Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

26 Temmuz 2011 Salı

Yalnızlığımızın Faturasını Kendimize Çıkartmayalım

Sevgili yoldaşlarım yalnızım, yalnızsın, yalnızız. Birkaç günden beri düşünüyorum yalnızım evet ve çok ama çok sıkıldım. Yalnızlık da bir yere kadar değil mi ama? İyi de talipler var da ben mi beğenmiyorum canııım. Yok yok. Nerede bu adamlar? Nereye saklandılar acaba? Ya da çoktan kapıldılar mı? E yaşımız da az değil ki anacım. Olmuşum otuz beş bu saatten sonra benim birlikte olacağım kırklarında olmalı, hayatını oturtmuş, görmüş geçirmiş bir bay olmalı. İşte bu noktada bu tür adamlar yok. Hiiişt yakışıklılar nereye saklandınız acaba? Bakın Elma diye bas bas bağırıyorum uleeeyn :). Ama tabi bu da zor kırklı yaşlarda ki adamlara baksanıza. Çoğu kel, göbekli ve hala hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Gayet fit ve yaşından genç gözüken, güzel, hayatını kurmuş bir kadın olarak ne yapayım bu adamları. Onların hayatlarını kurmalarını, göbeklerini eritmelerini mi bekleyeyim. Yok, yok ben almayayım. Yaşıtlarıyla bile çoğu zaman uyuşamayan benim işim zor yoldaşlarım. Dışarıda adam bolluğu var. Ama nedense onlar da yalnız biz de yalnızız. Bir türlü buluşamıyoruz. O yüzden de yalnızlığımızın faturasını kendimize çıkartmayalım. Aslında kadında erkekte âşık olacağı, hayatını paylaşacağı partnerini aramakta. Bu arada da oyalanmakta. Ama kaçırdığımız nokta, oyalanırken zamanı ıskalıyoruz. Zaman geçiyor ve yaşlanıyoruz. Değmeyecek erkeklere, kadınlara zamanımızı, emeğimizi veriyoruz. Sonunda yürümüyor. Aslında balık baştan kokuyor da biz duymazdan gelmeyi seçiyoruz. Enin de sonunda çöpe atıyoruz. Aslında en baştan kokan, bozuk balığı çöpe atsak zehirlenmeyeceğiz. Sanki taptaze balığa kadar beklemeliyiz. Ama bundan da emin değilim inanın. O zamanda zamanı ıskalayacağız. En iyisi taze balık ağımıza düşene kadar günü geçmiş balıklarla oyalanmak ama kaptırmamak belki de en iyisi. Ama inanın ben oyalanmaktan sıkıldım. Haber anlatmak var ya çok yordu beni. Kokuyu baştan alıyorum, o zamanda hadi canım hadi yolun açık olsun ama bensiz diyiveriyorum. Ne olacak bu halimiz bilemiyorum. Hepimiz sadece sevmek ve sevilmek istiyoruz. Bunun uğruna hak etmediğimiz şeyler yaşıyoruz. Şimdi ben bir süre pause düğmeme bastım. Öylece yalnız takılmaca. Bence hepimizin meşgalesi olması lazım. Hayat amacımız sadece kadın ya da erkek olursa oradan oraya savruluruz, azgın fırtına da savrulan küçük kayık misali. Zira gerçek hayatta da kadınlar da erkekler de azmış durumda. Topluca hepimize şap öneriyorum. Bir hedefimiz olursa, onunla oyalanırız. Hayat sadece aşktan da ibaret değil. Belki de aşkın ipini bırakırsak, umursamazsak, o koşa koşa bize gelecektir. Tesadüfen belki yolda, belki bir partide. Zorlama aşkların bizi ne hale getirdiğini gördük. Ama lütfen aşkın gözü kör olmasın. Olursa kalbimiz de körelir değil mi? Oysa en değerli organımız, kıymayalım ona. Ben bekliyorum, ama hayatıma devam ediyorum, işimle gücümle meşgul oluyorum. Kafayı bozmuyorum. Bakalım neler yaşayacağım, yaşayacağız. Yoldaşlarım benimlesiniz değil mi?
Sizi seviyorum Cindrella masalımdaki göbeksiz, gür saçlı, orta yaşlı, hayatını kurmuş sevgilimi sevdiğim gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı