Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

4 Haziran 2011 Cumartesi

Lafı Koydum Galiba...

Ya kurban olayım şu elastik güzelim Türkçemize. Çoğu kelimemiz birçok anlama geliyor, mesela koymak kelimesi. Koymak ne demek? Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek. Ama biz ne yapıyoruz bu güzelim kelimemizi tabi ki toplumca en aç olduğumuz cinsellik üzerinde kullanıyoruz. KOYMAK. Ay ne ayıp! Kim kime koyuyor ya da ne koyuyor. Geçenlerde kız arkadaşımla facebook chatte bir türlü sahip çıkamadığım telefon şarjım üzerine derin, felsefik bir sohbet içindeyken, ona bir tane sana koyacağım dedim. O da bana terbiyesiz diyerek bilgisayar dilinde çemkirdi. Espri yaptı. Kabul ediyorum tam yerinde oldu. Güldüm, evet ne yapayım, ben mi çıkarttım farklı anlam yüklemelerini canım. Ama oysa ben masumca bir tane satın alıp ona da bırakacağımı söylemek istemiştim. Suç bendeydi değil mi? Serseri, sen de güzelim Türkçemizi düzgün kullanarak uzun uzadıya anlatsana tek kelimede bitiriyorsun işi. İşte bakın alın size bir tane daha benden kısaltma. İş bitirmek! Bu da o anlama geliyor. Ya biz neden sevişmeye bir işimiz gibi bakıyoruz. İş bitirilir de seks biter mi Allah aşkına. Ya biz çok fenayız. O yüzden de mutsuzuz mutsuz. Şu ülkede kaç kişi yaptığı işten zevk alıyor ki? Sadece görev. Şimdi cinselliği de işe çevirdiğimiz için hop yap ve bitsin. Yaptık mı yaptık, zevk aldık mı almadık mı önemli değil. Görevimizi yerine getirmenin huzuru yeter bize. Çünkü biz sorumluluklarımızı biliriz değil mi? Tıpkı evliliklerimizde olduğu gibi. Evlilikte de seks bir görev değil midir? Yapılması gereken bir iş işte. Yoksa amaç zevk almak falan değil yanlış anlamayın, ay çok ayıp, ne o öyle zevk almak falan Allah Allah! Sonra bir de vermek var. Bu tabire şahsen isyanım isyan. Ne demek ya vermek. Kadını aşağılayan bir kelime. Hayır, kadınlarda bunu o anlamda kullanıyorlar sonra bir de üstüne pişkin pişkin gülüyorlar komikmiş gibi. Ama yazık farkında değiller aslında kendilerini bir eşya gibi gördüklerinin. Ne münasebet canım, ne vermesi? Aslında biz kadınlar alırız, hem de istersek alırız, erkekler aldıklarını sana dursunlar. Bir kadınla asla sevişemezsin eğer istemezse. Ama erkekler öylemi? Maşallah motorlar mübarek. Ama motor kelimesini de kadınlar için kullanırlar oysa canım ilizyon erkeklerimiz. Eğer bir kadın her istediğiyle yatıyorsa ya da onların tabiri ile her erkeğe veriyorsa motor olur. İyi ya işte o en azından istediği için yapar bunu. Peki ya siz canlarım? Ya tabi haksızlık etmeyeyim bazıları farklı. Mesela son zamanlarda şaşkınım. Arkadaşlar toplumca erozyona uğruyoruz. Rollerimizi değiştirmişiz de ben fark etmemişim. Benim bildiğim erkek her daim hazırdır, talep eder ve naz niyaz yapan, başı kıçı ağrıyan da hep biz kadınlarızdır. Ama yok şimdi kadınlar istiyor, erkekler ya yorgun, ya da bunalımda, ya da başı ağrımakta. Bak bak, allah allah. Valla toplumca kaydık. Ay pardon yine yaptım çok özür dilerim. Kaymak dedim. Valla istemeden oldu. Hani sinirlenince canım erkeklerimiz bu zavallı, masum kelimemizi kullanırlar. Lan şimdi sana bir kayarım şaşırırsın gibi JYa kayakçı mübarek. Kay kay, inşallah kayarken oran buran kırılmasın, aman dikkat et. Zira en tehlikeli sporlardan biridir kendisi. Öyle sözde değil özde kayakçı olacaksın. Tabi yerse, işte basitiz basit!


1 yorum:

  1. Süpersin ya, yine kopardın beni...Espri ile koyarken sonunda mesajı da vermeyi de ihmal etmedin...

    YanıtlaSil

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı