Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

5 Haziran 2012 Salı

Aşk Eylemde Gizlidir :)


Aşk ne ifade eder size Can Kuşlarım? Heyecan, kalp çarpması, kısa süreli delilikten bahsetmiyorum. Bunlar fiziksel semptomlar. Geçelim onları. Gelelim aşkın tanımına. Bunun dışında nasıl tanımlarsınız aşkı?
Bence aşk olduğu gibi ve tamamen kabul etmektir. Gençlik başımızda dumanken, her şeyin farkında değilken, kök çarka odaklıyken fiziksel belirtiler bize yol gösteriyordu aşk tanımında ama belli bir yaştan, yaşananlar yaşandıktan, olgunlaştıktan sonra eski rehberin yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz artık.
Yaşadıklarımızdan neler öğrendik?
Öncelikle, hepimiz kısa süreli delilik sırasında gözümüze perde indiğini, âşık olduğumuz kişinin aslında sandığımız kişi olmadığını öğrendik.
Eğer temeli dolu değilse bize sadece heyecan veren, iştahtan kesen, bulutların üzerine çıkaran aşkın geçici olduğunu öğrendik. Çünkü gözlerimize inen perde çekilince kişi aşk kriterlerimize uygun değilse önce sızlanmaya, şikâyet etmeye sonra da kaçacak delik aramaya başlarız. Aslında birlikte olmak istediğimiz kişi asla bu kişi değildir. Âşık olduğumuz kişinin eğitim durumu, kariyeri, ailesi, karakteri hiç önemli değildir, ayaklarımız yerden uzaktır ya; yeterlidir. Benim şimdiye kadar âşık olduğum adamların hiç biri gerçekte birlikte olmak istediğim adama uymuyorlardı, o yüzden hiç biri bence gerçek aşk değildi. Olsaydı vazgeçemezdim. Oysa kararımı verdiğimde arkama dönmedim hiç. Çünkü hiç biri için işte ‘O ‘ diyemedim. Ne acı değil mi? Sizler aşkta şanslı olanlardan mısınız?
Şimdi size bana şimdiye kadar yapılan en güzel aşk ilanını yazıyorum. Ben çok etkilenmiştim.
Aşk cıva gibi bence,
Hiç cıva gördün mü?
Cıva çok enteresan bir maden, bir kap içinde olduğun da bir bütün gibidir.
Kaptan çıktığında, yani bir kaşık cıvayı alıp, düz bir zemine azcık sert olarak döktüğünde dağılır, kibrit çöpü başı kadar tanelere ayrılır, yüz, yüz elli, iki yüz parça olur. Bu parçaları kibrit ucuyla birbirine ittirerek yaklaştırıp iki ayrı parça birbirine deydiğinde anında birleşir, ek yeri falan kalmadan bir bütün olur  ve bu şekilde parçaları topladığın da hiç eksiksiz
döktüğün kadar cıvayı toplarsın ve inan hiç az önce dağalan yüz, yüz elli, ikli yüz parçaya ayrılmış halinden en ufak bir iz kalmaz.
İşte aşkta böyle bence.
Hayal kırıklıklarında dağılabiliyor, parçalanabiliyor. Toplarken dikkat edersen aynı eski haline gelebiliyor; bunu döktüğün yer önemli. Eğer pis bir yere dökersen bulamadığın zerreler olabiliyor ama temiz bir yere döktüğünde acele etmezsen her zerresini bulabiliyorsun.
Sanırım aşkı kiminle yaşadığın önemli,
Bu şimdi ve ilk defa sana anlattım. Bu benim bakış açım.
Seni seviyorum, hemde çok.
Biliyorum ve hissediyorum ki; sen çok temizsin. Dökülse de içimdeki cıva bu benim kaybetmeyeceğim tertemiz bir düzlem, toparlayabilirim hatta toparlamama sen de yardım edersin.
İşte bu güven, bu güzel bakış beni sana bağlıyor.
Sen de dökersen; emin olmanı isterim asla hiçbir zerresini vermezlik etmem, eksik kalmasını istemem. Çünkü ben de temiz bir yüzeyim ve senin asla üzülmeni göze alamam,  bunu istemem.
İşte bence aşk; bu saflıkta önce âşık oldum, sevdim dediğin kişiyi kendinden bile önce düşünmektir.
Bu böyle değilse; bir noktada problem var demektir. Bunu bana hissettiriyorsun,
Bak bu şarkıda ben seni düşünüyorum, seni hissediyorum
Nasıl oldu anlamadım tanıştık birdenbire
Nedenini sorma boş yere
Seni kucaklamak geldi içimden
Kendimi tutamadım
İşte geldim yanına
Ne güzel değil mi Can Kuşlarım? Ama aşkımız mezara değil pazara kadar bile süremedi. Aşkı anlatma şekli çok güzeldi ama eylemle desteklenemedi maalesef. Ben hissedemedim, gerçekten kendinden önce beni düşündüğünü. Belki o hissettiremedi, belki ben hissedemedim. Bittikten sonra ne fark eder. Benim için artık sözlerle birlikte eylem de çok önemli. Söylenenler eylemle desteklenmezse ben puf misali yok oluyorum. Bu saatten sonra gerçek aşk yaşamayı seçiyorum peki ya siz?
Bitişleri ve gidişleri çok iyi bilirim. Kolay değildir ama yaparım. Canım acır elbette ama ömür boyu acıyacağına üç, beş gün acır sonra biter. Hayat çok güzel Can Kuşlarım ve devam ediyor. ‘Ay hayat dur biraz ben acı çekiyorum’ diyemiyorsun. Öyle ise’ Hey içimdeki acı sen geçicisin, gelir ve gidersin’ demek en iyisi. Zaman her şeyin ilacı benim toyluğumun ilacı olduğu gibi. Hep söylediğim gibi; bu saatten sonra aklımın onayladığını kalbim, kalbimin onayladığını aklım destekleyecek. Mantıkla kalbin arasındaki dengesizlik hayatımızı dengesizleştiriyor. Ben varsam, hayat var. Ben çok değerliyim öyle ise hayatta öyle.
Ben Sevgi Periniz, size hayatınızda denge ve cıva misali temiz yüzeyde özde aşk diliyorum. Hatırlayın; seviliyorsunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı