Almak ve vermek. Ne ilginç bir ikilidir. Aslında bir birlerine taban tabana zıt olmalarına rağmen kendi içlerinde gayet de uyumlu ve ahenklidirler. Ama biz bu uyuma kendimizi bir türlü uyduramayız nedense. Ya hep alıcıyızdır ya da hep vericiyizdir. Bir türlü hem alıp hem de veremeyiz. Alıcı olanlar çok cimridirler, vermek yoktur onların kitabında, bir nevi vampirdirler. Hep almaya odaklıdırlar. Kimden ne alabilirse durumu yani. Menfaatçilerdir. Sizden menfaatleri yoksa bir saniye bile yanınızda durmazlar ya da alacakları bittiyse anında yok olurlar. Her alanda olabilir bu alma. Duygusal ya da maddesel. Duygusal olanı tehlikeli olanıdır. Maddeye hiç girmeyeyim. Bir kuruşunuz bile kalmayabilir benden söylemesi. Sevginizi sömürürler sonuna kadar. Oysa siz saf duygunuzla severken ve verirken sevginizi, onlar hiç de saf olmayan duygularla kendi istekleri doğrultusunda bir güzel sizi kullanır. Onların istediği gibi olmazsanız ya da davranmazsanız yandınız. Bu tür ilişki her alanda olabilir. Karı koca, sevgili, anne çocuk ya da arkadaş ilişkilerinde. Hepsinde durum aynıdır aslında. Mesela duygusal ilişkiler. Tıpa tıp aynıdır. Hep talep ederler. Ama bir de siz talep edin de görün bakalım neler oluyor. Cinsel ilişki de aynıdır. Bu tür insanlar sadece kendi orgazmlarıyla meşguldürler. Siz önemli değilsinizdir. Yok, mu böyle alıcılar bir düşünsenize.
Gelelim büyük ilizyondaki fedakâr, her daim veren ama almaya yanaşmayan kişilerle. İnanın alıcılar vericilerden daha dürüsttür bana göre. Alıcıların enerjisi bana verin, bana bakın çünkü ben de verecek bir şey yok, ya zavallıyım ya da bana vermeye mecbursunuz enerjisidir alt benlikte. Oysa vericilerde aslında ego tavandadır. Fedakârlık zaten başlı başına egodur. Onlar her daim herkese yardım ederler, nerdeyse canlarını bile verebilirler. Herkesin onlara ihtiyacı vardır. Ama hayatta da kimseden bir şey almazlar. İhtiyaçları yoktur. Ne büyük ilizyon değil mi? Ama en acısı hiç takdir de edilmezler istedikleri kadar versinler. Alt benlikte aslında beni sevin, sayın ve bana her daim ihtiyaç duyun yakarışı vardır. Çok veren insanları gözlemleyin. Bunlar her alanda böyledir. Ama duygusal alan en ayyuka çıktıkları alandır. Sevdiklerine verirler de verirler. Yatakta verirler, hayatta verirler. Ama bir türlü mutlu olamazlar. Sevdikleri adam ya da kadın bir türlü anlamaz onları. Yazık değil mi onlara? Bence değil. Valla değil. Ben, uluyum, herkesin bana ihtiyacı var düşüncesinde olup alt kimlikte sevgi dilenen kimseye acımam ben. Önce egolarını törpülesinler lütfen bir zahmet. Zaten acımak da başlı başına bir ego değil mi?
Gördüğünüz gibi aslında alan da veren dengede değil mi. Biri alan, biri verici. Hop birbirlerini buluyorlar. Ama yanlış. Hem almalıyız hem de vermeliyiz. Ne hep verecek kadar uluyuz ve mükemmeliz ne de vermeyecek kadar cimri ve ihtiyaç içindeyiz. Paylaşmak güzeldir. Nasılda bilgiç biz büyükler, çocuklara bu tavsiyeyi sanki kendimiz yapıyormuşuz gibi veririz. En önce sevgimizi sonra paramızı ya da her türlü maddi varlığımızı paylaşalım. Hem sevelim hem de sevilelim. Alalım verelim, sevgi ekonomisini canlandıralım. Unutmayın her türlü duyguda dengeli olan insan mutlu olabilir. Geliyor musunuz, egolarınızı bırakacak mısınız yoldaşlarım? Lütfen düşünür müsünüz siz hangisisiniz? Yüzleşin aynadaki kendinizle
Sizi seviyorum; alıcı da olsanız, verici de olsanız, kendi dengedeki alış verişimi sevdiğim gibi.
Yoldaşlarım sevgimi alıp, bana sevgi verecek misiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder