Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

1 Ağustos 2011 Pazartesi

İyi Kızlar Cennete, Kötü Kızlar her yere, Peki Ya Öküzler Nereye?


Böyle bir bakış açıları var değil mi erkeklerin yoldaşlarım? Kadınları ikiye ayırıyorlar; eğelenilecekler ve evlenecekler olmak üzere.  Bunu yapmalarına biz kadınlar izin veriyoruz ya neyse. Peki, biz kadınlar bunu yapmıyor muyuz? Biz de yapıyoruz, onlarla yarışabiliriz ama maazallah biz âşık olmaya görelim. İşte o zaman kalenin bale pabucu J Bunu yapmayan kadınlar ya da erkekler de var tabi ama azaldı şimdilerde. Özellikle erkeklerde ayyuka çıkmış durumda. Hayır, hangi hadle bunu yapıyorlar anlamadım. Kriterleri belli bu öküzlerin. Şimdi eğer bir kadın rahatsa, hayatını istediği gibi yaşıyorsa, erkeğe köle olmuyorsa eğlenilecek kadın oluyor. Eğer sessiz, sakin, uyumlu ahenkli ( yani köle ) ve namuslu ( O da ayrı bir tartışma konusu. Neye göre kime göre namuslu ) ise evlenilecek kadın oluyorlar. Allah Allah J. Hayır, sanki evlilik bu kriterlere bağlıymış gibi. İyi de neden böyle bir ayırım yapıyorlar? Yani sözüm ona eğlenilecek kadınlarla takılıp, onlara âşık olup, peşlerinde köle olup da sonra diğerleriyle evleniyorlar? Çünkü bu tarz kadınları zapt etmesi zor, uğraşmak gerekir. Diğerleri ise kolaydır. Kendilerini kocalarına adarlar. Dışarıda ki hayat aka dursun onlar sözüm ona mutlu mesut yuvalarında yaşarlar. Kocalarına çoğunlukta bağımlıdırlar. O ne derse öyle olur. Tam erkeklere göre değil mi?
Tamam, da peki bu erkekler cici eşleriyle neden mutlu olamayıp, onları evde bırakıp tekrar diğerleriyle dışarılarda fink atarlar acaba? Hiç düşündünüz mü? Çünkü evde sıkılırlar. Evde eşleri o kadar meşguldür ki; evle çocuklarla, dünyaları sınırlıdır. Konuşamazlar, gülemezler, dertleşemezler. Yine beğenmedikleri kadınlara dönerler. Çelişkiye bakın. Oysa mutlu oldukları kadınlarla evlenseler, hayatı paylaşsalar daha iyi olacak onlar için de işte bu kadınları da ikna etmek zordur, valla. Ama âşık olurlarsa onlar da bir süre köleleşebilir. Ama bu kötü yakıştırması bu kadınları ilgilendirmez. Erkekler istediklerini düşüne dursunlar onlar hayatları yaşarlar. Bilirler hayatta mutlu olmak gerekir. Nasıl mutlu oluyorlarsa onu yaşarlar. Bu onların kötü olduğunu göstermez. Aksine değerli, cesaretli, yeterli olduklarını gösterir. Onlar kim ne söyleyecek diye yaşamazlar. Zaten iyi de yaparlar. İnsanlar ölürken yapamadıkları şeyler için pişmanlık duyarlarmış.  Neyse konudan sapmayalım.
Şimdi iyi kızlar cennete, kötü kızlar her yere gidecek de peki siz öküzler; siz nereye gideceksiniz? Söyleyeyim size; cehennemim dibine. Bunu da ben söylemiyorum, hemcinsleriniz söylüyor. Bu durumda iyi kızlar cennete gidiyorsa iyiler, öte tarafta rahat edecekler ama dünyadan da istediklerini yapamadan kitlesel inanışlara dayalı bir hayat sürerek ve uyanmadan ayrılacaklar. Öküzler cehennemin dibine gidecek ya, yandılar, cayır cayır yanacaklar. EE bu arada yaktıkları canların faturasını ödeyecekler. Ama olsun sonra cennete alınırlar belki J Hurilerle takılırlar anlarsınız ya. Ama tabi o buruşuk, yanmış tenle hangi fıstık huri bakarsa öküzcüklere bilemiyorum. Kötü kızlar nasıl olsa her yere gittiğine göre sorun yok. Cennet cehennem fark etmez J Neden mi? Çünkü onlar hayatlarını istedikleri gibi yaşamış olacaklar şu fani dünyada.Dolu, dolu, bata, çıka, güle, ağlaya ama ölürken pişman olacakları bir şey olmayacak. Gönül rahatlığı ile ebedi mekâna gidecekler. Artık cennette iyi kızlarla buluştuklarında maceralarını özlemle anlatırlar, cici kızlarımız da ah keşke biz de yaşasaydık yüz ifadesiyle dinlerler. Bu durumda kötü kızlarımızın kaybedecekleri bir şey yok, aksine bir dünya kazançları olacak. E ne de olsa dünya da yaşıyoruz değil mi? Cennet veya cehennem var mı sizce? Varsa gözünüzde nasıl canlandırıyorsunuz?  Ya da cennete veya cehenneme inanıyorsanız; siz hangisini hak ediyorsunuz? Ben mi?  Bir sonraki yazım ‘Cennet mi Cehennem mi? ‘ yazımda anlatacağım.
Sizi seviyorum içimdeki kötü kızı, içimdeki iyi kızı ve onların çekişmelerini sevdiğim gibi.
Siz de hangisi baskın yoldaşlarım? Düşünün.
İster cennete, ister her yere gidin unutmayın SEVİLİYORSUNUZ!  Hey öküzler siz de, siz de seviliyorsunuz, valla J

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı