Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

29 Haziran 2011 Çarşamba

Kadı köylüyüm- lüyüz...

Kadıköy… Kadıköy ile ilişkim ikiye ayrılır. İlki üniverite yıllarımda başladı. Kendisini pek sevmezdim. Çok pis bir yer gelirdi bana. Ben sosyetiktim ya. Ben ancak Bağdat caddesine takılırdım. Arkadaşlarımla bazen giderdim Kadıköy’e. Sahilde hasır vardı. Hatırlar mısınız?
Ay hiç anlayamazdım insanlar neden kendine işkence yapıp da o küçücük taburelerde otururdu ki. Ben de otururdum arada ama içimden söylenerek. Burnu Kaf dağında içinde zavallı Little Dreamerken. Pek bilmezdim zaten. Çok kalabalıktı offf çok sıkıcı, bunaltıcı.
Daha sonra büyüdüm içimdeki little dreamer da büyüdü. Aynı şeyleri farklı görmeye başladı. Dar dünyasından çıkmaya genişlemeye, keşfetmeye başladı. İşte o keşiflerimden biri Kadıköy’üm. Çok seviyorum. Şu an yaşamak istediğim tek yer. Öyle Moda falan değil. Kadıköy merkez. Bahariye olabilir hem de süper olur. Nasıl bir enerji ve sinerjisi var değil mi Kadıköy sevenler? Her şey var. Dünde oradaydım. Allahlım insan kalabalığı falan değildi insan seli vardı dün. Bahariye’nin girişinde sağda banklar vardır. Çok severim orayı. Oturdum ağacın altına, yaktım bir sigara başladım dikizlemeye. Allahım herkes oradaydı. Bir siz yoktunuz yanıııı. Çok kalabalık bir memlekette yaşıyoruz ama ben seviyorum şikâyet etsem de. Sanırım ben bu şehre ve Kadıköy’e aşığım ve başka bir yerde yaşayamam. Kadıköy'ü fütursuzca, deli ama dolu dolu dibine kadar yaşayan sınırları olmayan, zincirlerini kırmış cıvıl cıvıl güzel nazlı, işveli ve cilveli bir kadına benzetirim ben. Sonra bahariye de kulağımda müzik bangır bangır dolaştım. İvana’cım Allah seni inandırsın on altı liraya bir elbise aldım mango’dan çok şık tam sizin programa layık. Valla. Sonra arkadaşımla her zaman takıldığımız Bahariye girişindeki, otobüs duraklarının üzerindeki cafede mükemmel bir ziyafet çektik kendimize. Aslında genelde akşamüzerleri özellikle yazın bira patates keyfi yaparız ama dün çok acıkmıştık. Orası bana huzur verir. Ağaçların altında onca gürültünün, karmaşanın içinde cennette hissederim kendimi. Sanki cennetten cehenneme bakmak gibi. Tavsiye ederim hepinize. Yalnız dün garsonlar bunalımdaydı sanırım. Ama olmalılardı bence. Çünkü kafelerinde bir erkek harikası oturmaktaydı. ( Bu konu üzerine ayrı bir yazacağım bekleyin).
Şahsen benim ağzım açık kaldı. Bütün inançlarımı yıktı adam ya. Hala etkisindeyim inanın. Bekleyin.
Kadıköy fırsatlar yeri. Değerlendirin. Çok ucuza çok güzel kıyafetler alabilirsiniz. Ama asıl bomba arkadaşımın tam merkezde iki buçuk liraya fön çektirmesiydi. Evet, tam tamına iki buçuk lira. Ben inanamadım ve bizzat gittim olay yerine. Gerçekten dünün oscarını fönü çeken arkadaşa veriyorum. Çocuk otomatiğe bağlamış arkadaş ya. Bir de fön çekti. Ah ah kazıklanıyorum, kazıklanıyoruz. Fakat ben arkadaşıma aynen Sen utan mıyor musun o bozuklukları vermeye diye sordum. İnsan utanır yahu. Ama bir kalabalık, sürüm olayı. Akıl işte. Bravo. Bundan sonra saçlarımızı nerede yaptırıyoruz kızlar? İvana’cım, Eda’cım siz de takılın valla. Eğer beni yurt dışından okuyanlarınız varsa ben sizin yerinize gezerim. Varsa başka özlediğiniz yerler yazın bana. Sizin yerinize gideyim ve anlatayım.
Sizi seviyorum, Kadıköy’ü sevdiğim gibi.

1 yorum:

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı