Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

12 Haziran 2011 Pazar

Kadınlar Kulubü


Dün akşam Sensey ve ben kızının arkadaşıyla tanışmaya cadde de güzel bir kafeye gittik.
Neyse kız çok cici, aklı başında bir kız. Konumuz bu değil. Ben orada giyinmiş, kuşanmış otururken ve güzelliğim üzerimdeyken birden içimden bir haykırış duydum. Kızım senin ne işin var burada sana göre ergen olan kızlarla. Ama vardı işim işte. Senseyime eşlik ettim orada sorun yok aksine mutluluk var. O an birden mevcut durumumla yüz yüze geldim. Durumum vahimdi arkadaşlar. Kızlardan meydana gelen bir hayat kurmuştum kendime. Peki, erkekler neredeydi? Yok, yoktular. Halit’in peşinde, zamanı, parayı kolayca düşünmeden harcadığım gibi harcamaktaydım. Oysa birlikte sohbet ettiğim ergenler gibi önümde fazladan bir on beş yılım da yoktu hani. İşte o an anladım ben araftaydım. Halit yoktu, yeni biri yoktu, öylece kal gelmişti bana ama oysa zamana kalmazdı, o bana inat akıp gidiyordu. Zamana kızmadım tabiî ki, kendime de. Yaşamam gereken şeyi yaşıyordum, aymam gerekiyordu. Aydım çok şükür bayanlar, baylar. Hayat bekletmeye gelir miydi, gelmezdi asıl o seni bozuk para gibi harcardı maazallah. Hayır, duygusal alanım dışında hayatımın efendisi bendim burada askıda kalmıştım. Hemen ruhumu askıdan aldım. Tabi hayatımı da. Yaşamaya, yaşatmaya devam.
Hayat güzel, ben niye Halit’ de takılacaktım ama. Oysa takılacak çok aslan vardı. Ulan baktım herkes sevgilisiyle göz göze, el ele. Ben ne yapıyorum allahaşkına şu halime bakın. Hayır, benim amacım ne? Ulaşılmaz mı olmak? Yoksa ne istediğimi mi bilmiyorum? Yoksa bir erkeği başıma ek mi etmek istemiyorum? Yoksa alışkanlıklarımı mı terk edemiyordum?
Evet, kesinlikle hepsi vardı ne vahim değil mi? Ama en kemiği alışkanlıklarımı bırakamıyordum. Alışıyordum sigaraya alıştığım gibi. Bakın zaten sigarayı da bırakamıyorum. Alın size bir acı beden taraf daha. Offff, bıktım ne yalan söyleyeyim. Acı bedenlerimden. Sigarayı bırakamıyordum, Halit’i bırakamıyordum. Hay benim…
Olsun yavaş yavaş ablası. Hayır, sigara benim en kadim dostumdu. Hüznümde, sevincimde beni bırakmazdı, hep yanımdaydı. Peki ya Halit’e ne demeli? O benim zaten yanımda değildi ki. Alın size arıza bir durum. 76 doğumluların çoğu arızadır. Gerçekten. Ama bu arızaların içinde ne cevherler vardır ben de olduğu gibi. Zaten öncüler, fırtınalarını, isyanlarını, sorgulamalarını harita yapar kendine. Ben de öyle yaptım. Halit ile yaşadığım bütün duygularım sayesinde bütün arızalarımı bulmaktayım, bulacağım, temizleneceğim.
Böylece yeni gelene ve kalıcı olana yepyeni, parıldayan bir hediye olacağım. Made by me! Olacağım. Halit’in güldüğü gibi hahaaaaaaay hayat güzel ve bekle beni geliyorum. Siz de geliyor musunuz benimle yoksa sadece seyirci mi kalacaksınız. Bakın çok eğleneceksiniz. Zamanı harcamayalım.
Sizi seviyorum az sonraki eğlencelerim gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı