Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

2 Haziran 2011 Perşembe

Cadılıktan Bilgeliğe


Cadıydım cadı ölmeden önce ben. Her ölüşümde cadılığım bilgeliğe dönüştü. Cadılık ikiye ayrılıyor benim dünyamda. İlki tamamen dünyasal. Dünyasal cadılar çok etrafımızda. Öfkelendiklerinde ya da kendilerini tehlike de hissettiklerinde vahşi bir kedi misali tırnaklarını geçirirler değil mi? İşte ben de onlardan biriydim. Mutsuz cadı şirin. Mutsuzdum, hep tehlikedeydim o yüzden de arkamı kollamalıydım. Egoya bakın ne büyük yük! Sorun yaşamayan adeta yaratan ve yarattığı sorunda var olma savaşı veren acı beden bir cadı. Kavgalarım vardı benim. Önce kendimle sonra herkesle. Hep diplerdeydim bir türlü çıkamıyordum. Benim gibi birinin haketmeyeceği şekildeki dipler, sorunlar, depresyonlar. Dedim ya tam acı beden, kibirli ve egosuna teslim olmuş bir cadı. Eminim kimse sevmiyordu beni gerçek anlamda. Sevenler vardı onlar da nasıl tahammül ettiler bilemiyorum. O dönemdeki yanımdaki iki arkadaşıma teşekkür ederim, tabi bir de eski kocama. Şimdi düşünüyorum da ben onun yerinde olsam çoktan koyardım beni kapıya. İyi çekti, katlandı bana. Çünkü o da acı bedendi. Sonra ben cadılığımdan özgürleşip kendimi arama yolculuğuma çıktığımda, ondan ayrılmak isteyip de, ilk ve son tartışmamızda ona eskiden aynı trende olduğumuzu ama benim rotam değiştiği için çoktan trenden indiğimi söylemiştim. Gelelim ikinci cadılığa. Geçmiş yaşantılarımdan, genetik olarak getirdiğim medyumluğum, şamanlığım var. Sezgilerim kuvvetli. Duru görüm, duru işitim açık. İlk yüzleşmelerimden sonra keşfettiğim ilk ruhsal yeteneğim bu. Yukarıyla iletişimim iyidir açıkçası. Dolayısıyla cadıyım ben. Ama yolculuğum sırasında cadılığımın negatif tarafla anlaşmalarıma istinaden kullandığımı öğrendiğim an yıkılmıştım. O yüzden cadıyım diyorum, dünyasal anlamda kötü bir çağrışım yaptığı için. Yoksa cadılık dinlerden önce bilgelik, şifacılık demek. Sonra karanlıktan ışığa giden yolumda baya keşiflerim oldu. Onların hepsini kitapta anlatacağım. Şimdi ise bilgelik yolundayım. Hepimizin içinde olan bilgelik. Bilgelik demek farkında olmak. Kendinin, yaşam amacının, yaşamın, duyguların farkındalığı hem de yüksek farkındalığı. O yolda ilerliyorum. Farkındalığım fazla amacım yüksek farkındalık, işte o da bilgelik benim için.
Artık taşkın hiç bir duygum yok. İlk anda biraz paniklemiştim ama şimdi anlıyorum ve mutlulukla kabul ediyorum. Ben buyum. Şu anki en yüksek potansiyelimi çabalarımla yaratıp yaşıyorum.
Peki, siz canım yoldaşlarım? Siz ne kadar farkındasınız? Hayatınızı ne kadar farkında yaşıyorsunuz? En diplere düştüğünüzde, kendi ellerinizle kuyunuzu kazdığınızın farkında mısınız? Ya da tesadüf mutluluklar, aşklar, sevgiler mi yaşıyorsunuz tıpkı ölen ben gibi?
Ya da paranın esiri misiniz? Evet, özellikle soruyorum. Paraya mı çalışıyorsunuz? Sevdiğiniz işi mi yoksa para kazanmak için mi çalışıyorsunuz? Ne zaman aklınıza estiği gibi yaşadınız? Ya da bir kulübede yaşar mısınız? Yaşarsınız da mutlu olabilir misiniz yoksa o bilmem kaç oda lüks, konforlu evinizi mi arar ve her gün ağlanırsınız? Ya da insanları kıyafetleri, banka hesapları, altlarındaki arabaları, gittikleri yurtdışı tatilleriyle mi değerlendirip neden sizde yok diye mi dertlenirsiniz? Mesela ben ölmeden aynen bu anlattığım modelde biriydim. Ama inanın beni hiç mutlu etmedi bu tavrım ve bakış açım. Hepsi eski benle toprak oldu, eriyip gitti.
Şimdi ben varya, bir kulübede de yaşarım hem de mutlu olurum. Çünkü biliyorum mutluluk benim içimde ve elimde. Ben madde bağımlısı değilim artık. Unutmayın madde bağımlılığı aynı uyuşturucu maddelere bağımlılık gibidir. Sigaradan beterdir. Bilgelik yolumda artık ben ne istersem yaşarım. Sakın yanlış anlamayın tabi ki konforlu, lüks hayatı ben de seviyorum ama kölesi değilim. Olursa ne ala olmazsa mücella modundan şimdi yaratıcı mertebesine çıktım. Orada henüz stajdayım. Ama şu ana kadar yarattıklarım oldu ve olmakta. Bu saatten sonra ben yaratırım ve yaşarım tıpkı eski kaos, stres dolu, tehlike dolu, parasız hayatımı bir güzel yaratıp ta yaşadığım gibi. Bu durumda farkettiniz değil mi yaratıcı olduğunuzu? Fark edemediyseniz, bana inanmadıysanız, gülüp saçmada bulduysanız, şu an size bir tohum ekmiş olmaktayım. Er geç ayacaksınız, uyanacaksınız, olmadı üçüncü boyut halinizle burayı terk edeceksiniz. Çünkü boyut atlıyoruz siz değişseniz de değişmeseniz de. Her şey sizin özgür iradenize bağlı.
Sizi seviyorum kendi ışık yolculuğumu, yüksek farkındalığımı, yaratıcılığımı ve beşinci boyut heyecanımı sevdiğim gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı