Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

7 Haziran 2012 Perşembe

Allah ile Arama Girme!

Allah ile arama girme.
Ben benim ve Allahın yarattığı dünyasal bir varlığım.
Benim Allah ile arama din bile giremezken siz nasıl oluyor aracılık yapıyorsunuz, hatta ve hatta onun yerine kararlar verebiliyorsunuz?Buranın tekâmül alanı olduğunun farkında mı değilsiniz yoksa unuttunuz mu?
Allah biz varlıkları özgür bırakmıştır. Dünyaya gelecek olan varlığın kaderi çoktan bellidir.
Kürtaj olacaksa bile. Yoksa siz kadere de mi inanmıyorsunuz? Allah’ı bilen insan şu dünyada onun izni olmadan bir yaprağın bile kıpırdayamayacağını bilir yoksa siz unuttunuz mu?
Diyelim ki özgür irade geçerli olsun. Kişi bütün yaşayacaklarının kararını kendi veriyor olsun.
Eninde sonunda bunun hesabını vermeyecek mi?
Eğer bir kadın kürtaj olarak günah işliyor ise, kürtaj olmasını engellemek özgür iradesine müdahale etmek değil mi?
Peki, bu günah değil mi?
Bir kadının bütün hayatını etkileyecek bir kararı sizin vermeniz günah değil mi?
Kürtaj olan kadın bunun vicdani muhasebesini yapmaz mı?
Zaten cehennem denilen şey vicdan ile alakalı değil mi?
Allah yarattığı varlıkları her şekilde ve her durumda koşulsuz, yargılamadan sever.
Allah bile yargılamazken yarattığı bizleri, bizler kim oluyoruz da birbirimizi yargılıyoruz?
Yüce yaratıcımız bizim özgür irademize karışmazken bizler nasıl oluyor birbirimizin özgürlüğünü kısıtlıyoruz?
Yaratıcı enerji dişil enerjidedir. Öyle ise, bunu kullanıp, kullanmamak kendisine kalmıştır.
Sonra; çocuk doğurmak ile doğurmamakla ilgili kararı nasıl oluyor erkekler veriyor?
Kadın hamile kaldığı ve doğurmaya karar verdiği an hayatını değiştirmiştir demektir.
Önce bedeni, sonra bütün hayatı.
Bir mucize oldu, kürtajı günah sayıp, yasaklayan zihniyetteki erkeklerden biri hamile kaldı diyelim.
Ne hissederdi?
Bence yirmi dört saat buna dayanamaz.
Acaba ne yapar?
Bilmediği bir durum hakkında erkekler nasıl bu kadar kolay yargılayıcı ve karar mekanizması olabiliyor?
Peki, kadınlar tek başlarına mı hamile kalıyor?
Erkekler neden korunmuyor da kadın istenmeyen hamilelikte kürtaj olamıyor?
Varlık kadın diye anaç olmak zorunda mı?
Dünyaya gelen her dişi anne olmak zorunda mı?
Ülkemizde çocuk esirgeme kurumları bom boş mu yoksa tıklım tıkış annesi babası tarafından terk edilen çocuklarla mı dolu?
Devlet bu istenmeyen çocukları layıkıyla bakabilecek kadar zengin ve yetkin mi?
Esirgeme kurumlarındaki çocukların sağlıklı şartlarda yetiştiğini, sağlıklı bir psikolojiye sahip olduğunu kim iddia edebilir?
Diyelim ki; kadın istemediği halde, yasak olduğu için doğurmak zorunda kaldı.
Bu kadın mutlu bir hamilelik geçirebilir mi?
Anne karnındaki varlık annesi tarafından istenmediğini hissetmez mi?
İstemeden doğurduğu çocuğa bir kadın ne kadar şefkat gösterebilir?
Her yaşadığı sorunda çocuğunu suçlu görmez mi?
Bu çocuğa yazık değil mi?
Bizler çocukları çile çeksinler diye ya da dinsel egolarımızı tatmin etmek için mi dünyaya getiriyoruz?
Yoksa Allah’a yaranmak için mi?
Başka insanların yaşamını yıkarak yapılanı acaba Allah alkışlar mı?
Allah’ın yaranılmaya ihtiyacı mı var?  
Allah, yarattığı varlığa acı çektiren varlığı alkışlamaz bence yoksa bana kul hakkı ile gelme emri vermezdi.
Bu ülkede bunca insan açken, işsizken, var olan çocuklarını doyuramazken, adalet tarih kitaplarında kalmışken, demokrasi ütopyayken, Cumhuriyet tehlikedeyken, tek derdimiz kürtaj mı?
Kadın bedenini dillerine dolayan, haklarını gasp eden zihniyetler bunun vebalini her daim taşıyacaktır.
Allah’ın sobası yoktur. Yapılan her şeyin karşılığı bu dünyada vardır.
Dişil Enerjiyi düşürenler yaratıcı enerjiyi düşürdüklerinin farkında bile değiller.
Netice itibariyle Allah tarafından bana hediye edilen beden ve yaşam bana aittir.
Kaderimde varsa anne olmak olurum, yoksa kürtaj olurum belki hiç hamile kalamam.
Biliyorum ki; Allah’ın dediği olur başkasının değil. 
Bu bağlamda Allah’tan ülkeme akıl, fikir ve vicdan diliyorum.
Ben Sevgi Periniz sizi aşkla seviyorum tıpkı aşkla bağlı olduğum Allah’ımızın bize verdiği özgür irademi sevdiğim gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı