsun. Yanımda olsan da olmasan da seni seviyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder