Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Çok Özür Dileriz Boşandığımız İçin…


Sevgili yoldaşlarım eğer günümüzde yani tek dişi bile kalmamış canavar modern hayatımızda boşanmışsanız yandınız. Özellikle bir kadın olarak bizler boşandıysak vay halimize. Neden mi? Erkek yoldaşlarım hemen anlamışlardır sanırım J
Şimdi boşanmış ve bir de hoş, alımlı bir kadınsak sevişmeden duramayız biz. Bir kere tadına varmışızdır. O yüzden gözleri dönmüş ve avlanmaya hazır erkeklerimizin kolaylıkla elde edecekleri modeliz. Öyle uğraşmalarına gerek yok. Hemen yatıveririz onlarla. Âşık olunmaz bizlere. Genç kız mıyız biz öyle hiç el değmemiş. Anlamış değilim gerçekten de. Zaten bu durum da ayrı bir olay. Sevgili erkek yoldaşlarım karıştırmadık halt bırakmaz, yatmadığı kadın, kız kalmaz ama evlenirken ya da âşık olurken el değmemiş kız ararlar. Neden? Ego bence. Sadece benim olsun. Bak bak. Allah Allah. Peki siz kaç kişiyle oldunuz o zaman?  Adil mi bu sizce ?Neyse konudan sapmayayım.
Neden neden erkek yoldaşlarım kadınlara cinsel obje olarak bakıyorsunuz? Neden her kadının bir dünyası olduğunu kabul etmiyorsunuz? Bir kadın boşandıysa hepten cinsel obje. Tecrübeli değil mi o yatakta? Sizi mutlu eder. Peki ya siz? Siz ne yaparsınız? Hiçbir şey. Alacağınızı alır ve gidersiniz. Peki, o boşanmış, yatakta tecrübeli kadın ne hisseder. Ben söyleyeyim çok üzülür. Çünkü aslında o sadece yatakta değil hayatta da tecrübelidir. Çok şey yaşamıştır. Kırgınlıkları, üzüntüleri vardır. Belki size bir umut bağlamıştır. Ama önemli değildir. O tek geceliktir. Bunu yazıyorum çünkü bunu yaşayan birçok kadın biliyorum. O gecenin ardından üzülen, ağlayan, pişman olan. Tabi yoldaşlarım biz kadınlarda da kabahat büyük. Ya yatalım ama arkamıza bakmayalım ya da ağlayacaksak yatmayalım. Emin olalım ne tür bir ilişki adamı olduğuna karşımızdakinin sonra karar verelim. Ne öyle hemen adamların kollarına atlıyoruz sonra da üzülüyoruz. Ama konu da bu değil. Konu kokuşmuş toplumumuzun boşanmış kadına bakış açısı. Ama bunu sadece erkek yoldaşlarım yapmıyor. Biz de hem cinslerimize acımasız olabiliyoruz. Özellikle annelerimiz erkek çocuklarına bu kadınları layık görmüyor. Ne büyük bir ilizyon. Layık olmak ya da olmamak. Boşanmış kadına ev vermiyorlar bu memlekette. Ben ev ararken emlakcı bana medeni durumumu sorunca şok olmuştum. Ya da komşularımın evime giren çıkanın seceresini tuttuğuna şahidim. Boşanmış dul kadınlar evlerine giren her erkekle sevişir ya ondan J Toplumumuz bile belden aşağıya yaşıyor. Etiketi yapıştırıyor. Bakmıyorlar bile bu kadının eğitimi, kalitesi, özellikleri, toplumdaki yeri nedir. Önemli değil, onun titri bellidir artık. Sevişme makinesi. Hasbin Allah. Tövbe tövbe. Ama canım erkek yoldaşlarımın kız kardeşlerine, annelerine bu yakıştırma yapılsa yakar yıkarlar ortalığı. İşte sana yapılmasını istemediğin bir şeyi sen de yapmayacaksın. Çok severim bu sözü.
Yani uzun lafın kısası beyni aşağıya çalışan toplumumuz; boşandığımız için özür dileriz. Suçluyuz, istediğiniz fanteziyi kurabilir hatta tek gecelik zevk olarak kullanabilirsiniz bizi.Tövbe tövbe J Ama bunu yapmayan duygusal, mantıklı adamlar var bu memlekette. Kaliteli, dünya görüşü geniş. Umarım bütün kadın yoldaşlarım bu adamlarla karşılaşır ve muhteşem aşklar, heyecanlar ve sevişmeler yaşarsınız. Ben sizi destekliyorum. Sizi ham yapmalarına izin vermeyin. Av olmayın. Çünkü sizler cesursunuz. Boyun eğmediniz. Hayatta dik durdunuz ve yeniden hayat kurdunuz, bu tür adamların sizi kirletmesine izin vermeyin. Ama yok ben memnunum diyorsanız ona da eyvallah. Hayat sizin. İstediğiniz gibi yaşayın. Her gece sevişin isterseniz ama üzülmeyin emi.
Sizi seviyorum, boşansanız da, evli olsanız da ya da aklınızı kullanıp henüz evlenmediyseniz de. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı