Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

5 Ağustos 2011 Cuma

Gelme Sevgilim...

Sevgilim, gelme, olduğun yerde kal. Ben henüz yeni bana bırakıp gittiğin hasarlarımı tamir ettim. Tekrar yaşayamam. Gerçekten sen gelme. Ne oldu da bunca zamandan sonra aklına düştüm? Neydi sebebi? Canını mı acıttılar? Aradığını mı bulamadın? Yoksa çok koştun da yoruldun mu, dinlenecek, sığınacak sıcak bir yuva mı arıyorsun? Ben soğudum be sevgilim; buz gibi, sensiz yatağımda üşüye üşüye. Alıştım sensizliğe. Gelip de dengemi mi bozacaksın?
İzin vermem, veremem bu sefer. Giderken beni olduğum yerde, sana olan aşkımla bırakırken hiç düşündün mü?  Sanmıyorum, düşünseydin yapmazdın kırıp da beni halimle baş başa bırakmazdın. Sen yokken ben ne halim varsa onu görmeyi öğrendim. Şimdiki halimden memnunum. En azından artık acımıyor canım eskisi gibi. Buz gibi yatağımızı tek başına ısıtmayı da öğrendim hatta o kocaman yatağı işgal ettim. Artık sadece benim. Senin varlığın çoktan yok oldu. Ben ve ben çok mutluyuz kocaman bize ait olan yatakta. Bir yatak neler ifade edermiş anladım sayende. Önceleri gecelerce yatamadım hatta odaya giremedim yokluğunda. Sonra bir süre kapıdan seyrettim. Adım adım sensiz oksijensiz odada nefes almayı başardım. En sonunda bir gece yatağımızla yani yatağımla barıştım. Orası zaten hep benimdi. Sen sadece ziyaretçiydin. Anladım. Sonra evdeki sana ait olan her şeyi yaktım, yırttım, attım. Senden bir şey kalmadı ne bende ne de evde. Tam senden özgürleşmişken neden çıktın ortaya. Benim gibi sevmediler mi seni? Canlarını acıttığında kapının önüne mi koydular? Yoksa senin bana yaptığını mı yaptılar sana? Ya da sıkıldın mı artık birçok liman gezmekten. Açık denizde boğulma tehlikesi atlattın da sakin, güvenli benim değerini mi anladın? Hangisi söyle bana. Elbet çok şey yaşamışsındır. Heyecanlıydın, can atıyordun başka bedenlere, nefeslere, öpüşlere. Bitti mi sıkıldın mı? Anladın mı bunun sonunun olmayacağını. Dönüp dolaşacağın yeri bildin mi artık? Geç kaldın be sevdiğim. Ben senin bildiğin o neşeli, umutlu, sevgi dolu kadın değilim ki artık. Sana güvenemem de. Giderken güvenimi de çöpe attın sen. Sana takılırdım başımın belası diye. Artık bela istemiyorum çocuk. Zaman geçti, acılarım beni büyüttü. Sen de büyüdün mü, olgunlaştın mı? Sanki büyük aşk bir kere yaşanır. Ben sende şansımı denedim ama olmadı, izin vermedin.Şansızım ben. Acılarımın bana kattığı olgunlukla artık aşk istemiyorum. Çünkü aşkın acı çekmek olduğunu sen öğrettin bana. Sen çok başarısız bir öğretmensin sevgilim ama sana da öğrettiler değil mi? İşte hayatın ta kendisi bu, hoş geldin.
Şimdi sen gelmiyorsun. Kendine başka bir yuva bul ya da biraz kendin kalmayı dene. Belki sana iyi gelir. Ölçer, tartarsın. Bundan sana acı çektirmez, çekmezsin belki. Ben her halükarda yokum sende, sen de bende.
Kendine iyi bak ama lütfen görerek bak. Gör kendini, bendeki ve sendeki seni…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı