Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

31 Temmuz 2011 Pazar

YOLCU YOLUNDA GEREK II


Sevgilim yolculuğumdan döndüm, limana yaklaşmak istedim ama izin veremedin. Çünkü çoktan o limanın başka bir sakini vardı. Evet, sakindi, uysaldı. Oysa ben isyankârdım, asiydim, fırtına yaratırdım. Sana giderken tembih ettiğim her şeyi yapmışsın, yapmışsın da sigarayı, içkiyi çoğaltmışsın. Artık bir sakinin de var demirlemiş sana hem de kopmamacasına. Nasıl olmuş bu anlayamadım, nasıl da benim yerimi almış sende, bu kadar çabuk? Ama beni öldürmemişsin içinde. Hala içinde ben yaşıyorum yanın da o. Mutlu değilsin. Gözlerinden anladım bunu,  zaten dudaklarından dökülen cümleler de anlattı seni bana. Üzme onu demiştim sana giderken, üzmemeyi seçtin sende. Anladım o daha hiçbir şey yaşamadan kanadı kırılmış, güçsüz bir kuş. Yaralamak istemiyorsun, korkuyorsun, vicdan yapıyorsun. Ama henüz hiç bir şey yaşamadan bile kırılmış, güçsüz sakinin, senin limanında nasıl sağ kalabilir? Kalabilir evet, ama hep sen kendinden verirsin ve sonunda sıkılırsın. Severim zamanla sanıyorsun ama yanılıyorsun. Seni vicdanın teslim alacak ve hapis edecek. Hani bana demiştin ya o gece gözyaşlarını sevmem diye ama o ağlayınca dayanamadın değil mi? Cazip geldi sana senin için ağlaması. Şimdilik belki evet peki ya sonra? Sana bağımlı bir sakin, seni ne kadar mutlu edecek? Senin limanın sakin değildir ki oysa. İçinde fırtınalar kopar, seninle başa çıkabilecek mi? Sen şimdi onu kırmamak için çabala ama fırtınalarına denk geldiği her an savrulacak, dağılacak, kırılacak ve solacak.
Sevgilim ona toz kondurmuyorsun, haklısın o çok saf, temiz sana muhtaç değil mi? Ama unutma hiçbir kadın aslında saf değildir. Akıllıdır hem de çok. Döndüğüm de isyan edebilirdim, kıyameti koparabilirdim ve seni bunaltabilirdim ya da ben de salya sümük ağlayabilir, yalvarabilirdim. Sonuç ne olurdu bilemiyorum. Ama tercih etmedim. Senin gibi bir sürü fırtına, kasırga atlatmış ben, gözyaşlarına sığınmayı, yalvarmayı bırakalı çok oldu.
Ben aşkın, tutkunun ne olduğunu bilirim hem de iyi bilirim. Yaşıyor musun o aşkı, o tutkuyu. Onu da görmek için günleri, saatleri hatta dakikaları sayıyor musun yine? Senin yanında yokken meraktan çıldırıyor musun, kıskançlık krizlerine giriyor musun? Çılgınca sevişiyor musun onunla? Eğer öyle ise bir dakika daha durma evlen onunla. Ama öyle değilsin biliyorum. O zaman yapma, devam etme böyle daha çok üzeceksin onu. Çocuk için mi evleneceksin, hani şu çok istediğin kız çocuğu için? Mutsuz olacağın bir evlilikten olma kız çocuğu. Aşk çocuğu olsun kızın. Olsun diye olmasın. Yanlış yoldasın ama bu sefer yalnız değilsin, bir serçeyi de yanında sürüklüyorsun. Bana sorduğun soruyu şimdi ben sana soruyorum ne suçu var o çocuğun? Ama seçim senin ve onun. Ben karışmamam. Belki de mutlu olursunuz kim bilir. Umarım olursunuz. Biliyorum ki bir başkasının mutsuzluğu üzerine mutluluk kurulamaz. Belki de aradan o yüzden çekildim. Ama benim mutsuzluğum ne olacak?
Ben hayatıma devam edeceğim, hep yaptığım gibi. Yine mutlu olacağım şimdi olmasam da. Dünya da tek kadın ben olmadığım gibi tek erkek de sen değilsin değil mi? Beni düşündüğünü biliyorum boş ver. Hayatına bak ben öyle yapacağım. Seninle olmasam da sana hep sağdık kaldım ama artık bağlılığım bitti sanırım. Ne garip değil mi? Aslında bağlılık ne bir imza ne de bir yüzükle ne de ortak bir evle olamıyor maalesef. Bağlılık kalple, aşkla, tutkuyla oluyor. Şimdi bende ki aşkı, tutkuyu sana bırakıp gidiyorum. Kalbim ben de kalsın ki bir başkasını da sevebileyim. Tekrar âşık olabileyim, mutlu olabileyim. Benim için asıl yolculuk başlıyor. Size yolculuğunuzda mutluluklar diliyorum gerçekten. Mutlu olursanız, yüzümde tebessüm olur, ben demiştim demek istemem.
Sigarayı azalt, bazen nefes alamıyorsun bu yüzden. Sabahtan başlama içmeye. İçki acılarını unutturmaz. Yemek yemeği unutma, unutuyorsun, baş ağrını tetikliyor. Artık bu konuda sen azarlayan, kızan ve bağıran ben olmayacağım. Seni hiç düşünmediğimi, önemsemediğimi, bilmediğimi sansan da aslında seni hep bildim, önemsedim.
Geçen sefer giderken bana açık kapıdan gitmiştim, şimdi ise hiç açılmayan kapının önünden gidiyorum. Demek ki sıra başka bir aşk kapısında.  Asıl yolculuk başladı.
Hoşça Kal !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı