Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

16 Haziran 2011 Perşembe

Tatilime Kal Geldi...

Oh yandan yandan, okul yarın kapanıyor. Sonunda yarabbi. Bu sene inanın geçmek bilmedi arkadaşlar ya. Performansımın yüzde ellisini bile kullanmadım. Ya sorarım size karga şey etmeden kalkıp karanlıkta derse başlayıp, günaydın yerine iyi geceler derken nasılda süper öğretmen olabilirim. Düşünsenize karanlıkta sokaklara döküldük millet sıcacık yatağında pirelerle son alış verişini yaparken. Şahsen Ben uyanıkken o uyuyan pire âşıklarına hiç de güzel metiyeler düzmedim içimden. Bir de kapıda bekleyen müdürümüzü her sabah gülerek ama içimden söverek selamladım. Adam heykel gibi her sabah şıkır şıkır hazır olda bahçe kapısındaydı. Yaz kış demedi amcam ya. Yok, yok müdür değil general olmalıymış kendisi. Böyle bir meslek aşkı görmedim ben. Hayır, kapıda bekliyorsun, meslek aşkıyla yanıyorsun anladım da peki derslere bizden önce girmesine ne demeli. Sınıfa bir çıkıyorum bizim general çocukları hazır ola geçirmiş beni bekliyor. Ay canım yükümü de azalttı sürekli. Süper müdür, tembel öğretmen. Umursamaz tavrım bu sene ayyuka çıktı. Her şeyi ve herkesi umursamaz durumdayım. İşimi de umursamadım sanki. Arkadaşlar çok sıkıldım İngilizce öğretmekten, Pawlow’un köpekleri gibi zillere bağlı kalmaktan . Bu sene hiç sormadığım soruyu sık sık sordum çocuklara. Kaç dakika kaldı?  Zil çaldı mı istikamet sokak. İşte ben de sokağa atma olayında çok başarılıyım. Yaz kış demedim. Aksatmadım. Nefes aldım on dakika sonra rolümün başına. İnanın çocukları sevmesem bir dakika bile çekemem. Ama işim olması gerektiği gibi yaptım. Sadece ekstra bir şey yok. Bütün yılı sabahtan öğleye kadar okul, oda üç gün, sonra ev. Yat yat karpuz büyüttüm bol bol. Dört gözle tatili bekledim. Hayır, tatil geldi de ne yapacağım? Ben zaten tatildeydim ki. Öyle tatil yerlerine gidip deniz kenarlarında sıcağında altında malak gibi yatasım da yok. Sanırım evde oturacağım. Akşamları atarım kendimi sokaklara, geçen yaz yaptığım gibi ama bir farkla Halit yok, eski ben de yok. Koskoca bir sene geçmiş. Bu yaz eğlenme vakti, kim bilir belki de aşk gelir ne dersiniz? Ama hislerim Eylül demekte. O zamana kadar gezmek, eğlenmek, gülmek var arkadaşlarımla. Neler yaşacağım? Birlikte yaşayacağız. Fakat şu an hiç bir şey yapmak istemiyor canım. Malak gibi yatmaktayım. Pek bir özlemişim. Bir sürü film aldım eğer yeni aldığım DVD i çalıştırabilirsem onları izleyeceğim. Siz de benimle izler misiniz? Yoksa ben anlatayım mı istersiniz size? Zaman kal, dur zamanı. Öylece duruyorum, durmayı özlemişim. Sizde benimle öylece durur musunuz yoksa çok mu aceleniz var? Belki biraz mola verirsiniz. Eğer verirseniz ben buradayım, kapım hepinize açık. Gelin valla, kalabalığı, biz olmayı severim ben. Yalnız evimin dağınıklığına bakmayacaksınız, hatta biraz toparlama yaparsanız ne ala, yapmazsanız muallâ. Siz gelin yeter.
Sizi seviyorum canım general müdürümü, karga şey etmeden kalkışlarımı, tüm seneye yayılan tatilimi ve kal gelmelerim gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı