Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Dişimi Kıracağım...

Yoldaşlarım karşıma ilk tanıştığımız anda aslında gerçek olmayan, anlık düşünce veya belli bir amaçla ( siz anladınız onu J ) övgülerde bulunmayan, cool, oturaklı, kendini anlatmayan, ya da benim şeceremi çıkartmaya çalışmayan sadece öylece sohbet eden, yakışıklı, beni geçmişimle ya da fiziğimle değerlendirmeyen bir adam çıksın, peşinden koşacağım inanın. Ama nerde ya! Daha tanışır tanışmaz başlıyorlar. Ne iş yapıyorsun, yalnız mı yaşıyorsun, çok güzelsin, alımlısın, yemeğe çıkalım mı ? Ya kardeşim sanane yahu. Dur bakalım! Ben sana soruyor muyum canım! Hem ben seni beğendin mi bakalım? Ya da sana kendimi anlatmak istiyor muyum? Bunlar o kadar çok güveniyorlar ki kendilerine hayır cevabı onlar için söz konusu bile değil. Alışmışlar. E alışmış kudurmuştan betermiş derler ya aynı o hesap. İki konuşmada aşkları oluveriyorsun. Nasıl ya nasıl? Aşk o kadar basit mi ki? Bunlar yüzünden bu kelimeyi kullanmıyorum artık. Çok ucuzladı çok. Ya da hayatım. Lafa bakın lafa. Ne anlamlı bir kelimelidir oysa. Hayat en değerli şeyimiz..Daha yeni tanıştığımız kadına ya da adama hayatım diyebiliyoruz. Hadi oradan. Şimdiye kadar hayatım olacak kimse çıkmadı karşıma. İnsan hayatından vazgeçebilir mi ki? Geçemez, o halde ben vazgeçemeyeceğim aşkımla karşılaşmadım, yollarımız kesişmedi L . Halit bile vazgeçilmez değil ki bitti. Ama o bu adamlara her şeye rağmen bin basardı. Ben isimle hitap etmeyi çok seviyorum. Bana da ismimle hitap edilsin daha iyi. Her kişinin ismi söylerken tınısı vardır ve ben onu çok seviyorum. Ondan duyguyu alabilirsiniz.
Şimdi adam gibi adam derler ya; öyle biri çıksın karşıma dişimi kıracağım vallahi J. Aslında çıktı çıkmasına da başka falsoları vardı ya da ben ısınamadım. Yani hep bir eksik oluyor değil mi? Neden tamlanamıyoruz acaba? Hiç düşündünüz mü? Zaman akıp geçiyor her ne kadar yavaşladığını hissetsem de bu aralar. Tatilden yeni döndüm. İnsanları özellikle çiftleri gözetledim her zaman ki gibi. İnanın hiç biri mutlu değil. Deniz kenarında ayrı şenzonglarda, ayrı dünyalarda keyif yapıyorlar sözüm ona. Akşam yemeklerinde konuşmadan, ellerinde telefonlar güya romantik akşam yemeği yiyorlar. Olsun mum yanıyor ya yeter ne de olsa değil mi? Sonra dedim ki kendi kendime Huge Dreamer böyle ilişkin olacaksa yalnız ol daha iyi. Bu ne böyle robotik ilişkiler. Siz ne durumdasınız? Eğlenebiliyor musunuz ya da ateşli tartışmalarınız, saatler süren sohbetleriniz oluyor mu sevgilinizle, kocanızla? Sonra çılgınlar gibi sevişebiliyor musunuz? Sanmıyorum varsa da sayısı çok azdır. Neden böyle oluyor? Yanlış adreslerdeyiz çünkü. Bir aşk mektubunu düşünün; yanlış adrese giderse değeri bilinir mi? Anlamı olur mu? Olmaz değil mi? Direk iade edilir ya da buruşturulup çöpe atılır. İşte biz de ruhlarımıza bunu yapıyoruz. Neden yanlış adreslerde takılı kalıyoruz da yeni adreslerde can bulmuyoruz? Ya da neden doğru adresi bulamıyoruz? Yola çıkıyoruz hatta yoldayız ama neden adresi ıskalıyoruz? Yoldaşlarım umarım hepimiz doğru adreslerimizde mutlu mesut olabiliriz bir gün. Ben kendim adıma umutluyum hem de çok. Sizin için de aynısını diliyorum. Çünkü yoldaşlarım bizler en iyisine layığız.
Yanlış adreste de olsanız, doğru adresi de arasanız yanınızdayım canlar.
Sizi seviyorum, peşinden koşacağım adamı, dişimi kırma ve doğru adresi arama durumumu sevdiğim gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı