Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

2 Haziran 2011 Perşembe

Eski Don Kişot Ben...


http://fizy.com/#s/125bio  Yeni bir sekmede açın lütfen

Bir arkadaşım yazdığım yazılarımı okuduktan sonra beni modern zaman Don Kişot'a benzetti. Harika! Bayıldım. Düşündüm ama ben olsam olsam tersine Don Kişot olabilirdim. Don Kişot bir asilzadedir. Keza ben de kendimi prenses sanırdım. Kendini kahraman bir şövalye yerine koyar, kendi yarattığım kaosları çözmekle adeta şövalyelik yapardım J Bizim  Kişot tüm kötülere savaş açar ve onları yok etme çabasındadır. İşte ben de aynı dış tehditlere karşı kendimi koruyup kollamak zorundaydım. Herkes kötü bense iyiydim. Neden sonra aklı başına gelir Don Kişot’un. Benim de sonradan acı çeke çeke, diplere bata çıka aklım başıma geldi. Hepsi bir ilizyondu, benim yarattığım ilizyon, tıpkı canım Don Kişot'un yarattığı ilizyonu gibi.
Sonra mı ne oldu? İçimdeki Don Kişot ayınca aslında tek düşmanın kendisi olduğuna, baya bir şok yaşadı. İşte o zaman asıl savaş başladı. Tek kötülük kendi içindeydi. İlizyonlardan gerçeklere geçiş yaptı. Gerçekler keskin bıçak gibiydi.  Aklımı, kalbimi, ruhumu deldi geçti.
Aslında dıştaki düşmanları biz yaratıyoruz. Unutmayın. Düşman diye bir şey yok. İlizyon o ilizyon!  Bazen şu resmi törenlerde çıkıp konuşma yapıyorlar ya hani içte ve dıştaki düşmanlarımıza karşı güçlü olmalıyız gibi. Ben çok gülüyorum onlara. Ya ne iç, dış düşmanı. Çok az zaman sonra sınırlar kalkacak. Hala biz neler öğretiyoruz çocuklara. Sanki onlar başka bir gezegenden de dünyalı değil. Sanırım dünyalılar olarak ancak bize uzaylılar saldırırsa birleşebileceğiz. Ancak o zaman bir olduğumuzu, birlikte hareket etmemiz gerektiğini hatırlayacağız. Oldu, onu babam da hatırlar J Önemli olan felaketler ya da istila edilmeden uyanmak.
Şimdinin Don Kişot'ları, ışık yoldaşlarım, felaketleri beklemeyelim. Kendi devrimimizi içimizde yapalım. Hazır mısınız? Güveniyor musunuz bu sadece sevgiye inanan yoldaşınıza?
Sizi seviyorum Don Kişod'un sevgilisi Dulsina'yı sevdiği gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı