Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

12 Mart 2012 Pazartesi

Eski Aşkta Yeni Aşka Talibim :)

Canım Aşkımın güzel varlıkları sizleri çok seviyorum, hissediyor musunuz? Aşkın yeni tanımı belirlendi. Eski, yaşlanmış hatta ve hatta çoktan çürümüş ve kokusu öfkeyle, hırsla, egemenlikle, kıskançlıkla ve korkularla havayı kirleten aşk kompozisyonu sonlandı. Sevgi dünyasında barınamaz, nefes alamaz, yaşayamaz zaten. İstese de istemese de kademeli olarak gitmek zorunda kalacak. Eski aşk tanımı nasıldı? Eski aşkta neler vardı? Neler yaşardık? Eski aşkta can acıtmalar vardı. Canımız acımayınca, gözyaşlarımız sel olmayınca aşk demezdik değil mi duygularımıza? Kıskanmayan sevgili âşık olmazdı bize sözüm ona. Yasaklar koymayınca sahiplenmiyor sanırdık.  Aşkta inişler, çıkışlar, kavgalar olmayınca o aşk aşk sayılmazdı. Heyecan olmazdı, yaşayamazdık. Bunu aşk sanırdık. Sıkılınca, tükenince de bunlardan aşkımız bitiverirdi, ta ki dinlenip yeni kasırgalara hazır oluncaya kadar. Evet, eski aşk tam anlamıyla bir kasırgaydı. Tatlı tatlı esen bir rüzgârla gelir, hafifliği ile bizi kandırır sonrada bir anda kendimizi şiddetli rüzgârların, yağmurların, çetin dalgaların içinde bulur, çabalar ama çoğunlukta tam boğulacakken karanın varlığını hatırlar, sığınırdık güvenli yalnızlık limanına. Tövbeler ederdik; bir daha mı diye ta ki diğer kasırgaya kadar çünkü bizim aşkı algılayışımız buydu. Aşkı yaşamadan duramazdık ne de olsa  ruhumuz aşka kodlu ama yanlış özdeşleştirme yaptığımız için aşkı yaşayış şeklimizde acı veriyordu. En başta bize acı kodluyorlar. Eros eski aşkta kalplere ok atar ama kalbimize atılan ok canımızı en baştan acıtırdı. Öğretmenim; artık Eros ok yerine çiçekler dağıtacak diye betimliyor. Bense şöyle betimliyorum; Eros bundan sonra can suyu akıtacak kalplere. Âşıklar birbirlerine can katacak, hayat verecek. Yeni aşkta kısıtlamalar asla olmayacak. Karşılıklı tam destek olacak. Can acıtan sözler, gözyaşları, kıskançlıklar, izin vermeler, almalar olmayacak. Sahiplenmenin anlamı değişecek. Eski aşkta sahiplenme tam anlamıyla iki taraf için ait olma demekti. Sınırlar vardı, sözler vardı. Oysa yeni aşkta sahiplenme sadece desteklemek, paylaşmak olacak, ama iyiyi, güzeli.
Bana gelince ben henüz bu yeni aşkla tanışmadım. Hala ben de eski aşktayım. Bilmem için âşık olmam lazımdır beklide. Ya da yeni aşk frekansına yeni yeni geliyorumdur. Ama şunu biliyorum;  hala acı aşkta olsam da içselim bunu desteklemiyor artık. Hayatı yaşarken de ilk defa bir adama acaba mı diyorum ama ona da eski aşk alışkanlığımı sergiliyor ve yansıtıyorum. Oysa ben bir peri maslı istiyorum sizlerin de bildiği gibi ama şu anda onu yaşamadığımın farkındayım. Onun suçu mu? Asla değil. Belki de suçlu aramak yanlıştır. Hepimiz böyleyiz. Değişme dönüşme sırası aşka gelmiştir bende. Çünkü içselim isyanda. Sinyal veriyor. Sen bu değilsin diyor. İpleri nasılda başka birine vermeye hazırsın, oysa sen sadece sene aitsin diyor. Bak giriyor musun onun dünyasına, hayır, sadece kendi dünyana kısa süreliğine alıyorsun ve hem de ona bunun için kızıyor, söyleniyorsun. Kendine bak, her konuda gösterdiğin yüzleşme cesaretini aşkta da göster ve gerçek seni gör. Kesinlikle içselim haklı. Ben bir süreliğine aşka olan inançlarımı, özdeşleştirmelerimi, eğilim ve alışkanlıklarıma göz gezdirmeliyim, değişip, dönüşmeliyim. Burada da özgürleşmeliyim. Ben sadece nasıl bir aşk istediğimi biliyorum, burada netim ama hala eski aşka ait eğilim, alışkanlıklarım ve zaaflarım olduğu sürece peri maslı aşk ve prensim gelmeyecek. Bunu fark ettim. Peki; şu anda hayatımda olan sevgili varlığa ne olacak? İnanın şu an bilmiyorum ama o da en iyisini hak ediyor. Şimdiye kadar gördüğüm en duygusal, sevecen insanlardan biri ya da en azından bana öyle. Ama bu peri masalı aşkına yetmiyor bunu fark ettim. O da prens olmaya hazır değil. Ama benden çok hazır olduğu kesin J Tabi onun da eski aşkta olduğu gerçeğini değiştirmez. O da hala zorda. Bense kolaycılıktayım. Oysa gelmemiz gereken nokta kolaydır. Ne o, ne ben aşkta kolayı bilmiyoruz. Bu durumda ilişkimiz bizi yoracak, kıracak ve yakacak. En azından ben öyle öngörüyorum. Bunu kesinlikle artık istemiyorum. Seçmiyorum bu aşkı. Öyle ise; bir süre tekrar içime dönüp aşk çekmecelerimi karıştırmam uygundur.
Sizden hiçbir şeyi saklamadım Can Kuşlarım. Hala benim de eksiklerim var. Sıra aşka geldi. Madde dersimi deneyimleyerek aldım ama aşk dersimi deneyimlemeyi seçmiyorum. Almam gereken dersleri zaten çoğunu almış bulunmaktayım sadece fark etmem gerekiyor. Çok şükür ki bana bugün kendimi fark ettim. Karıştırmaca bittikten sonra sizlere anlatacağım, yol göstereceğim ama şimdilik sadece durum değerlendirmesi yapıyorum sizlere. Sizler de yapın Can Kuşlarım. Kendinizi gözlemleyin, söylemlerinize kulak kesilin bakın bakalım sizler hangi aşktasınız. Ama lütfen dürüst olun kendinize. Biliyorsunuz en kolay kendimizi kandırabiliriz. Bunda maşallah çok başarılıyız toplumca. Ben cennetimi yapılandırmaya ve aşk çekmecelerimi düzenlemeye koyulayım sizler de kendinizle yüzleşmeye.
Sizi çok ama çok seviyorum, hayatımdaki kişiyi ve her şeye rağmen kendimi yine de olduğum gibi tamamen sevdiğim, kabul ettiğim gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı