Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Modern Cindrella Masalı


Cindrella masalını bütün kızlar gibi küçükken çok severdim. Sonra büyüdüm yaşadığım kendi seçimlerim olan deneyimlerim Cinderalla olamayacağıma inandırdı beni. Hatta bunun tam da ilizyon olduğuna karar vermiştim ki keskin bir u dönüşü yaptım. Bundan bir ay önce yıldız bilgini arkadaşım astroloji haritama bakarken Cindrella günümü görememiş, bense gülmüştüm. Ama sonra geçen akşam yaratıcı olarak ben Modern bir Cindrella masalı yaratmaya karar verdim.  Tabi buraya step by step geldim. Önce hayatımda inanmadığım, kimseye hissedemediğim aşkın eksikliğini hissetmeye başladım. Sonra uzun zamandan beri küs olduğum aşk filmlerini izlerken buldum kendimi. Eve kapanmıştım. Hiç bir şey yapmıyordum. Aşk istediğime karar verişim muhteşemdi. Evet, aşk istiyordum. Aşk aşk, aşk. Hayatımdaki tek eksik olan şey. İsyankârdım ki ben nasıl olacaktım. Olsun belki isyanlarımı bastırırdı bu aşk. Ben aslında romantik de sayılmazdım. Olmak istiyordum ama. Hayatımın yarısına gelmişken aslında yeni başlamışken yaşamaya tam da zamanıydı aşkın. Evet, zamanı gelmişti. Aşk benim için o Kaf dağında, altın bir kafese kilitlenmiş ulaşılmaz çok değerli bir elmastı. Olsun ben de modern zaman Simurg değil miydim?  O zaman bu değere yaraşır bir adam olmalıydı. Sensey’e bu isteğimi anlattım ve artık zamanın geldiğini söyledim. O da bana rehberim olarak yaratma yeteneğimi kullanmamı söyledi. Kesinlikle yaratmalıydım. Kendini baştan yaratan biri olarak aşkı mı yaratamayacaktım ki. Oturdum canım dostum, içimdekileri döktüğüm, sırdaşım bilgisayarımın başına ve başladım yaratmaya. Yazdım da yazdım. Vay kendim bile hayal gücüme şaşırdım. Boşuna adım Huge dreamer değildi ne de olsa. Ben yazarken bile çok mutlu olmuştum, yaşarken neler olurdu acaba? Bitti. Sensey aldı beni karşısına başladık sorgulamaya. Ben ilk yıkıntımı daha ilk yaratımımda yaşadım. Yarattığım adama kendimi layık görmüyordum ki. Onun içim yeterli, değerli ve başarılı da değildim. Oysa ben her alanda değerli yeterli başarılı değil miydim? Yıkıldım. Bazen bir sürü şeyler bekleriz hayattan ama altta verdiğimiz sinyalleri görmeyiz, göremeyiz. Olmayınca da kadere isyan ederiz. Oysa tek isyan kendimize olmalı. Saatlerimi aldı bu adama laik olduğuma ikna olmam. Kalem kalem yazıp duygusal arınma yaptım. O günüm baş ağrısı ile geçti. Enerjimi âşık olduğum adama göre yükseltim. Oturması biraz zaman alacak. Ama bugün hal ve tavırlarıma bakıyorum da şaşırıyorum. Yürüyüşüm, konuşmam değişti. 21 günün sonunda neler olacak sizinle paylaşacağım. Artık gerçekten de süper ligdeyim ve çıtır çerezlerle geçirecek bir dakikam bile yok. Mavi boncuk dağıtmayı seven ben bugün hiçte yapmak istemedim. Sanki ağırlaştım. Yalnız aklımda bir soru var. O kadar eminim ki tam da istediğim aşkın bana geleceğine; acaba orada mutlu olabilecek miyim? Yoksa yine gitmek isteyecek miyim? Hepsini Cindrella masalımın gerçekleşmesini, yaşadıklarımı sizinle paylaşacağım. Beni takipe devam. Yazının sonunda size bu konuda olumlama örneği vereceğim, devamını siz getirin ve hayatınızın her alanına uygulayabilirsiniz. Ama lütfen iyi düşünün.
Halit mi? Halit’i sevdim hem de çok ama dedim ya aşk yoktu. Halit kötünün en iyisiydi. Benim için yeri hep farklı, özel olacak.  Ama ben artık en iyisini istiyorum ve buna layığım. Peki ya siz?
Sizi seviyorum, yıkımlarımı, büyük hayallerimi, Cindrealla masalımı sevdiğim gibi.


OLUMLAMA
Şimdi şu anda tam da zamanında aşığım. Niçin tam da zamanında? Çünkü zamanı geldi. Niçin zamanı geldi? Çünkü mutlu olmak istiyorum. Niçin aşk mutluluktur? Çünkü……...
Niçin o adama aşığım? Çünkü…….

Olumlamanız bittiğinde bir bakın bakalım âşık olduğunuz adam sizi ister mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı