Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

16 Haziran 2012 Cumartesi

Zuzaylı mıyım Ne?

Sevgilier,
Valla billâh ben zuzaylı değilim.
Peki, ama neden sokakta yürürken hiç tanımadığım insan varlıklara gülümsediğim zaman bana garip garip bakıyorlar?
Gülümsemeyi çok severim zaten çoğu zaman içimden geliyor, doğal olarak gülümsüyorum. En çok sokakta yapıyorum bunu. Çünkü sokakta ben ben oluyorum. Rollerim yok, sadece Sevgi Perisiyim. Sokakta özgürüm alabildiğine. İstediğim kadar yürüyebilir, istediğimi düşünebilir, istediğimi gözetleyebilir, bangır bangır müzik dinleyebilirim, hayal kurabilirim.
Müzik dinler misiniz? Ben çok dinlerim hatta hayatımın en önemli parçalarından biri. Müziksiz eksik kalırım. Sizlere de tavsiye ederim. Sabahları muhakkak müzikle uyanırım. Kesinlikle hep neşeli ve hareketli şarkılar dinlerim şu anda kulağımda çalan müzik gibi.( Laura Branigan Gloria) Kendimi müziğin ritmine kaptırıp saatlerce dans edebilirim.
Siz hiç sokakta yürürken dans ettiniz mi?
Ben çok ettim, banane diğerlerinden, beni görmelerinden.
Çünkü pek o anda insanları umursamam, kendi hayal dünyamdayımdır.
Ara sıra dünyaya döndüğümde insanların beni gülümserken izlediklerine şahidim.
Duygularımızı dibine kadar yaşama taraftarıyım, o ne der bu ne düşünür demeden.
Bana ne onlardan, bunlardan, şunlardan.
Ben benim ve Sevgi Perisiyim. Tek ve özelim tıpkı sizler gibi Sevgililer.
Depresyona girer misiniz? Benim depresyonum genelde yüzleşmekle ve sorgulamayla özdeştir.
İşte o anlarda kimse konuşmasın benimle. Sessiz moda geçerim. Bir süre out of service oluyorum.
Ruhum için gerekli çünkü. O sırada ben ve ben sohbet etmekle meşgulüz.
İşte onlardan birine şu aşkı cıvaya benzeten sevgilim şahit olmuştu, şaşırmıştı.
Neyse, kısa süreli ben ve benin oturumundan sonra çıkıp yürümüştük sessiz ve karanlık sokaklarda.
Sonra birden ufacık tefecik olan beni kaptığı gibi omuzlarına aldı. Kendisi de bir hayli büyüktür.
Birden sessiz, karanlık sokak benim neşe kahkahalarıma aydınlanmıştı.
Muhteşemdi. Yüksekler harikaydı.
Onun sayesinde ben o gece yükseklik korkumu fark edip dönüştürdüm.
Bizi gören çiftler hiç ayıplamadı aksine hepsi gıptayla baktı.
O anlar onunla geçirdiğim en muhteşem anlardı, çünkü içimdeki neşeyi ortaya çıkartmıştı.
Teşekkür ederim ona sevgiyle. Biliyorum ki o da bunu ilk defa yapmıştı ve belki bir daha hiçbir kadına yapmayacaktı.
Ben bendim, o oydu işte öylece.  Anı yaşamak böyle bir şey Sevgililer.
Ama üzüldüğüm nokta; insan varlıklara gülümsediğimde karşılığını alamıyorum henüz.
Garip garip bakıyorlar. Acaba akıllarından ne geçiyordur sizce?
Bu kim ya mı diyorlardır, deli mi ne mi diyorlardır? Bana karşılık vermeleri için beni tanımalarımı gereklidir? Hepimiz tanıdığız ki aslında. Tek kaynaktan gelmedik mi? Kardeşler birbirini tanımaz mı?
Bana gülümseyerek cevap veren varlıklar yaşlı amcalar, teyzeler ve çocuklar. Neden acaba?
Çünkü onlar görmüş, geçirmiş, olgunlar. Hayatın anlamını bilmişler.
Çocuklar ise saflar ve içlerindeki saf sevgiyi henüz kimse kirletmemiş.
Yumuşak bir enerjim var aslında. Pamuk gibi ama henüz bu tam anlamıyla algılanmıyor.
Ben insan varlıkları mesleklerine, ceplerindeki paraya göre değerlendirmem. İnsan insandır işte.
Ne eksik ne de fazla. Ben neysem onlar da öyle.
Bir gece oldukça aristokrat bir erkek arkadaşla sahile inip, çimlere yayılıp, yıldızları seyredip, hayattan konuşarak şişeden şarabı devirdiğimizde çok mutlu olmuştu. Oysa onun teklifi lüks bir yerde kibar bardaklarda şarap içmekti.
Zaten hep yaptığı şeydi. Arada değişiklik iyidir. Yaşam mekânlarda değildir, dışarıdadır. Yaşam kıyafetlerde değildir, içimizdedir. Yaşam oturduğumuz evlerde değil kalbimizdeki yuvadadır.
Ben bunu öğrendim tam tersini deneyimleye deneyimleye.
Hiç bitmeyecek lafımın kısası belki bir gün sizinle karşılaşırız, size gülümsediğimde siz de bana gülümser misiniz? Gülümsemenize talibim.
Ben Benim ve Sokak Çocuğu Sevgi Perisiyim sizleri sokağa oyun oynamaya, eğlenmeye, anı yaşamaya çağırıyorum. Camınıza gelen taşın sesini duydunuz mu? Gelir misiniz benim yanıma?
Hatırlayın Seviliyorsunuz!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı