Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Ayna Ayna Söyle Bana...

Çocukluğumuzda masallarla büyüdük değil mi? Benim en favori masalım uyuyan güzeldi. Tabi şu anki farkındalığımla nedenini anlayabiliyorum. Uykuya doğmuştum ve ileriki zamanda tıp ki uyuyan güzel gibi uyanacaktım. Fakat uyuyan güzel uyandığında aynı güzellikte ve gençlikteydi. Hiç canı yanmamıştı. Oysa ben uyandığımda çoktan kafam gözüm yarılmış, hasar almış, yaşlanmıştım. Ama olsun uyanmayı başarmış, ruhuma ihanet etmemiştim. Demek ki gerçek hayatta uyanma böyle oluyormuş. Yapacak bir şey yok. Olduğu gibi kabul ediyorum ve seviyorum hasarlarımı, bana çok şey öğrettiler. Aslında masallar çok şey anlatır bize. Hepsinin sonunda hep iyiler kazanır. Bize sevmeyi, iyi olmayı öğretirler. Ama bir tanesi var ki; tam da şu anki çağa ve hayatımıza hala uymakta. Pamuk Prenses ve yedi cüceler. Ben o masalın en çok sihir tarafını severdim. Hani üvey cadı anne sihirli aynasına sorar ya ‘ayna ayna söyle bana benden güzel var mı bu dünyada ‘ diye. İşte o kısmı. Keşke bizim de şimdi sihirli aynamız olsa değil mi? Ne muhteşem olur. Ama maalesef yok, bence iyi ki de yok. Bunda bari hazırcı olmayalım değil mi? Çünkü o kadar teknolojik olduk. Çok sıkıcı olmaya başladı günlük hayatımız inanın. Yakında hayatımız harektsiz olacak, korkarım seksi bile bizim yerimize yapacaklar.
Neyse konumuz bu değil. Aynalarla barışık mısınızdır? Ya da aynaya ne için bakarsınız?
Hiç kendinizle yüzleşmek için baktınız mı? Ayna ayna söyle bana gerçekte ben kimim sorusunu sormaya cesaretiniz var mı? Cesaret edin bence, ama üzgünüm size dillenip cevap vermeyecek. Yine cevabı siz vereceksiniz. Aynadaki sizin gerçek yansımanız, eğer görmek isterseniz. Görmek ister misiniz gerçek sizi? Gözlerinizin içine bakın. Gözler ruhun aynasıdır. Anlarsınız mutlu olup olmadığınızı. Ayna aslında sizsiniz. Aynadaki sizle her gün konuşun. Sakın korkmayın, sizi sizden başka kimse duymayacak ve yargılayamayacak. Ama siz de yargılamayın! Sadece aynadaki kişinin duygularını çözmeye çalışın. Korkutmayın, kaçırmayın içinizdeki sizi. Küçük bir çocuğa benzer. Çünkü çocuklar da yargılanıp, azarlanıp ve eleştirilince içine kapanır, kendini kapatır. İçinizdeki siz de kendini kapamasın ki tanışabilin ve kaynaşabilin. Sadece siz ve siz olacağınız için bu içsel oturumda bütün kılıflarınızı bir kenara bırakın. Çıplak kalın. Aynadaki siz, size ne kadar da canınızı acıtacak şeyler de söylese yılmayın, yüzleşin çünkü zafer sizin olacak. Unutmayın korkalar sadece nefes alır ama yaşayamaz.
Var mı cesaretiniz sihirli aynanızla oturum yapmaya? Ayna yalan söylemez hatta en dürüst o dur. Lütfen yapın, kendiniz için, ruhunuz için, dünyanın geleceği için. Çünkü kendinizden arındırdığınız her negatif duygu, hepimize yol su elektrik olarak geri dönecek.  Çekelim mi fişleri?
Sizi seviyorum uyanan uyuyan güzel beni ve bana hep doğruları söyleyen, acımasızca ama sevgiyle beni bana gösteren sihirli aynamı sevdiğim gibi.
Bakalım sihirli aynalarınız sizlere neler söyleyecek. Sizi destekliyorum ve yanınızdayım yoldaşlarım. Hatırlayın; SEVİLİYORSUNUZ!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı