Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

17 Haziran 2011 Cuma

Eski Sevgili

Sahi bir sevgilim vardı ergenliğimin son demlerinde. Adını da denizlerden almıştı. Pek de yakışıklıydı kendisi laf aramızda. Birde bir giyinirdi, maşallah hep marka. Nereden bulurdu ki o parayı? Aman ne bileyim ama çok yakışırdı o lacoste gömlekleri. Kot giyerdi 501 ay ne popoydu öyle ondaki. Arkasından pek bir bakardım itiraf edeyim. Hele o gömleği çıkardığı an tam bir denizci olurdu adı gibi. O omuzlar beni çağırırdı ve aklımda da başka şeyleri çağrıştırırdı. İlk gördüğüm anda âşık olmuştum ona ben. Manyak bir şeydi ya offf. Hele beni ilk aradığı zaman kalbim yerinden fırlayacaktı da cool takılmak uğruna yok saymıştım o ilk heyecanı. Fırlama bir şeydi, mahalle delikanlısı. Beni ilk almaya geldiğinde arabasıyla ( buraya dikkat arabasıyla diyorum ) elimden tutuvermişti terbiyesiz, fütursuz. Ben de hemen karşılık vermiştim çoktan hazır ol durumunda. Aşk bu aşk. Ne var yani. İlk öptüğünde de hemen ayaklarım yerden kesilmişti. Hiç zoru oynamadım yani anlayacağınız. Zaten o zamanlar bir geç ergen olarak oyunlardan haberim mi vardı ki benim? Kendisi aynı zamanda ağır abiydi. Öyle habersiz hareket etme alanım kısıtlıydı ama şikâyetçi olmadım o zamanlar ben. Hayret! Ama evet yine ben evet ben arızaydım arıza. Git, gel. Kal, kalma. Ayrılalım, yok yapamıyorum sensiz. Özellikle evden kovuşlarım muhteşemdi. Ama o kovuşlarımdan birinde dolaba geçirdiği yumruk daha muhteşemdi, benimse öylece kalakalışım ayrı bir muhteşemdi. İşte o zaman ona tekrar ve iki katı âşık oldum. Olmuştum da biraz da tırsmıştım hani. O gün anladım isyanım bastırılmıştı. Zaten o yumruktan ve dolap kapımın eğrilmesinden sonra isyan çıkartmadım hiç mazalllah sağlığım söz konusuydu.
Çok seksiydi çok. Anlatılmaz yaşanması lazım. Vücut süperdi resmen beni yatağa çağırıyordu. Ama bu ağır abi sekse davet eden vücuduna rağmen benimle onca sene kırmızı nokta yaşamaya yeltenmedi bile. Çok pişmanım çok neden baştan çıkartmadım ki bende. Salak ben işte. Şimdi nasıldır acaba? Başında saç kalmış mıdır? Seksi vücudu yağlanmış mıdır? Hala seksi midir? Ya da evlenmiş midir? Bilemiyorum ama beni o mangoda çalışan tezgahtar kız için terk ettiğinden hala şüphelenirim. Kız da çok güzeldi hani . Şerefsiz denizci. Sen beni terk ettin ben iflah olmadım senden sonra. Aslında bu durumda senin olmaman lazımdı ama neyse. Vardır bir sebebi. Şimdi sana sesleniyorum eğer hala formundaysan şu yarım bıraktığımız işimizi bitirelim mi ne dersin? Ama bu sefer ben seni bir bırakayım da gör her limanda sevgilisi olan zampara. Yalnız fark ettiyseniz âşık olduğum adamlar hep beni terkediyolar. Nerde hata yapıyorum ki ben hala anlayamadım. Var mı bir fikriniz? Lütfen yardım ediniz yoksa bir dahaki aşkımın da terk etmesi kuvvetle muhtemel. Eğer benim tarafımdaysanız help me please. Sana gelince denizci bak bekliyorum. Şartlar uygunsa anlarsın ya…
Sizi seviyorum bütün terk edilişlerim ve terk edişlerim gibi…

1 yorum:

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

67431